Ergenekoncuların kulis zamanı
Ağustos 2008 Askeri Şura heyecanı diğer şuralar gibi bir taraftan Ankara kulislerini hareketlendirirken diğer taraftan askerler arasında gizli farklılıkları daha çok ortaya çıkardı
Eskiden beri ordumuzda ‘Prusya tipi asker’ ve ‘Diplomat tip asker’ dengesi hep süregelmiştir. Cemal Tural, Namık Kemal Ersun, Recep Ergun, Ahmet Çörekçi, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Çetin Doğan ‘Prusya tipi asker’ formatında idi.
Prusya tipi komutanlık tarzında katılık, ilişkilerde esneklik göstermeyen, az konuşan ve konuştuğunda da ‘Vurdum mu oturturum’ gibi konuşma şekli belirgindi. Çoğu Ergenekon içinde görev almıştı.
Bilindiği gibi Devsol suikastına kurban gitmiş E.Tümgeneral Memduh Ünlütürk “Ben de Ergenekon’un üyesiyim. Ergenekon Türkiye’de bütün kurumların üstündedir.” sözünün sahibidir. Trabzon Maçka doğumlu olan Çetin Doğan aynı ekole mensub bir komutandı. Şu sıralar kimin terfisi için kulis yapıyor olduğunu bilmek ilginç olurdu doğrusu. Sayın İsmail Hakkı Karadayı’nın terfilerinde hep önünün açılmasının, dış görevi olmadığı halde uluslararası pek çok nişan sahibi olmasının bir anlamı var mı acaba? Aynı ekolden Doğan Beyazıt 12 Mart 1971 öncesi binbaşı rütbesi ile ‘Sefer’ kod adı ile 9 Mart cuntacı ekipten olduğu halde orgeneralliğe kadar yükselmişti.
Askeri hiyerarşide ‘Diplomatik tip liderliğin’ başlıca özellikleri; insancıl yetenekleri, kültür kapasitesi, tartışmaya açık olması, uluslarası ilişkileri kavrayış yeteneği gibi vasıflardır. Bilinen temsilcileri Necip Torumtay, Doğan Güreş, Teoman Koman, Hilmi Özkök, Edip Başer, Yaşar Büyükanıt olmuşlardır. Hem İlker Başbuğ hemde Işık Koşaner için bilimsel liderliğe uygun olduğu söyleniyordu. Son tartışmalarda kafalar çok karıştı. İlker Başbuğ’un fazla konuşkan olmaması eksi özelliği olarak gözüküyor.
Böyle dönemlerde terfi etmek için bazı paşaların komuta katında prim yapacağını düşündükleri çıkışları hep olmuştur. Çevik Bir’in has adamı GATA’dan Tuğgeneral Yalçın Işımer 1999’da olaylı bir konuşma yapmıştı. “Mehmet Akif’in evreni Bedir savaşının ötesine gidememişti, 250 bedevi arabı Mehmetçikle bir tutuyordu. Biz bunlara ‘Adam sende’ demeyeceğiz bu adamları belleyeceğiz” diye seviyesiz bir konuşma yapmıştı. Zaman gösterdi ki bu toplum bu kafadaki insanları belledi ve seçim sandığına gömdü, gömmeye de devam edecektir.
Bugünlerde bakıyoruz yanlışlar tekerrür ediyor. O tarihlerde geçmişe küfretmek prim yapıyordu. Şimdi Avrupa Birliği’ne karşı olmak prim yapıyor. Çağdaş evrensel değerler yerine tekilci, totaliter ve otoriter söylemler yüksek sesle söyleniyor. AB aleyhinde yazılmış kitapların askeri kantinlerde satılması çok anlamlıdır.
Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanı Hava Pilot Tuğgeneral Hasan Küçükakyüz altı bine yakın ere hitaben yaptığı konuşmada “Düşünce ve inançlarınız bakımından şu hususu aklınızdan çıkarmayın; askerler, üniformaları gibi görüş ve düşünceleri bakımından tek tip olmak zorundadırlar.”
Bir Ergenekon belgesi diyebileceğimiz ‘Bilgi Destek Eylem Planı’ lahikalarından yeni bir lahikanın gereği olarak mı konuşuyor, yukarılara şirin görünmek için mi konuşuyor bilinmez. Eğer diğer eğitim birliklerinde benzer konuşmalar yapılmışsa ‘Aydınlatma Timi’ görevini yapıyor diyebiliriz. Böylece Cuma hutbesi gibi ulusalcı vaazlarını ibadet vecdi ile yerine getirmiş oluyorlar.
Bu tarz olaylar bana şu örneği hatırlatıyor. Ordudan kendisini attırmış ve yurtdışına yerleşmiş emekli bir subay ayrılma gerekçesi olarak özel hayatlarının olmamasını neden olarak göstermişti. Birlikte alay komutanı benim komutanım, lojmanlarda alay komutanının eşi benim eşimin komutanı, alay komutanının çocukları okulda benim çocuklarımın komutanı. Bu yaşam tarzı akla ziyan, dayanamadım demişti.
Askerliğin meslek mi, yaşam tarzı mı olduğunun bilimsel gerekçelerini başka bir yazımızda tartışma dileğiyle hoşca kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.