Az Yada Çok Hepimizde Takıntılar Var
Shakespeare'in ünlü kahramanlarından Lady Macbeth, Kral Duncan'ı öldürür. Bu cinayetin ertesinde Lady Macbeth'te bir el yıkama hastalığı başlar. "Arabistan'ın bütün parfümleri getirilse bu elin kirleri temizlenemez" der ve el yıkama takıntısını sürdürür gider. Birçoğumuz günlük hayatta farkında olarak ya da olmayarak birçok takıntının esiri olabiliyoruz. Gelin isterseniz ortalama bir insanın günlük yaşamından bir kare ele alalım. Evden çıkarken ocağı açık unuttuğumuzu düşünüyor, defalarca geri dönebiliyoruz. Gideceğimiz yere doğru kaldırımdan yürürken kare taşların köşelerine basmamaya çabalıyoruz. Gördüğümüz araba plakalarını ezberlemeye çalışıyor ya da harflerden anlamlı kelimeler çıkarma çabasına girişiyoruz. Yolda gördüğümüz her şeyin simetrik olmadığına sinirlenip gerginleşiyoruz. Ya da otobüste, çarşıda pazarda alışverişimize karşılık verilen para üstüne dokunduktan sonra adeta kıyamet kopuyor, ellerimizi defalarca yıkayarak dezenfekte ediyoruz. Bu tablo birçoğumuza tanıdık geldi değil mi? Bizler de bu takıntılarımızın sebeplerini öğrenmeye ve benzer takıntıları yaşayanları bulmaya çalıştık.
TAKINTILAR İRADE DIŞI AKLA GELİR
Psikiyatri uzmanı Mustafa Ulusoy'a takıntının ne olduğunu, bir davranışın ne zaman takıntı halini aldığını, sebeplerini, ne zaman hastalığa dönüştüğünü ve tedavisinin olup olmadığını sorduk. Ulusoy'a göre takıntılar insanın zihnine iradesi dışında gelir. Örneğin bir insanın zihnine sanki evinin kirlendiğine dair bir his gelebilir ve ya elini defalarca yıkadığı halde elinin hala kirli olduğunu hissedebilir. Burada önemli nokta bu hissin, düşüncenin irade dışı geldiği halde, kişinin bundan büyük bir rahatsızlık hissetmesidir. Kişi hissettiği şeyin mantıki olmadığını çok iyi bilir. Ancak hatalı bir mantık yürütülür. Bu düşüncelerin, hislerin kendince üretildiği hissine kapılıp bu düşünce ve hislerle arasına bir "mesafe" koyamaz, gider defalarca elini yıkar.
AZ YA DA ÇOK, HERKESTE VAR
Ulusoy "Takıntı her insanda az ya da çok bulunuyormuş. Burada amaç akla gelen şeyi yapmak değil, bunun verdiği rahatsızlık hissini ortadan kaldırmak. Bir dereceye kadar hayatımızda olması da gerekli. Çünkü bazı ihmalleri ya da tehlikeleri görebilmemizi sağlıyor. Fakat eğer kişiler takıntılardan kendini sorumlu tutuyorsa ve onları ortadan kaldırmaya yönelik kompülsiyon diye adlandırılan davranışlar üretiyorsa artık hastalık halini almış demektir." diyor. Mustafa Ulusoy, takıntının belli kişilik özelliklerine sahip insanlarda daha fazla bulunduğunu da açıklıyor ve ekliyor: "Belli kişilik özellikleri dikkat çekicidir. Aşırı sorumluluk bir özelliktir. Kendinin üretmediği düşünceleri ben üretiyorum diye suçluluk hissedecek kadar aşırı bir sorumluluk. Hastalık haline gelmiş vesvesede beyin biyokimyası da etkilenmektedir."
