Sosyologlar Aile Danışmanlığı Sertifikasıyla Terapi Yapabilir mi?
Sosyoloji mezunlarının aile danışmanlığı yapabilmeleri için belirli sertifikasyon süreçlerini tamamlamaları gerekmektedir. Türkiye'de "Aile Danışmanlığı Sertifikası" almak, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2012 tarihli ve 28401 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiştir. Bu yönetmeliğe göre, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler, psikolojik danışmanlık ve rehberlik gibi alanlardan mezun olanlar, 300 saati teorik, 120 saati uygulamalı ve 30 saati süpervizyon olmak üzere toplamda 450 saatlik bir eğitim aldıktan sonra aile danışmanı unvanını alabilirler.
Bu sertifikayı alan sosyoloji mezunları, özel aile danışmanlık merkezlerinde veya çeşitli eğitim merkezlerinde çalışabilir. Ancak, kamuda aile danışmanı olarak atanabilmeleri mümkün değildir. Kamu kurumlarında bu tür hizmetlerin sunulması, sosyal hizmet uzmanları veya ilgili alanlardan mezun uzmanlar tarafından gerçekleştirilmektedir.
2012 yılında yayımlanan "Aile Danışmanlığı Yönetmeliği," sosyoloji mezunlarına aile danışmanı olabilme yolunu açtı ve bu tarihten itibaren, sosyoloji mezunlarının danışmanlık alanındaki rolleri tartışılmaya devam ediyor. Yönetmelik, belirli lisans programlarından mezun olanların, belirli eğitim koşullarını tamamlayarak aile danışmanı olarak çalışabileceklerini belirledi. Sosyoloji mezunları bu sertifikayı aldıktan sonra danışmanlık merkezlerinde aile içi iletişim ve sorun çözme becerilerine yönelik rehberlik hizmetleri sunabiliyorlar.
Ancak bu süreç, sosyoloji mezunlarının daha önce rehberlik hizmetleri vermesi ile ilgili tartışmaların devamı niteliğinde oldu. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nın zaman zaman rehber öğretmen olarak atanabilmeleri için geçici düzenlemeler yapmış olması, sosyologların danışmanlık ve rehberlik rollerine ilişkin farklı görüşlerin doğmasına neden oldu. 2015 yılından sonra rehber öğretmenlik hakkının sınırlandırılmasıyla bu tartışmalar başka bir boyuta taşındı ve sosyologların eğitimle elde ettikleri yetkiler sınırlı kaldı.
Aile danışmanlığı sertifikası ve geçmişte rehber öğretmen olarak atanma süreçleri, sosyoloji mezunlarının yetki alanlarına dair tartışmaları gündemde tutmaya devam ediyor. Aile danışmanlığı sertifikasına sahip sosyologlar, bireysel danışmanlık ve rehberlik hizmeti sunma yetkisine sahip olsalar da, psikoterapi uygulamaları konusunda yasal kısıtlamalarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu durum, meslek sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği konusunda halen süregelen bir tartışma alanı oluşturuyor ve uzmanlar arasında farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Aile Danışmanlığının sınırları nelerdir?
Danışmanlık ve Rehberlik Hizmeti: Sosyologlar, aile danışmanlığı sertifikasıyla aile içi iletişim sorunlarına rehberlik edebilir, ailelerin sosyal uyumunu artırmaya yönelik destek sağlayabilirler. Aile bireylerinin yaşam krizleri, iletişim problemleri ve çatışma çözümü gibi konularda rehberlik hizmeti sunma yetkisine sahiptirler. Bu kapsamda, danışanların sosyal ve ailevi sorunlarını ele alarak çözüm yolları sunmaları mümkündür.
Psikoterapi Uygulamalarından Kaçınma: Sosyologlar, psikoterapi veya derinlemesine psikolojik müdahaleler yapamazlar. Psikoterapi, depresyon, anksiyete gibi ruhsal sağlık sorunlarına yönelik olarak derinlemesine psikolojik teknikler kullanmayı içerir ve bu tür hizmetler yalnızca psikologlar, psikolojik danışmanlar veya psikiyatristler tarafından sunulabilir. Sosyologların terapi sınırlarını aşması, yasal açıdan ihlallere neden olabilir ve bu tür durumlar mesleki sorumluluk doğurur.
