Çekingen çocuğu sosyalleştirmek!
Sizde çocuğunuzun diğer çocuklarla hemen kaynaşmasını istiyorsunuz, ama bir türlü olmuyor. Çocuğunuzun zeki olduğunu ancak kendini ifade edemediğini düşünüyorsunuz her gittiği yerde geri planda kalmayı tercih etmesi sizi üzüyor.
Çocuğunuzun zeki olduğunu ancak kendini ifade edemediğini düşünüyorsunuz her gittiği yerde geri planda kalmayı tercih etmesi sizi üzüyor. Ayrıca, çocuğunuza gerekli ilgi ve sevgiyi gösterdiğinize de inanıyorsunuz…
İşte, bu durumu Hisar Hastanesi’nden Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zerrin Topçu Bilgen şöyle açıklıyor:
Rahat hareket edemezler
Sınıfta parmak kaldırmayan, iyi bildikleri bir konu bile olsa söz almayan, topluluk içersinde görüşlerini ifade etmeyen, hata yapmaktan aşırı bir biçimde kaçınan, yaşıtlarıyla oyunlarında hep bir köşede davet bekleyen oyun kurucusu olmaktan kaçınan çocuklardır. Kendilerini ifade etmeye zorlandıklarında yoğun bir sıkıntı yaşadıkları gözlemlenir. Yüzü kızarır, cümleleri toparlamakta zorlanır, kekeler, sesi kısılır, eli ayağı birbirine dolaşır. Tam da korktukları gibi biri olabilirler. Çünkü en büyük korkuları “Rezil olmak, aptalca şeyler söylemek” tir. Zihinlerindeki kendileriyle ilgili bu fantezi öyle baskındır ki, bir türlü “yeterli” biri olduklarına inanamazlar. Hep bir “aşağılık duygusu” taşırlar. Zihindeki bu kaygı yükü o kadar yoğundur ki bir türlü rahat hareket edemez ve tam da korktukları senaryoların içinde bulurlar…
Potansiyellerini tam olarak kullanamıyorlar
Bu tip çocuklar/ergenler genellikle çevrelerinde fazla talepte bulunmayan, okul ve toplumsal kurallara uyumda dikkat çekmeyen “kendi halinde, uslu” bireyler olarak tanımlanırlar. Dolayısıyla bazen yaşadıkları sıkıntı tam olarak aile ve öğretmen tarafından fark edilemeyebilir. Profesyonel yardım almakta gecikebilirler. Oysa yaşadıkları kaygı ve çekingenlikleri nedeniyle potansiyellerini tam olarak kullanamadıklarından akademik olarak başarısızlık, aldıkları görevleri rahatça yerine getirebilmelerinde önemli sıkıntılar ortaya çıkabilir. Ancak bunlar oluştuktan sonra ebeveyn ve öğretmenin dikkatini çekebilirler.
Rahatsız edici davranışlarına izin verin
Psikiyatrik sınıflamada “sosyal fobi” olarak tanımlanan bu durum toplumda 10 kişiden birinde rastlanmaktadır. Sosyal fobik bireylerin yüzde 40’ı 10 yaşın altındadır.
Bu çocukların ebeveynleri aşırı katı, disiplinli, mükemmeliyetçi ya da çocuklarını aşırı koruyan kollayan bireylerdir. Çocuklarının hata yapmasına izin vermezler. Çocuklarına “aşırı eleştirel tutumlar ya da bir bebekmiş gibi davranırlar. Örneğin “üzerini giy yoksa hasta olursun”, “derslerini çok çalış” gibi aşırı müdahil tutumlar ya da “neden diğerleri gibi değilsin. Sen aptal mısın?” gibi kıyaslayıcı tutumlarda bulunabilirler. Bu tip ebeveynler çocuklarının “ zarar verici” ile “rahatsız edici” davranışlarını pek birbirinden ayıramadıklarından çocuklarının her an mükemmel davranışları olmasını beklerler. Oysa henüz gelişmeye başlayan çocukların bazı rahatsız edici davranışlarına izin verilse bir süre sonra çocuk uygun davranışları kendisi oluşturabilecektir…
Çocuğunuzun sözünü kesmeyin
Bu izin verme çocukların insiyatif alabilme, karar verme ve özgüven duygularının gelişimine yardımcı olacaktır. Örneğin kendisini ifade etmeye çalışan bir çocuk anne ve babası sözünü keserek “Aslında şunu demek istiyor. Kendini yanlış anlatıyor” gibi araya girebilir.
Bu tutum karşısında çocuk “İşte yine kendimi anlatamadım. Herkese rezil oldum. Annem ve babam da beni beğenmiyor” duygusu yaşayabilir. Bu da bir sonraki kendini ifade etme adımında daha şiddetli bir kaçınmasına yol açmaktadır. Yani ebeveyn de çocuklarının yanında sürekli “tercüman” rolünü oynayarak çocuğunun “Ben yetersizim” senaryosuna yardımcı olmaktadır.
Sosyal fobik çocuklar/ergenlerin tedavilerinde mutlaka aile bireylerinin de tutumları üzerinde çalışmak gereklidir. Çünkü bu durumun asıl kaynağı aile içersindeki ilişki biçimi ve çocuğa aktarılandır. Tabii ki çocuklarla da çocuğun yaşına göre psikoterapi yöntemleri ile çalışmak gereklidir. Bazı durumlarda ilaç tedavileri de tedaviye yardımcıdır.
Unutmayın, ruhsal yapıyı sağlıklı tutmanın en önemli koruyucusu kişinin kendisini sözel olarak anlatmasıdır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.