Fibromiyalji ve stres ilişkisi

Fibromiyalji ve stres ilişkisi
Yapılan araştırmalar, fibromiyaljinin çocuklukta yaşanan strese ve özellikle ifade edilmeyen negatif duygulara bağlı olarak gelişebileceğini veya şiddetlenebileceğini ortaya koyuyor.Tedavi ve terapi yöntemleri ile ilgili Uzman Psikolog Merve Otçeken’e dan

Fibromiyalji nedir?

Fibromiyalji, vücudun neredeyse tamamında görülen kas ağrıları, baş ağrısı, sürekli yorgunluk ve halsizlik, uyku düzensizliği ve benzeri belirtilerle ortaya çıkan ve dünya nüfusunun yaklaşık %3 ila %6’sını etkileyen bir sendromdur. "Yumuşak doku romatizması" olarak da adlandırılan fibromiyalji sendromu (FMS), en çok iş gücü kaybına neden olan hastalıklar arasında kalp hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor.

Çocuklukta yaşanan stres, fibromiyaljiyi körüklüyor

Bilimsel çalışmalar, fibromiyalji hastalarının stresli dönemlerde FMS belirtilerini daha yoğun bir şekilde deneyimlediklerini ortaya koyuyor. Ancak günlük hayatta yaşanan stres kadar, geçmiş dönemlerde uzun süre strese maruz kalmış olmak, stresli ve travmalı çocukluk hikayeleri de fibromiyalji belirtilerinin yoğunluğunun ve sıklığının artmasında etkili.

Özellikle çocukluk döneminde aileyle yaşanan çatışmalar, kendini ifade edememek, stresli ortamlara maruz kalmak, uzun vadede nöroendokrin sistemi etkileyerek ilerleyen yaşlarda da stresle baş etmeyi zorlaştırıyor. Yaşanan travmalar, sağlıklı stres yönetimi stratejileri geliştirme becerisini zayıflatıyor ve zamanla stres kaynakları ortadan kalksa bile, karşılaşılan yeni ve daha küçük stres kaynaklarıyla baş etmek zorlaşıyor.

Araştırmalar, maruz kalınan her yeni stres faktörünün git gide nöroendrokrin sistemi daha da zayıflattığını ortaya koyuyor. Bu durumda vücutta stres hormonu olarak bilinen kortizol hormonu salınımı da artıyor. Psychoneuroendocrinolgy Dergisi’nde 2006 yılında yayınlanan bir araştırma, erken kronik stres deneyiminin fibromiyalji ağrılarını önemli ölçüde arttırdığını açıkça ifade ediyor. Aynı şekilde, 2009 yılında özellikle kadınlarda görülen FMS üzerine yapılan ve Stress and Health Dergisi’nde yayınlanan bir araştırma da, çocukluk stresinin fibromiyalji ile baş etmeyi zorlaştırdığını kanıtlıyor.

Stres-fibromiyalji döngüsünü kırmak için ne yapmalı?

Fibromiyalji hastalarının çoğu, stresli durumlarda ağrılarının ve yorgunluk belirtilerinin arttığını bildiriyor. Stresle baş etme yöntemleri geliştirmek ve uygulamak çoğu zaman bu belirtilerin hafiflemesine yardımcı olsa da, araştırmaların da gösterdiği gibi çocuklukta maruz kalınan stresin etkilerini azaltmak için gündelik çözümlerden fazlası gerekiyor.

Psikolog, psikiyatrist veya psikoterapistler, geçmiş yaşantıda maruz kalınan stresin etkilerini keşfetmek ve tedavi etmek için çeşitli yöntemler önerebilirler. Güvenilen bir uzmanla çalışmak, stres sorununun kaynağına inerek geçmişte yaşanan bazı olayların veya maruz kalınan durumların şimdiki hayatımızı nasıl etkilediğini keşfetmek için güvenli bir yol.

Özellikle çocukluk döneminde bastırılmış duygularla veya baskıcı ebeveynlerle büyüyen, çeşitli çocukluk travmalarına sahip kişiler, psikoterapi ve benzeri yöntemlerle sorunun kaynağına inip travmalarını şifalandırabilir, bu sayede fibromiyalji ile ortaya çıkan şikayetlerini de önemli ölçüde azaltabilir. Konu ile ilgili görüşlerini almak ve terapi yöntemleri ile ilgili detaylı bilgiler edinmek için Uzman Psikolog Merve Otçeken’e danıştık.


2-013.gif


“Beden konuşmak isterse kimse susturamaz!”

