Duygusal stresi en aza indirin
HÜRRİYET - Olaylara daha hoşgörülü, daha esnek bir bakış açısı ile bakmak, yaşamı, ilişkileri bir ölüm kalım sorunu olarak görmemek gerektiğini belirten Psikolog Gülgün Sharafat, "Günlerce, aylarca yaşanan anlık öfkelerin, acıların, üzüntülerin bedelini hastalıklarla ödemek istemiyorsak, yiyip içtiklerimize olduğu kadar ne düşündüğümüze, duygularımızı nasıl yönettiğimize de dikkat etmemiz gerekiyor" dedi.
Pozitif Psikoloji uzmanı Gülgün Sharafat, günümüzde bir hastalık olarak değerlendirilen stresin aslında atalarımızın fiziksel tehlikelere karşı geliştirdiği otomatik bir savunma mekanizması olduğunu söyledi. Tehlike anında beynin savaşmaya ya da kaçmaya hazırlanmak amacıyla 'stres tepkisini' devreye soktuğunu kaydeden Sharafat, şunları söyledi:
"Arkadan gelen acı bir fren sesiyle hızla kendimizi kaldırıma atarız ya da kulağımızın dibinde vınlayan ani bir sesle başımızı eğeriz. Bu hızlı tepkileri yaratan zihnimiz, duyularımız aracılığıyla tehlikeyi algılar ve beynimiz saniyeler içinde karar verirken, beden eşlik eder. Kalp atışlarımız hızlanır, göz bebeklerimiz büyür, kanımız hızla ihtiyaç olan bölgelere akar. Yalnızca fiziksel tehlikeler sırasında değil, yoğun bir acı ya da üzüntü, işte, evde bir gerginlik, sıkıntı gibi duygusal stres durumunda da bedenimiz aynı tepkileri verir. İşte, evde yaşanan ani bir gerginlik ya da hep süregelen halledemediğimiz her olay ve her durum bu tepkileri milyonlarca kez yaşamamızla sonuçlanır.
Olaylara yüklediğimiz anlamlar, verdiğimiz önem, beklentilerimizin yüksekliği duygusal stresin gerçek kaynağıdır."
NE YAPACAĞIZ?
Duygusal stresi önlemek için pozitif düşünmemiz gerektiğini ifade eden Sharafat, "Hayattaki olayları, sizi mutsuz eden ekonomik krizi bir limon olarak düşünün. Eğer siz mermer olursanız, limon sizin üzerinizde beyaz leke bırakır. Tahta olursanız, parlatır. Pamuk olursanız, ıslatır. Şeker olursanız, o limondan limonata yapabilirsiniz" dedi.
"Ne yaşadığınızın önemi yok, yaşadıklarınızla nasıl baş ettiğinizin önemi var" sloganını herkesin dikkate alması gerektiğini ifade eden Sharafat, "Ekonomik kriz nedeniyle her işini kaybeden intihar etmiyor. Kimi köyüne dönüyor, kimi herşeye sıfırdan başlayarak hayata yeniden atılma gücünü kendinde buluyor. Üstelik başarılı oluyor. Olayların önemini, bizim verdiğimiz değer belirliyor. Yani bu hayatın sonu diyorsanız, doğru o zaman hayatın sonu. Kriz benim sonum diyenler maalesef yok oluyor. Ama kriz varoluşun bir süreci diyenler kalıyor" diye konuştu.
Son araştırmaların beyin hücrelerinin çalışmasına yöneldiğini kaydeden Sharafat, şunları söyledi:
"Bir limona bakan herkesin ağzı sulanır. Bunu sağlayan beyin hücrelerini biliyoruz. Ama bir insana 'limonu hayal et' dediğinizde o kişinin ağzı yine sulanır. Çünkü aynı hücreler çalışır. Bir başka örnek, kanser hastası olan bir insan ölmekten korkar. Ama hiçbir rahatsızlığı olmayan bir insan da ölmekten korkar. Bakın yine aynı hücreler çalışır. Yani beyin için farketmez. Bu nedenle pozitif düşünün. Olaylara daha hoşgörülü, daha esnek bir bakış açısı ile bakmak, yaşamı, ilişkileri bir ölüm kalım sorunu olarak görmemekten geçiyor. Günlerce, aylarca yaşanan anlık öfkelerin, acıların, üzüntülerin bedelini hastalıklarla ödemek istemiyorsak, yiyip içtiklerimize olduğu kadar ne düşündüğümüze, duygularımızı nasıl yönettiğimize de dikkat etmemiz gerekiyor."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.