Yönlendirme Yükümlülüğü: Sosyologların, danışmanlık sürecinde karşılaştıkları derin ruhsal ve psikolojik sorunlar ya da ciddi psikolojik rahatsızlıklar yaşayan danışanları uygun uzmanlara yönlendirme sorumluluğu vardır. Bu yönlendirme, danışanın doğru ve etkin bir tedavi alabilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Yönlendirme yapılmaması, danışanın zarar görmesine yol açabilir ve etik ihlaller doğurabilir
Eğitim ve Sertifika Koşulları: Aile danışmanı olarak çalışmak isteyen sosyologların, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu veya üniversiteler tarafından onaylı aile danışmanlığı sertifikasını tamamlamaları gerekir. Bu sertifika programları, sosyologların aile danışmanlığı yapabilmesi için gerekli asgari eğitimi ve süpervizyonu içerir. Eğitim süreci tamamlanmadan, yasal olarak aile danışmanlığı hizmeti veremezler.
Danışmanlık odasının mahremiyeti ise meslektaşlar ve yetkililer arasında uzun süredir tartışılan bir konudur. Bir danışmanlık seansı sırasında sunulan hizmetlerin türü, dışarıdan denetlenemez, çünkü seanslar özel ve gizlilik esasına dayanır. Danışanların sorunlarını paylaştığı bu ortamda gizliliğin sağlanması, güven ilişkisinin temelidir. Ancak bu gizlilik, danışmanın etik ve yasal sınırları aşmasına izin vermez. Danışmanlık odasında sınırların aşılması, örneğin Aile Danışmanlığı Sertifikasına sahip bir sosyoloğun terapi yapması, danışanın şikayet etmesi veya bir resmi denetim olmadıkça ortaya çıkmayabilir.
Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse, bir aile danışmanı sosyologun seans sırasında danışana rehberlik etmek yerine psikoterapi uygulamaya başlaması, dışarıdan hemen fark edilemez. Mahremiyetin sağlandığı bu ortamda, sadece danışanların şikayetleriyle ihlal tespit edilebilir. Mesleki sınırları ihlal anlamında suistimale açık bir reelpratiğin olduğu çoğu kişi tarafından bilinmektedir.
Mevcut Yönetmelik Yetersiz
Mevcut aile danışmanlığı yönetmeliğinin mesleki ihlallerin önlenmesi noktasında yetersiz olduğu yönünde eleştiriler, mesleğin yapısındaki mahremiyetin denetlenebilirliği zorlaştırmasından kaynaklanmaktadır. Danışmanlık odası, hizmet veren ve alan arasındaki güven ilişkisinin temel olduğu, kişisel bilgilerin ve yaşantıların paylaşıldığı özel bir ortamdır. Bu mahremiyet, danışanların kendilerini rahatça ifade edebilmesi için gerekli olsa da, kötüye kullanımların veya mesleki sınırların ihlallerinin de gözden kaçmasına neden olabilir.
Mevcut yönetmelikte, aile danışmanlarının yetki ve sorumluluklarına dair genel çerçeveler çizilmiş olsa da, mahremiyetin sağlandığı danışmanlık ortamında bu sınırların aşılması durumunda bir denetim mekanizmasının olmaması, suistimal riskini artırmaktadır. Örneğin, bir sosyoloğun terapi yapma yetkisi olmadan psikoterapi benzeri hizmetler sunması, danışan için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu tür uygulamalar, ancak danışanın şikayeti üzerine ya da dışarıdan bir ihbarla ortaya çıkabilir. Ancak birçok danışan, kendilerine sunulan hizmetin yasal çerçeve dışına çıkıp çıkmadığını tam olarak bilmeyebilir ve bu da suistimallerin fark edilmemesine neden olabilir.
Bu nedenle, aile danışmanlığı yönetmeliğinin, mesleki sınırların daha net tanımlandığı ve ihlal durumlarında etkin bir denetim mekanizmasının sağlandığı şekilde revize edilmesi önemlidir. Danışmanların aldıkları eğitim, yetki sınırları ve verdikleri hizmetlerin kapsamı daha net çizilirse, hem danışmanlar hem de danışanlar için güvenli bir ortam sağlanabilir. Ayrıca, bu değişiklikler sayesinde suistimale açık alanlar daraltılabilir ve hizmet kalitesi artırılabilir.
Böylesi bir düzenleme, danışmanlık odasındaki mahremiyetin korunması ile mesleki etik ihlallerin önlenmesi arasında daha dengeli bir yaklaşım sunar. Aksi halde, mevcut yönetmeliğin suistimal risklerini yeterince önleyememesi, hem danışmanların mesleki sorumlulukları açısından zorluklar doğurmakta hem de danışanların alacakları hizmetin güvenilirliği konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.
İhlal Yapanlar Nasıl Tespit Ediliyor?
