Bu kalp yaşananları unutur mu?

Bu kalp yaşananları unutur mu?
Birey ve Toplum Ruh Sağlığı Derneği'nden Psikiyatr Prof. Selçuk Candansayar'a göre, bir darbe müzesi gerekli. Çünkü böyle bir müzenin en önemli işlevlerinden biri de, ruh sağlığımızı korumamız için gerekli olan yas tutmayı sağlar.

BBC'nin Türkçe İzlenim bölümünde Ayşe Karabat "Bu kalp yaşananları unutur mu?" başlıklı yazısında bir Darbe Müzesinin gerekliliğine vurgu yaparak; Açılacak olan bir darbe müzesinin gerek ruh sağlığı açısından gerekse geçmişi daha iyi okumak ve gerekli dersleri çıkarmak açısından işlevlerini yazdı. Bu konuya en çok katkı sağlayan "Bu kalp seni unutur mu" dizsini önemsenir bulan Ayşe Karabat  yazısının ayrıntısında şu tespitlere yer veriyor:

Salı akşamları işimin çıkmaması için elimden geleni yapıyorum, hatta işim çıkmışsa da erteliyorum. Çünkü seyrettiğim tek dizi olan "Bu kalp seni unutur mu" dizisine vakit ayırmak istiyorum.

Bir dizinin içine bu kadar düşmemi 15 yaşımdaki kızım başlangıçta anlayamamıştı, ne de olsa annesinin "ya işte bu ülkede bunlar da oldu" diye homurdanmasına alışık değil.

Ayrıca 12 Eylül döneminde Diyarbakır cezaevinde olanların anlatıldığı sahneler, ilk başta ona, başka bir ülkede olmuş gibi geliyordu. Ama dizi ilerledikçe Türkiye'nin yakın tarihiyle daha çok ilgilenir oldu.

O dönemleri gayet net hatırlayan bir komşum var, onunla konuşmuştuk diziyi, "benim yüreğim kaldırmıyor, o günleri hatırlayacak cesaretim yok" demişti bana.

Gerçi, darbecilerin isimlerini taşıyan sokakların, okulların varlığı daha bir tartışılabilir oldu Türkiye'de artık... Bu sene Uçan Süpürge kadın örgütü de, geleneksel festivalinin konusunu "12 Eylül ve Kadınlar" olarak belirlemiş ve pek de konuşulmayan bir konuya dikkat çekmişti. Ama yine de, hala, darbelerle yüzleşme çabalarının sınırlı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Salı akşamı "Bu kalp seni unutur mu?" dizisini izleyip, Çarşamba günü gazeteleri açtığımda da, Şili'de bir darbe müzesi kurulduğu haberini görünce, ister istemez, Türkiye'de böyle bir müze kurulabilir mi, kurulursa nerede kurulur ve içine neler konulabilir soruları geldi aklıma.

Konuyla ilgili olabilecek kişilere yönelttim bu soruyu. Gerçekten de Türkiye, bir darbe müzesine hazır olabilir miydi?

Türkiye, hesaplaşmaya hazır mı?

Yüzleşme Derneği Başkanı Aytekin Yılmaz'a göre böyle bir müzeye herkesten çok ihtiyacımız var; üstelik geç bile kaldık. Çünkü Latin Amerika ülkelerinde birer kez olan darbeler, bizde birkaç kez oldu.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı başkanı Şebnem Korur Fincancı ise, biraz daha temkinli. Şili'de darbecilerin yargılandığını anımsatarak, müze kurmadan önce, Türkiye'nin de darbecilerini yargılaması gerektiğini söylüyor.

Birey ve Toplum Ruh Sağlığı Derneği'nden Psikiyatr Prof. Selçuk Candansayar da, Türkiye'nin böyle bir müzeye ihtiyaç duyduğunu düşünenlerden. Ona göre, bu tip müzelerin birkaç işlevi var:

"Bu müzeler yalnızca unutmamamızı sağlamaz, neyi niçin hatırlamamız gerektiğini de öğretirler. Her şeyden önce toplumu ahlaklı davranmaya çağırırlar." diyor Candansayar.

Prof.Candansayar'a göre, bu tip müzelerin başka bir işlevi de, ruh sağlığımızı korumamız için gerekli olan, yas tutmayı sağlamak. Belki de "Bu kalp seni unutur mu?"dizisini seyredemeyen komşumun ihtiyacı olan da bu.

Yas tutmak.

Böyle bir müzenin nerede kurulacağı sorusuna, konuştuğum hemen herkes, aynı yanıtı verdi. Diyarbakır Cezaevi.

Ama bir ikincisinin de şart olduğunu belirterek, Ankara'da Mamak cezaevi ya da İstanbul'da Metris cezaevi ya da ikisi birden. Fincancı'nın, müze yeri için önerileri arasında, Meclis'in bahçesi ya da tam karşısı da var; demokrasinin vazgeçilmezliğini vurgulamak adına.

"Böyle bir müzenin mutlaka bir basın bölümü olmalı.", ODTÜ Medya Araştırmaları'nda çalışan ve ayrıca Birgün gazetesi yazarı Doğan Tılıç'a göre.

"Medya araştırmaları gösteriyor ki, medyanın desteğini alamayan darbeler amaçlarına ulaşamıyor" diyor Tılıç. Önerisi de, o dönemde yazılan makalelerin, haberlerin olduğu bir bölüm açılması müzede.

"Böylece bugün hala yazmaya devam eden ve kendilerini demokrat olarak tanıtan yazarlar, çok insanî bir duygu olan utanmayla tanışır," diyor Doğan Tılıç.

"Kadınlara özel bir yer ayrılmalı"

Kadın adayları destekleme derneği KA-DER'den Hülya Gülbahar'a göre "böyle bir müzede özel bir bölüm hak edenler arasında, kadınlar da var".

"12 Eylül kadınları ezdi geçti, bütün dernekler kapatıldı ve özel olarak kadın hareketinin arşivleri yok edildi; bugün hala bunun acısını çekiyoruz." diyor.

Hülya Gülbahar'a göre, kadınlar, yalnızca eşlerinin ve çocuklarının peşinde cezaevlerinin önünde çektikleri sıkıntılar için değil, o dönemde gözaltına alındıklarında yaşadıkları cinsel saldırılar nedeniyle
yaşadıkları travmalar için de, darbeye karşı sergiledikleri başkaldırma için de, ayrı bir yeri, hatta belki de, ayrı bir müzeyi hak ediyorlar.

Peki, böyle bir müzede ne olmalı sorusuna, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri benzer yanıtlar verdiler.

En başta idam edilenlerin kişisel eşyaları, son mektupları, o dönemde işkencelerde kullanılan âletler, mağdurların kendi hikayelerini anlattığı video kayıtları, yakılan kitaplar, filmler, darbecilerin o dönemden kalma görüntüleri, fotoğraflar...

Ama belki de Yüzleşme Derneği'nden Aytekin Yılmaz'ın dediği gibi, "Ne koysak eksik kalacak yine de, çünkü herkesin hayatını şöyle ya da böyle savurdu darbeler"

15 Yaşındaki kızıma Şili'deki darbe müzesinden söz ettim, "Bizde olsa gideriz, değil mi?" diye sordu bana. Sonra ekledi:

"Niye yok ki Türkiye'de böyle bir müze, aradan bu kadar zaman geçmedi mi, yoksa hala yasak mı?"

Bu haber toplam 3310 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.