TEDAVİSİ MÜMKÜN
Takıntıların bilişsel davranışçı terapilerde hastalara düşüncelerinin içeriği anlatılarak yapılıyor. Öncelikle hastanın bunu kabul etmesi önemli. Kabul gören yaklaşım terapileri ilaç tedavisiyle birlikte yürütülüyor. Takıntılı davranışların ve kompülsiyonların yerine uyuma yönelik ve kişinin hayatını zorlaştırmayan başka davranışlar geliştirilmeye çalışılıyor. Ulusoy, takıntı terapilerinin uzun süreli olduğunu, hasta ve yakınları için zor ve sabır gerektiren bir süreç olduğunu, kişinin iradesinin ve hastalıkla mücadelesinin de en az ilaç tedavisi kadar gerekli olduğu özellikle hatırlat
Nihal Bengisu Karaca: Düzenli bir dağınıklık istiyorum
Çalışırken evimin çalışma odasında bulunmak gibi bir saplantım var. Başka bir evde ya da mekânda konsantre olamıyorum, evimin başka bir odasında iken bile konsantre olmam imkânsız değilse de zor geliyor. Masa çok derli topluysa da çalışamıyorum ayrıca. Düzenli bir dağınıklığa ihtiyaç duyuyorum. Mutlak surette 'çay' ya da benzeri bir içecek olması gerekiyor, vücuda şekerli sıvı girmesi gerekiyor, ayrıca, dört ayaklı sabit sandalye çok rahatsız, döner koltuk da gereksinim duyduğum şeylerden. Uyuyabilme konusu pek çok takıntı yüzünden oldukça güç bir eylem benim için. Bir kere saat tik-tak'ı benim için tahammül edilemez bir ses. Bu yüzden yatıya kaldığım bir evde, gece ağır bir duvar saatinin pilini çıkarmaya çalışırken dramatik anlar yaşanmasına neden olmuştum. Bir kere uyudum mu kolay kolay uyanamam işin kötüsü ama uykuya geçebilmek için aradığım sessizlik o kadar kusursuz bir sessizlik ki, uyku ve sessizlik arasında direkt bağlantı kurulmuş zihnimde, bu yüzden gün içindeki herhangi bir sessizlik de otomatikman uykumu getirir, apansız saatlerde sırf ortam çok sessiz diye uyuyakalabilirim.
Makarna öğrencilik yıllarımı hatırlatır, çok makarna yenilen günleri. O yüzden pek makarna yemem, havalı türevleri ile bile aram hoş değil.
Şükriye Tutkun: Düzen önemli
Derli toplu olma ve düzen takıntım var. Dağınık mekânlarda rahat olamıyorum, fazla duramıyorum. Düzen benim için olmazsa olmaz ama simetri takıntım yok. Kıyafetlerin katlanmış biçimde durması gerekiyor. Evimde kedi olduğu için daha çok özen gösteriyorum hatta şuan elimde paspas var.
Pelin Batu: Kalemim olmadan asla
Kesik uçlu kalemim ve günlüğüm yanımda olmayınca çok huzursuz oluyorum, yeni bir kaleme alışmam uzun sürüyor, alıştığım kalemim olmayınca yazı yazma zevkim etkileniyor. Yerde madeni para görürsem ancak yazı ise alıyorum. Tura ise asla dokunmuyorum. Gece uyumadan bir bardak su içmeden uyuyamıyorum. Sokaktaki hayvanlarla konuşmak gibi bir alışkanlığım gelişti. Bazen etrafımda insanların varlığını unutuyorum, tuhaf bir görüntü ortaya çıkıyor.
Emel Müftüoğlu: Ağızı açık yiyecek satın almam
Hiçbir zaman ağzı kapalı olmayan içecekleri içemem, kapalı şişeleri tercih ediyorum. Yalnız bir eve giremiyorum, korkuyla ilgisi yok ama boş evlere girememe takıntım var. Dışarıda asla lavaboya gitmem, temiz olduğuna inansam da. Yanımda peçete ve kâğıtlar taşırım
İskender Pala: Yapılan işe takılırım
Fuzulisiz olamam. Onun şiirlerinin izini sürmeden yapamam. İşimi güzel yapmak benim takıntımdır ve işini güzel yapan insanlara da çok dikkat ederim. Randevulara sadakat göstermek en büyün takıntılarımdan biridir. Elimdeki işi en iyi şekilde yapmaya çalışmak çalışırım. Bir insanın yaptığı işi sevgilisine gösterecekmiş gibi yapmasını isterim hep.
ŞEVİN AYAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.