ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
Hazırlayan: Gülay YİĞİTOĞLU
Anksiyete bozuklukları DSM-IV’e göre şöyle sınıflandırılmaktadır:
-Agora fobi olmadan panik bozukluk
-Agora fobi ile birlikte panik bozukluk
-Panik bozukluk öyküsü olmadan agora fobi
-Özgül fobi
-Sosyal fobi
-Obsesif kompulsif bozukluk
-Travma sonrası stres bozukluğu
-Akut stres bozukluğu
-Yaygın anksiyete bozukluğu
-Genel tıbbi duruma veya madde kullanımına bağlı anksiyete bozukluğu
-Başka türlü adlandırılamayan anksiyete bozukluğu
Anksiyete bozukluklarının hayat boyu yaygınlığı %10-25 kadardır. Genel olarak 1-20 yıl izleme süresinde tedavi edilmeyen anksiyete bozukluğu olgularında düzelme oranı %41-50’dir. Bu veriler anksiyete bozukluklarının önemini göstermektedir.
Panik Bozukluk
Ani ve aşırı anksiyete ile karekterize, mantığa uygun olmayan ve önceden kestirilemeyen panik atakları olan bir sendromdur. Bozukluk genellikle açık olmayan bir nedenle, beklenmedik bir panik atak ile başlar ve birey atak sırasında dakikadan saate kadar uzanan bir sürede yoğun bir anksiyete duygusu yaşar. Panik atak yalnız bir kez olabileceği gibi, haftalık, aylık, yıllık periyotlarla da ortaya çıkabilir. Panik bozukluk agorafobi ile birlikte ya da agorafobi olmaksızın görülebilir.
Sıklıkla 15-30 yaşları arasında başlar. Agorafobi ile birlikte panik bozukluk kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazladır ve Amerika da 2.4 milyon kişiyi etkilemektedir. Türkiye de ruh sağlığı profili çalışmasında 12 aylık panik bozukluk yaygınlığı kadınlarda %0.5, erkeklerde %0.2, tüm nüfusta %0.4 olarak verilmektedir.
Nedenleri:
-Nöradrenerjik işlev bozukluğu
-Ailesel kümelenme; bu olguların birinci derece akrabalarında panik olasılığı normal toplumdan 4-5 kat daha fazladır.
Ayrıca panik bozukluğu olgularının anne-babalarının daha az özenli ve daha aşırı kollayıcı koruyucu olduğu saptanmıştır. Anne-baba tutarsızlıkları da ileri derecede yüksek bulunmuştur.
-Fizik durumlar arttırabilir. Örneğin; astım varlığı panik bozukluğu için risktir.
-Alfa 2 adrenerjik antagonistler anksiyeteyi arttırır, panik ataklarını taklit eden belirtilere neden olur.
-Benzodiazepin antagonistleri panik olgularında anksiyete düzeyini arttırır.
-Karbondioksit inhalasyonu,
-Kafein panik bozukluk nedenleridir.
Belirtiler
Panik nöbetler olmayınca hastanın genel görünümünde belirgin bir bozukluk yoktur. Ancak panik nöbet olduğu sırada hasta ileri derecede endişeli ve telaşlı görünür.
Nöbet geçtikten sonra kontrolü yitirme ya da ölüm korkuları daha hafif olmak üzere devam eder. Nöbetler ya kendiliğinden ya da psikososyal bir uyarandan bir süre sonra ortaya çıkar. Bu uyaran aslında ileri derecede sarsıcı, korkutucu bir uyaran olmayabilir. Fakat hastaların önemli bir kısmında panik nöbetinden birkaç hafta, birkaç ay önce yaşanmış önemli bir yaşam olayı (ölüm, hakaret gibi) öyküsü bulunabilir.
Hastanın yönelimi, algılaması ve bütün diğer bilişsel yetileri yerindedir. Fakat panik nöbeti sırasında hastada zaman zaman sanki çevresini tanımıyormuş ve algı bozukluğu varmış gibi bir durum ortaya çıkabilir.
Panik nöbetin ne zaman, nerede geleceği genellikle belli olmaz. Fakat kapalı, açık, yüksek yerlerde, kalabalık içinde, yalnız kalınca oluyorsa o zaman panik nöbetlerinin fobik nitelik kazanmış olduğu anlaşılır.