Gestalt terapi ekolüne göre kişiler varoluşlarını fiziksel, duygusal, zihinsel ve tinsel (enerjisel) olmak üzere 4 boyutta ortaya koyarlar. Psikolog Merve Otçeken, fibromiyaljinin kendini daha çok fiziksel ve zihinsel varoluşlar ile ortaya koyabilen kişilerde görüldüğünü ifade ediyor ve ekliyor: “Özellikle çocukluk çağında büyüdüğü evde duygusal ihtiyaçlarına istediği oranda karşılık bulamayan; öfke, üzüntü, keder ve yas tutma gibi hallere pek de yer verilmeyen, her şeyin kontrol altında tutulduğu, iyilik halinde ısrarcı veya kendisi duygusal olarak gelişmemiş ebeveynlerle büyürken, kişi duygularını bastırmayı öğrenir. 'Bu duygulara yer yoksa, onları yok etmeli, yönetmeli, kaldırmalı, kimseye göstermemeliyim' inanışını benimser. Fakat o duyguların fiziksel kayıtları bedende kaybolmaz. Veya bu aile tipinden bağımsız veya birlikte çocukluk çağı travmaları hakkında hiçbir fikri olmayan, bu konu üzerinde ruhsal ve bedensel dışavurum çalışmaları yapmayan, mükemmeliyetçi, kendinden yüksek standartlarda beklentisi olan kişilerde ise sıklıkla karşımıza çıkar.”

Kendisi de Gestalt yaklaşımıyla çalışan ve EMDR gibi yöntemler kullanarak danışanlarıyla travma üzerine çalışan Merve Otçeken, “beden konuşmak isterse kimse susturamaz” diyor. Bedenin yüzeye çıkardığı sinyalleri dikkate alıp bunu şifalandırmaya niyetlenen kişilerin özellikle travma terapisi eğitimi almış, EMDR tekniğini kullanabilen bir uzmanla çalışmalarının travmaları şifalandırabileceğini ve travmalardan özgürleştikçe de fibromiyalji semptomlarının tamamen iyileşebileceğini ifade ediyor.

Peki, travmalar nasıl oluyor da bedensel ağrıları daha da kötüleştirebiliyor? Merve Otçeken, fibromiyalji ve migren ağrılarının ifade bulmamış, dışavurulmamış çözümlenmemiş travmalardan kişiyi uzak tutan şemsiyeler veya çatılar olarak düşünülebileceğini dile getiriyor: “Eğer cesaret edip, iç dünyadaki bedensel ve ruhsal kayıtlara bakıp onları yeniden işlemlersek bu iki psikosomatik içerikli duruma da savunma mekanizması olarak gerek kalmayacaktır. “

Merve Otçeken, fibromiyaljinin şifalandırılması için ayrıca şu yöntemleri de öneriyor:

Yin Yoga: Eklemlerin ve kasların esnetilerek güçlendirilmesini ve bedensel/zihinsel gevşeme tekniklerini esas alan yin yoga, pozlarda uzun süre kalınan, yavaş ve sakin bir yoga stilidir. Bedeni dinlemek ve gergin bölgelerin rahatlatılması için oldukça uygun olan Yin Yoga, düzenli uygulandığında fibromiyalji ağrılarını azaltmada etkili olabilir.

Meditasyon: Rehber eşliğinde meditasyon yapmak ya da öğrenilen meditasyon tekniklerini düzenli olarak uygulamak, bedensel farkındalığı arttırdığı gibi zihinsel berraklığa da yardımcıdır.

Gevşeme teknikleri: Yoga ve meditasyon dışında da, bedeni tamamen gevşetecek egzersizleri düzenli olarak yapmak yardımcı olabilir.

Nefes egzersizleri: Doğru nefes almak fiziksel sağlığı iyileştirdiği gibi, ruh sağlığını da olumlu yönde etkiler. Düzenli olarak nefes egzersizi yapmak, vücuttaki gerilimi azaltmak ve yeterli oksijen sirkülasyonu sağlayarak kronik ağrılarla baş etmeye yardımcıdır.

Öz şefkat çalışmaları: Hayatınızda eksik olduğunu hissettiğiniz şefkat duygusunu, kendi kendinize şefkat verme çalışmaları yaparak telafi etmeniz mümkün. Kendinize karşı daha nazik ve şefkatli olmak, bir uzman terapist ile şefkat konusunu çalışmak, fiziksel sağlığınızı da mucizevi bir hızla etkileyebilir.

Tetik nokta masajı: Vücuttaki belirli bölgelere uygun sürelerle bası uygulanarak yapılan tetik nokta masajı, kronik gerginlik ve ağrıları iyileştirmede etkilidir.

Sıcak su: Sauna, kaplıca ve benzeri uygulamalar bedeni gevşetmek, toksinlerden arınmak için oldukça etkilidir.

Aromaterapi: Lavanta, melisa, papatya ve benzeri yağlar, uygun şekilde kullanıldığında vücudu rahatlatmak ve ağrılarla baş etmek için çok etkili olabilir. Bir aromaterapi uzmanına danışarak hangi yağları ve kokuların sizin için daha uygun olacağını öğrenebilirsiniz.

Andulasyon terapisi: Bir biyofiziksel terapi yöntemi olan andulasyon, vücuttaki sıvıların salınımını esas alan bir tedavi yöntemidir. Kan dolaşımını stimüle ederek vücuttaki ağrıların azaltılmasını kolaylaştırır.

Kaynak:Haber Türk

Bu haber toplam 3116 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.