Bunları yiyen kanser olmuyor

Bunları yiyen kanser olmuyor
Kanserin en önemli düşmanı olan yiyeceklerin listesi...

BUGÜN / Neslihan KURAN- Münevver ÇAKIRTAŞ

Kanserlerin bir kısmı ailevi ve kalıtsalken, bir kısmı da çevresel faktörler sonucu ortaya çıkıyor.

Fiziksel hareketi artırarak ve uygun beslenme planı yapıp, dengeli ve kaliteli beslenerek kanser türleri üçte bir oranında önlenebilir.

Diyetisyen Tuğçe Aytulu kansere karşı alınabilecek önlemleri bir bir sıraladı...

Fiziksel aktiviteyi artırarak ve enerji alımına dikkat ederek, vücut ağırlığınızı ideal kilo aralığı içinde sabit tutun.

Haftada 3 gün en az 30 dakika yürüyüş, yüzme, bisiklet, step gibi egzersizler yapın ve bunu ömür boyu sürdürün.

Yeterli ve dengeli beslenin. Besin çeşitliliğine dikkat edin.

Yağ tüketimini azaltın, yağlı etlerden mümkün oldukça uzak durun. Aldığınız yağların, toplam günlük kalorinin %30'unu geçmemesine dikkat edin. Doymamış yağ asidi içeren yağları (soya, zeytinyağı, mısırözü, ayçiçeği, kanola yağı ve bir tür balık yağı olan omega-3) tercih edin.

Fazla yağlı kırmızı etler yerine, tavuk ve balık etini tercih edin.

Aşırı tuzdan sakının. Günlük tuz tüketimi 5-6 gram olmalıdır.

Turşu ve salamura gibi fazla tuzlu yiyecekleri az miktarda tüketin.

Günlük 25-30 gram posa (tam tahıl ürünleri, meyve, sebze, kuru baklagiller, yağlı tohumlar) tüketin. n Kabuklu yenebilen meyveleri, kabuklarıyla birlikte tüketin.

Günde en az 3-5 porsiyon sebze ve meyve tüketin. Koyu yeşil yapraklı ve sarı renkli sebzeleri tüketmeye özen gösterin. Brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, lahana tüketmeye çalışın.

Sarımsak ve soğanı özellikle çiğ olarak tüketin.

Sebze yemeklerini az suda veya kendi suyu ile pişirin ve hemen tüketin.

Günde 2 porsiyon kuru baklagil yemekleri tüketin.

Ekmeğin kepekli olanını tercih edin.

Kimyasal koruyuculu hazır yiyecekler yerine doğal besinlerle beslenmeyi tercih edin.

A, C, D, E vitaminleri, riboflavin, tiamin, folik asit, pantotenik asit ile çinko, iyot, kalsiyum, demir, selenyum ve molibden gibi mineralleri yeterli miktarda alın.

Kalsiyum bakımından zengin olan gıdalardan az yağlı olanları tercih edin. Günde 2- 3 bardak yağı azaltılmış süt ve/veya süt ürünleri ile beslenin.

Besinlerin saklama koşullarına dikkat edin.

Yiyecekleri hazırlarken kızartma, kavurma, tütsüleme yerine ızgara, fırında, buğulama, haşlama gibi pişirme yöntemleri kullanın. Mutlaka kızartma yöntemiyle pişirmeniz gerekiyorsa 150 derecenin altında ve çok az yağ ile pişirin.

Alkol kullanmamayı tercih edin. Eğer alkol kullanıyorsanız, haftada 3 kez 1 kadehi aşmamaya özen gösterin. Her gün alkol tüketenlerin, folik asit içeren bir multivitamin kullanmaları önerilir.

Tütün ve tütün ürünleri kullanmayın. Kapalı, sigara içilen ortamlardan uzak durun. Tütün çiğnemenin, sigara ve nargile içmenin veya sigara dumanına maruz kalmanın çeşitli kanserlere neden olduğu artık herkes tarafından biliniyor.

HAYVANSAL YAĞLARDAN UZAK DURUN

Beslenmedeki toplam yağın ve özellikle de doymuş (satüre) yağ asitleri bakımından zengin olan hayvansal yağların fazla olmasının, bazı kanser türlerinin gelişmesi riskini artırdığını gösteren çalışmalar vardır. Kolon ve rektum kanserleri, postmenopozal kadınlardaki meme ve endometrium kanserleri, pankreas, böbrek kanserlerinin oluşumunda hayvansal yağların etkisi büyüktür.

İŞTE KORUYUCU BESİNLER

Bazı sebzeler (lahana, brokoli, salatalık, maydanoz, biberiye, soya fasulyesi) içerdikleri bazı maddelerle kansere karşı koruyucu etki gösteriyor.

Antioksidanlar (C vitamini, E vitamini, Betakaroten, Selenyum, Çinko) kansere karşı koruyucudur.

Kuru baklagiller, tam tahıl ürünleri, meyveler ve sebzeler posa kaynağıdır. Bu da kansere karşı koruyucudur.