Fobiler
Fobi özgül bir obje, eylem ve durumdan kaçmaya zorlayan yoğun, yineleyen, mantıklı olmayan korkuları belirtiler. Fobik bozukluk ise; özel bir durum veya obje ile ilgili korku ile belirli süregen bir durumdur. Fobiler normal korkulardan yoğunluk, süre, mantık dışılık ve yeti kaybına neden oluşu ile ayrılırlar.
DSMI-IV’e göre 3 major fobi vardır. Panik atağı göstermeyen agorafobi, özgül fobi ve sosyal fobi. Ayrılık anksiyetesi bozukluğu çocuklarda görülen bir çeşit fobi olup kendine özgü nitelikleri ayrı bir klinik durum olarak ele alınmaktadır. Ayrılık anksiyetesi olan çocuklarda erişkin çağda agorafobi daha sık görülmektedir.
-Agorafobi: Zor durumda kalındığında, güvenliğin kolayca sağlanamayacağı, kendini rahatsız hissettiğinde yardımın gelmeyeceği veya mahcup düşeceği durumlarda bulunmaktan korkmadır. Kalabalık yerler, yoğun trafik, köprü, asansör gibi yerlerde ortaya çıkar. Bir panik atağın ardından agorafobi gelişmesi sık izlenen bir durumdur.
20-30 yaş arasındaki kadınlarda daha sıktır.
Genellikle önemli bir olayın ardından başlar (boşanma, ebeveyn ölümü gibi). Daha sık olarak da panik ataklarına karşı öğrenilmiş bir yanıt olarak gelişir. Anksiyete arttıkça kişi eve bağlı kalmaya başlar. Klinik olarak panik ile birlikte veya panik atakları olmadan olabilir.
Kadınlarda daha fazla olmasının kültürel temeli olabilir. Sosyoekonomik düzey ve eğitim düzeyi yüksek olanlarla daha sıktır. Fobi türleri arasında en geç başlayanıdır. Profil çalışmasında Türkiyede kadınlarda %0.9, erkeklerde %0.3, tüm nüfusta %0.6 olarak belirlenmiştir.
-Sosyal fobi: Toplum içinde otururken, konuşurken ya da herhangi bir eylem yaparken kızarma, terleme, ellerin titremesi, kendini küçük düşürecek yanlış bir şey yapma korkusudur. Bu nedenle kişi topluluk içine girmekten kaçınır.
Onlu yaşlarda başlar. Eğitim düzeyi düşük olanlarda, bekar ve sosyoekonomik düzeyi düşük gruplarda sıktır. Puberte döneminden önce başlaması seyrektir. Kadınlarda daha sıktır. Erkekte en sık rastlanan fobi türüdür. Türkiyede profil çalışmasında kadınlarda %2.3, erkeklerde %1.1, tüm nüfusta %1.8 olarak verilmektedir.
Nedenleri
*Dopaminerjik geri emilim bölge yoğunlukları sosyal fobi olgularında önemli ölçüde azalmaktadır.
*Sosyal fobiklerin akrabalarında sosyal fobi görülme olasılığı genel topluma göre üç kat fazladır.
*Ebeveynlerin aşırı eleştirici olması
-Özgül fobi (Basit fobi): Belli nesne ya da durumlardan anormal korkmadır. Örümcek, kelebek, yılan, kedi, köpek, hamamböceği, karanlık, fırtına, kapalı yer, yükseklik fobileri en sık karşılaşılan fobilerdir. Bunların agorafobi ve sosyal fobiden ayırt ettiren özellik korkunun özgül durumlar olmadığında hastada rahatsızlık belirtisi yoktur.
En sık rastlanan anksiyete bozukluğudur. Çocukluk çağında çok sıktır. Genel toplumda erkeklerde %4.3, kadınlarda %7 dir. Kadın erkek oranı yaklaşık 2/1 dir. Ruh sağlığı profili çalışmasında kadınlarda %3,8, erkeklerde %1.4, tüm nüfusta %2.7 dir. Öğrenmenin ve ailesel özelliklerin etkili olduğu belirtilmektedir.
Obsesif kompulsif bozukluk
Obsesyon; bireyin anlamsız bulduğu ancak durduramadığı, yineleyici, hoş olmayan, istenmeyen, korkutucu, güçlü düşünce, imge ve dürtülerdir.
Kompulsiyon; bireyin istenmeyen, yineleyici rahatsız edici düşünce imge ve dürtülerden kurtulmak ya da bu dürtüleri doyurmak için yaptığı yineleyen törensi davranışlardır.
