Deprem ve korono virüsü sosyal medyada travmaya dönüşüyor
Yaşanan depremler konusunda uyarıda bulunan Psikolog Zehra Bekki, psikolojik olarak deprem gerçeğine hazır olunması gerektiğine vurgu yaparak 'Bilmediği şeyler insanı korkutur. Depremle veya korona virüsüyle ilgili ne kadar doğru bilgiye ulaşabilirsek o kadar kendimizi koruyabiliriz. Alınacak doğru önlemler çok önemli. Sosyal medyadaki şişirme haberlerle değil, bilimsel bilgilerle donanabilmek yeterlidir. Deprem ve korona virüs, travmatik bir sosyal medya kitlesi oluşturuyor' dedi.
Yaşanan depremler konusunda uyarıda bulunan Psikolog Zehra Bekki, psikolojik olarak deprem gerçeğine hazır olunması gerektiğine vurgu yaparak "Bilmediği şeyler insanı korkutur. Depremle veya korona virüsüyle ilgili ne kadar doğru bilgiye ulaşabilirsek o kadar kendimizi koruyabiliriz. Alınacak doğru önlemler çok önemli. Sosyal medyadaki şişirme haberlerle değil, bilimsel bilgilerle donanabilmek yeterlidir. Deprem ve korona virüs, travmatik bir sosyal medya kitlesi oluşturuyor" dedi.
Psikolog Zehra Bekki, Balıkesir ve çevresinde yaşanan 5.4 büyüklüğündeki deprem sallantıları ve korona virüsü şüphesiyle il genelinde vatandaşlar tarafından yaşanan sorunları dile getirdi. Kişilerin her gün deprem olacakmış kaygısıyla ve her an kendini sallanıyormuş gibi hissederek ya da korona virüsüne bulaşma ve hayatını kaybetme korkusu ile gelecek kaygısı yaşamasının çeşitli sorunlara yol açabileceğini kaydetti. Travmayı tanımlamanın zor olduğuna dikkat çeken Psikolog Zehra Bekki, "Kelime olarak yaralanma, yara alma, bütünlüğün bozulması gibi anlamları vardır. Depremde enkaz altında koca bir gün kalmak bazı kişiler için travmatik olmayabilir. Fark edilip kurtarıldığı için kendini şanslı hisseder. Fakat başka bir kişi için yan komşusunun arabasını yanlış park ettiği için işe bir saat geç gitmek travmatik olabilir. Peki bu farkı oluşturan nedir? Bizim algılama şeklimiz mi? Yüklediğimiz anlamlar mı? Baktığımız pencereler mi? İçinde bulunduğumuz duygu durumu mu? Hayata bakarken kullandığımız gözlükler mi? Yaşadığımız tecrübeler mi? Beklentilerimiz mi? Aslına bakarsak bunların hepsi fark oluşturan faktörler. Stres altında zorlanma, korku ve gerilim hissederiz. Bu hisler bizi kaçma ya da savaşma olarak tabir ettiğimiz otomatik tepkiler oluşturmamıza sebep olur. Bu tepki mekanizmasının ana fikri bizi korumaktır. Bizi çabucak harekete geçmeye hazırlar ve böylece vücudumuzu korumaya alır. Yaşamsaldır" dedi.
Psikolog Bekki sözlerini şöyle sürdürdü: "İnsanoğlunun tehlikelerle dolu ilkel dönemlerinde hayatta kalmasını sağlamak için çok işe yaramıştır. Günümüz dünyasında da işlevselliğini korumaktadır. Bazı hormonal tetikleyicilerle harekete geçen bu kaç-savaş tepkisi esnasında da beynimizin daha az kanlanması nedeniyle hafıza merkezlerimiz tam çalışmaz. O an yaşadığımız sıkıntılı olaylar beynimizin değişik yerlerinde saçılmış olarak kalır. Bu dağınıklık olayları tam olarak anlamlandırmamıza engel olur. Küçük bir ses, bir bakış, ısı farkı ya da bir koku ile çok hızlı tetiklenip bizde benzer tepkiler oluşturabilir. Tanımlayamadığımız korku belirtilerinin altında, dağınık olarak beynimizin bir yerlerinde yüzen anı kapsülleri vardır. Yaşadıklarımızın sıkıntılardan kurtulmak için en kolay yapabileceğimiz şey, bu olayları anlatmak ve kendi duygularımızla yüzleşmektir. Özellikle zihinsel ve psikolojik olarak esneklik kazanmak kendimiz için yapabileceğimiz en olumlu adımdır. Bizleri bilmediğimiz şeyler korkutur. Depremle ilgili veya korona virüsüyle ilgili ne kadar doğru bilgiye ulaşabilirsek o kadar kendimizi koruyabiliriz. Doğru önlemler almak çok önemli. Sosyal medyadaki şişirme haberlerle değil bilimsel bilgilerle donanabilmek yeterlidir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.