Yeşil çay "kateşin"dir. Kateşin bazı kanserleri önlemede çok etkilidir. Bunun için yüksek dozlarda yeşil çay içmeye gerek yok. Günde dört fincan yeşil çay yeterlidir. Ancak çayın aşırı sıcak olarak ve sürekli içilmesi, özefagus kanseri sıklığını belki artırabilir.

HASTALIĞI MORALLE YENİN

Hastalar, kanser olduklarını bildikleri anda hayata küsüyor. Oysa kanserken en önemli şey moralli olmak. Kendini bırakmak yerine savaşmak gerekiyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hastaların kanserle nasıl mücadele edebileceğinin sırrını verdi. İşte altın değerinde öğütler...

Kişi, teşhis konduktan sonra neler yapmalı? Kanser tanısı konulan kişilerin hayatında fizyolojik, psikolojik ve sosyal önemli değişikler izlenebilir. Tanı aşamasından başlayarak bazı psikolojik uyum süreçleri ortaya çıkar. Tanı için gerekli incelemelerin yapıldığı dönemde kişide kanser olma kaygısı ve bununla ilişkili olarak uykusuzluk, sinirlilik, aşırı endişe gibi belirtiler izlenebilir. Kanser tanısı alınmasından sonraki dönemde ise hastalar birçok psikolojik sorun ile karşı karşıyadır.

Bunlar arasında uyum bozukluğu, depresyon, anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, cinsel fonksiyon bozuklukları, uyku bozuklukları, psikosomatik bozukluklar gibi kişinin hayatını ve medikal tedavi sürecini ciddi olarak etkileyebilen sorunlar bulunur.

Bu sebeple hastaların kanser ve kanser tedavisi ile ilgili acı veren, yıkım yaratan, fiziksel ve duygusal sorunlar ve yaşam tarzı değişimleri ile nasıl baş edebileceğinin öğretilmesini hedefleyen psikolojik destek ve tedavi yaklaşımları büyük önem taşımaktadır.

Hastalığını inkar edenler oluyor mu?

Hayatı tehdit eden bir tanı karşısında hastanın ilk tepkileri aşırı üzüntü, öfke, ya da hastalığı inkâr, inanamama olabilir. Karışık duyguların yaşandığı bu birkaç haftalık dönemi takiben kişinin durumu kabullenmesi ve tedavi arayışına girmesi beklenir. Ancak bazı durumlarda hastalığı inkâr uzun sürebilir. Bu inkâr sebebiyle kişi tedaviyi reddedebilir. Aşırı sinirli tepkileri çevresiyle olan ilişkilerini bozabilir.

Ya da yaşadığı ağır çökkünlük sebebiyle kişi hastalıktan başka bir şey düşünemez hale gelebilir. Kimi zaman radyoterapi, kemoterapi ya da cerrahi tedavilerin kendileri birer korku kaynağı olabilir. Bu durumlarda mutlaka bir psikiyatrik yardım alınmalıdır. Hastanın kaygıları, gelecekle ilgili endişesi, kendini değerlendirmesi, olumsuz duygu ve düşüncelerinin ele alınması, gerekiyorsa psikiyatrik ilaç tedavisinin uygulanması ile sorunlar çözülebilir. Stresin vücudun bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Stresle baş etme tekniklerinin öğrenilmesi ile bu olumsuz etki ortadan kaldırılabilir.

Hastanın kaygıları ne zamana kadar sürer?

Kanser tedavisinin etkili olması ile birlikte her ne kadar hasta bir rahatlama yaşasa da, bazen hastalığın tekrarı ya da metastazla ilgili aşırı kaygılar devam edebilir. Kişi her an vücudunu dinleyip her türlü bedensel algısını kanserin tekrarı biçiminde yorumlayabilir.

Rutin kontroller ve muayenelerin her biri günlerce süren gerilim ve huzursuzluklara yol açabilir. Hastalığın tekrarlaması durumunda ise kişide yine şok olma, inanamama, inkâr, sinirlilik, uykusuzluk belirtileri izlenebilir. Bu dönemi takiben reaktif depresyon ve kaygı bozuklukları gelişebilir.

Hastanın ağrısı varsa, geçmişte psikiyatrik bozukluk geçirmişse, sosyal desteği azsa, yaşamında henüz tamamlamadığı işleri mevcutsa, kanser sebebiyle günlük yaşamında aksamaları yoğun yaşıyorsa bu dönemde bir ruhsal hastalık geçirme ihtimali çok daha yüksektir.

BOL BOL GÜLÜMSEYİN

Kanser önlenebilir. Yeter ki buna inanın. Kendinizi iyi hissedin. Bol bol gülümseyin. Hayatınıza yeni bakış açıları kazandırın. Kanseri hayatınızı etkileyen bir sorun olmak yerine kişi için yeni bir bakış açısı, yaşamında olumlu adımlar atmasını sağlayacak fırsatların kapısı olabileceğini unutmayın. Yaşadığınız zorluklar karşısında göstermiş olduğunu z mücadele sizin kanseri yeneceğinizi gösterir.

 

 

Bu haber toplam 2297 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.