Boşanmayla gelecek huzurun, çift dışındaki kişilerce de paylaşılmasının önemine değinen Kahraman, çocuklar ve aile yakınlarını da içine alan bu huzur verici sürecin, boşanmanın yaratacağı travma etkisini oldukça azaltacağını vurguladı.

Evlilikler başladığından beri, boşanmaların olduğuna dikkat çeken Kahraman, pek çok boşanmanın sonucunda; sanki bir savaş yaşanmışçasına geride kalan enkaz, yaralar ve kayıpların kederle izlendiğini söyledi.

Kahraman, bununla beraber, boşanmaların çiftler ve çocuklar için psikolojik çöküntülerle, depresyonlarla geçmemesinin mümkün olduğuna da değinerek bunun için taraflara düşenin incelikli davranışları uygulamak olduğuna işaret etti.

“Bunlar sadece o an için gereken doğrular değildir. Çocuğun boşanma olayını sağlıklı atlatmasının yanında; kurulacak yeni yaşamlardaki kaliteyi de artırır” diyen Kahraman, kişilerin bir önceki evliliklerinde yaşadıkları olumsuzluklardaki kendilerine düşen payları görmelerini sağladığını, yeni yaşamlarına olumlu katkılar yapmalarının başlangıcı olduğunu söyledi.
“Sanki kimlik değiştiriyorlar”

Psikolog Ayla Kahraman, huzursuz, mutsuz ve çatışmalarla dolu bir aile ortamında yaşamanın hiç kimsenin hak ettiği bir son olmadığını vurgulayarak daha iyisini yapamayacağına kanaat getiren çiftin boşanma kararını almasının da anlaşılabilir bir durum olduğunu söyledi.
Hepimizin genelde izlediğinin, boşanma sürecinde çiftlerdeki olumsuz değişim olduğuna işaret eden Kahraman, bir zamanlar birbirlerini karı-koca olarak seçen ve seven bu iki insanın, birbirlerini yok etmek, zor durumda bırakmak için sanki kimlik değiştirdiklerini belirtti.

Kahraman, çiftlerin intikamcı ve yok edici öfkeyi acımasızca birbirlerine kusarak; geçmişlerindeki güzellikleri hiç yaşamamış gibi davrandığını ifade ederek “Bazen öyle ileri giderler ki, çocuklarına bırakacakları kişilik mirasını tamamen tüketirler” dedi.

“Öfke, hayal kırıklığı, intikam arzusu”

Boşanma sürecine giren çiftlerin, öncelikle duygusal tükenmişlik içinde olduğunu ifade eden Kahraman, eskiden birbirlerine hissettikleri sevgi, saygı, koruma gibi duyguların yerini öfke, hayal kırıklığı, intikam arzusu gibi yıkıcı duygular aldığını söyledi.
Kahraman, çocukların üstünde oynanan oyunların ve mal paylaşımı konusunda yapılan manevraların boşanma olayını daha da çirkinleştirdiğini belirterek “Buna bir de tarafların taraftarları olan aile yakınları karıştığında; ağırbaşlılıkla ele alınması gereken boşanma, yıkıcı bir cümbüş haline gelir” dedi.

“Yıkıcı değil, yapıcı olmak”

“Boşanmalar sancılı, yıkıcı ve depresif olmak zorunda mıdır?” sorgulamasını yapan Kahraman, “Son çare boşanmaksa ve elde daha iyi seçenek yoksa karı kocaya düşen bu sürecin dayanılabilir ve insancıl değerlere uygun geçmesini sağlamaktır” dedi.
Kahraman, sayısı az olsa da bunu başaran çiftlerin olduğunu belirtti.

Kahraman, bu çiftleri şöyle anlattı:

“Geri dönülmez ayrılık sürecine girdiklerinde, duygusal açıdan taşıdıklarını bir tarafa bırakırlar. Karı kocalık rollerinin bitmesi yönünde verdikleri kararı; anne, baba, evlat, iş ortağı gibi olası diğer rollerinden ayırırlar. Kendilerini ve çocuklarını boşanmadan sonraki yaşam döngüsüne; duygusal, sosyal ve ekonomik olarak hazırlarlar.

Bu kişiler, boşanmakla birlikte yok olmayacak ilişkilerin farkında olduklarından, yeni dengeyi kurarken yıkıcı değil yapıcı davranmaya gayret ederler. Doğal olarak, bu oldukça zordur. Düşünün ki, taraflardan en az biri, kendini boşanmaya hazır hissetmeyebilir ya da haksızlığa uğradığı inancında olabilir.

Kendini işe yaramaz ve bir kenara atılmış hissedebilir. Yıkıcı duyguların dorukta yaşandığı bu süreçte; çiftler duygulardan arınarak akılcı kararlar almak yönünde doğru adımlar atmalıdırlar. Boşanmayla birlikte, mutluluğu değilse bile, huzuru amaçlamak iyi bir başlangıçtır. Boşanmayla gelecek huzur; çift dışındaki kişilerce de paylaşılmalıdır. Çocuklar ve aile yakınlarını da içine alan bu huzur verici süreç; boşanmanın yaratacağı travma etkisini oldukça azaltacaktır”.

Kıbrıs Gazetesi