Kompulsiyonlar, obsesyonların yarattığı anksiyeteyi gidermek amacını taşır.
Tanı koyabilmek için bu tür belirtilerin insan ilişkilerini bozacak ve üretkenliği azaltacak kadar ağır olması gereklidir.
Başlangıç yaşı 18-25 yaşları arasındadır. Erkeklerde biraz daha azdır.
Nedenleri; kalıtım, serotonerjik disfonksiyon, benzodiazepin reseptör duyarlılığı azalmıştır.
Psikososyal etkenlere göre, titiz, kuralcı, eğitim veren toplumlarda, düzenli temizliğe fazla değer veren, zaman ve düzen kavramı daha güçlü gelişmiş kişiliklerde olduğu belirtilir.
Psikanalitik kurama göre anal kişilik özellikleri taşır ve anal saplanma belirtileri gösterir.
Obsesif-kompulsif kişiliğin savunma mekanizmaları bastırma, karşıt tepki kurma ve izolasyondur. Obsesif-kompulsif nevroz oluştuğunda ise bu düzeneklere eklenen yer değiştirme ve yapma bozma düzenekleri ile belirtilerin çoğu oluşur.
Travma sonrası stres bozukluğu
Hemen herkes için travmatik kabul edilen doğal felaketler, savaş, soygun, trafik kazaları, saldırı, tecavüz gibi bir olayın ardından ortaya çıkan tabloları tanımlar
Nedenleri; genetik yüklülük, gelişim sorunları, psikolojik olgunluk, sosyal destekler, kültürel beklentiler, travma ile ilgili geçmiş yaşantılar, travmanın niteliğidir.
Belirtiler; kişi aşırı telaşlı ve kaygılıdır. Normalde aldırış edilmeyecek uyaranlara karşı aşırı derecede duyarlıdır. Duygulanımda bunaltı egemendir. Travmatik olay anımsandıkça, rüyalarda tekrar yaşandıkça hastanın sıkıntısı artar. Travmatik olaylarla ilgili anılar için bellek çok güçlenmiş, fakat başka olaylara karşı ilgi ve dikkat azalmıştır.
Travma karşısında ortaya çıkan belirtilerin birkaç hafta içinde ortadan kaybolmaması, belirtilerin ağır olması, geri çekilme, madde kötü kullanımı, dissosiyatif durumlar, psikoz, depresif belirtiler gibi uyuma yarayan işlevi olmayan belirtiler varsa, iş ve sosyal işlevsellikte orta-ağır arasında değişen bozulma varsa travmaya yanıtın patolojik olduğunu söylenebilir.
Tanı için belirtilerin süresi bir aydan uzun olmalı, işlevselliği önemli ölçüde etkilemiş olmalıdır. Travmadan altı ay geçtikten sonra ortaya çıkmışsa geç başlangıç olarak kabul edilir. Belirtiler üç aydan kısa süreli ise akut, uzun süreli ise süregen olarak adlandırılır.
Akut stres bozukluğu
Kişinin fizik bütünlüğüne yönelik bir olay yaşaması veya böyle bir olaya karşı tanık olunmasına tepki olarak çıkar. Yoğun korku, çaresizlik vardır. Olay sırasında ya da sonrasında dissosiyatif belirtiler izlenir (dalgınlık, derealizasyon, depersonalizasyon, amnezi gibi). Süresi 2 gün 4 hafta sürelidir. Travmadan sonraki 4 hafta içinde başlar.
Yaygın anksiyete bozukluğu (YAB)
En az 6 ay süreyle fobi, panik atakları, obsesyon ve kompulsiyonlar olmadan hemen her gün ortaya çıkan, bir çok olay ya da etkinlik hakkında aşırı anksiyete ve üzüntü duyma ile karekterize durumdur. Bu bozuklukta belirgin bir nedeni olmayan kronik sinirlilik ve endişe duygusu vardır.
Genel popülasyonda yaşam boyu prevelans %4-6.6 oranındadır. Kadınlarda daha fazla, gençlerde daha azdır. Yaşla olasılık artmaktadır.
YAB’unun ana özelliği en az 6 ay boyunda bir dizi olay ya da etkinlik hakkında aşırı anksiyete ve endişe duymadır. Endişe verici düşünceler, olası iş yükümlülükleri, ekonomik durum, aile üyeleri ve kendisinin sağlığı, çocuklarının başına gelebilecek belalar ile ev işleri, onarımlar, randevulara geç kalma gibi konulara ilişkindir.
Nedenleri; genetik geçişten ziyade çevresel nedenlerin etkili olduğu vurgulanmaktadır.
ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA TEDAVİ
· Anksiyete bozukluklarında farmakoterapi;
-Azaspirones: Genel anksiyete bozukluğunda,
-Benzodiazepinler: Panik bozukluk ve sosyal fobide,
-Beta blokerler: Sosyal fobide kullanılır. Palpitasyon, titreme, baş dönmesi gibi semptomları azaltır, kan basıncını düşürür.
-Trisiklikler: ilk olarak depresyonda kullanılırken daha sonra panik atağın tedavisinde de etkili olduğu anlaşılmıştır. Travma sonrası stres bozukluğu ve obsesif kompuşsif bozuklukda da kullanılır.
-MAO: panik bozukluk, sosyal fobi, travma sonrası stres bozukuğu ve obsesif kompulsif bozuklukda kullanılır. Bu ilaç kullanıldığında bazı besinlerin alınmaması gerekir.(tiamin içeren besinler, şarap, peynir, bira).
-Serotonin geri alım inhibitörleri: Panik bozukluk ve obsesif kompulsif bozuklukta kullanılırlar.
· Psikoterapi
1-Gevşeme yöntemleri: Hastaya kaslarını gevşetme, rahat ve doğru solunum, düşüncelerini rahatlık verici konulara yönelterek anksiyeteyi azaltma egzersizleri yaptırılır.
2-Bilişsel psikoterapi: Bilişsel terapi yaklaşımında bireyin belirli bir uyarıcıyı algılama biçiminin, varsayımlarının ve bilişsel şemalarının, mantıklı olmayan düşüncelerinin patolojik duygu ve davranışlara neden olduğu düşünülmektedir. Bilişsel terapi bilişler veya bilişsel süreçlerin değiştirilmesi yoluyla bozuklukların düzeltilmesi olarak tanımlanmaktadır.
3-Analitik psikoterapi : Anksiyetenin bilinçdışı kaynaklarını incelemeyi ve içgörü kazandırarak hastanın köklü çözüm yolları bulmasını amaçlayan psikoterapidir.
4-Davranışçı psikoterapi: Davranış tedavisi öğrenilmiş olan bozuk ya da nevrotik davranış alışkanlıklarının öğrenme ilkelerinin deneysel biçimde uygulanması ile ortadan kaldırılması ve çoğunlukla yerine yeni ve olumlu davranışların konulmasını amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Bireyin davranışı önemlidir. Davranışın altında yatan sorunlar tedavi ortamında ele alınmaz. Davranış bozuklukları öğrenme kavram ve süreçleriyle ortadan kalktığında terapist sorunun çözümlendiğini kabul eder. Kullanılan teknikler; klasik koşullama modeli, sistematik duyarsızlaştırma, sosyal öğrenme. Özgül fobilerde ve sosyal fobilere de alıştırma yöntemi etkilidir. Bunlarda ayrıca sistematik duyarsızlaştırma yöntemi ile de iyi sonuçlar alınabilmektedir.
KAYNAKLAR
1-Yüksel, N. (2001). Anksiyete Bozuklukları, Ruhsal Hastalıklar (ss. 168-208). Ankara: Çizgi Tıp Yayınevi.
2-Öztürk, M.O. (1998). Bunaltı, Psikanaliz ve Psikoterapi (ss.35-37). Ankara: Bilimsel Tıp Yayınevi.
3-Öztürk, M.O. (1997). Nevrotik Stres İle İlgili Somatoform Bozukluklar, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları (ss.293-318). Ankara: Medikomat Basım Yayın.
4-Kırpınar, İ. (1995). Anksiyete Bozukluklarının Etyolojisi. Anksiyete Monograflar Serisi, 2,55-70.
5-----.“ Anxiety Disorder”. http://www.nimh.nih.gov/anxiety/anxsiety.cfm (20.03.2003).
6-Butts, E.D. “What İs Anxiety”. http://www.anxietyselfhelp.com (20.03.2003).
7------.”Veritas Programming Psychological Treatments For Anxiety”. http://www.sover.nel/^^schwcof/psycho.html (20.03.2003).
8-Dottie, M. Turner, B.A. (1995). Panic Disorder. Journal of Psychosocial Nursing and Mental Health Services, 33, 4, 5-8.
9-Taylor, C.M. (1990). Essantial of Psychiatric Nursing. Toronto.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.