Aile danışmanlığı ve benzeri alanlarda yetki ihlali yapanların tespit edilmesi için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. İşte bu ihlalleri tespit etmek için kullanılan başlıca yöntemler:
Danışan Şikayetleri: En yaygın tespit yöntemi, doğrudan danışanların şikayetleridir. Danışanlar, kendilerine sunulan hizmetin yasal sınırların dışına çıktığını veya beklentilerinin karşılanmadığını düşündüklerinde, ilgili meslek örgütlerine, Sağlık Bakanlığı'na veya doğrudan savcılığa şikayette bulunabilirler. Bu şikayetler üzerine inceleme başlatılabilir ve danışmanlık merkezleri denetlenebilir
Hizmet Verdiği Kurumdaki Danışan Bilgi Formları: Danışmanlık merkezlerinde her danışanın görüşme sürecine dair bilgi formları tutulur. Bu formlar, danışmanlık sürecinin kapsamını ve içeriğini yansıtabilir. Denetimlerde, danışanlara verilen hizmetin türü ve içeriği bu formlar üzerinden incelenerek ihlaller tespit edilebilir. Örneğin, psikoterapi yetkisi olmayan bir kişinin terapi uyguladığını belirten kayıtlar, önemli bir delil olabilir.
Sosyal Medya Hesapları ve Web Siteleri: Danışmanların ve danışmanlık merkezlerinin sosyal medya hesapları, web siteleri, tanıtıcı videoları ve yazılı metinleri de denetimlerin bir parçasıdır. Bu tür içeriklerde, danışmanın yetki alanını aşan şekilde kendini tanıtması (örneğin, terapi hizmeti sunduğunu belirtmesi) bir ihlal olarak değerlendirilebilir. Sosyal medya paylaşımları, yasal olmayan hizmetlerin ifşa edilmesine ve denetlenmesine yardımcı olabilir
Ulusal Basın ve Yayın Kurumlarındaki Demeçler: Danışmanların veya danışmanlık merkezlerinin ulusal basında verdiği demeçler, röportajlar veya tanıtıcı içerikler de denetim yapan kurumlar tarafından incelenebilir. Örneğin, bir aile danışmanının terapi hizmetleri sunduğunu belirten demeçleri veya makaleleri, yetki aşımı açısından değerlendirilerek incelemeye alınabilir. Bu tür açıklamalar, doğrudan yasal sınırların ihlal edildiğini gösterebilir.
Psikologlar Derneği ve Meslek Örgütlerinin Çalışmaları: Psikologlar Derneği başta olmak üzere, çeşitli meslek örgütleri "sahte psikolog" tespitine yönelik web araştırmaları yapar ve ihbar hatları oluşturur. Bu ihbar hatları aracılığıyla, danışanlardan gelen şikayetler ve meslektaşların bildirimleri toplanır. Psikologlar, psikolojik danışmanlar ve aile danışmanları, alan dışı hizmet veren kişileri ya da yetki aşımı yapanları bu ihbar hatlarına bildirerek, meslek içi denetim süreçlerine katkıda bulunurlar. Özellikle, aile danışmanlığı adı altında terapi hizmeti sunduğu iddia edilen kişilere yönelik şikayetler, bu süreçte sıkça görülür. Her geçen gün büyüyen bu denetim ağı, sektörün düzenlenmesi ve standartların korunması açısından önemlidir. Bu denetimler, aynı zamanda meslekler arasında paylaşılan hizmet alanlarının netleşmesine de yardımcı olur ve sahada hizmet verenlerin yetki aşımından kaçınmasını teşvik eder.
Cezai Yaptırımları Nelerdir? Hangi Kurumlar Ceza Verir?
Sağlık Bakanlığı: Aile danışmanlığı alanında yetki aşımı veya yasadışı uygulamalara dair şikayetler ve tespitler olduğunda, Sağlık Bakanlığı, Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunur. Bu suç duyurusu, yasadışı şekilde sağlık hizmeti sunduğu tespit edilen kişilere karşı adli süreçlerin başlatılmasını sağlar. Özellikle, sağlık hizmeti sunma yetkisi olmayan kişilerin terapi veya psikoterapi uygulaması durumlarında bu süreç devreye girer.
Ticaret Bakanlığı: Tüketiciyi Koruma Yasası'nın 61. maddesi başta olmak üzere, tüketiciyi yanıltıcı faaliyetlerde bulunan danışmanlık merkezlerine veya bireylere yönelik olarak Ticaret Bakanlığı da müdahalede bulunabilir. Yanıltıcı reklam veya tanıtım yapan merkezlerin reklamlarını durdurabilir ve idari para cezası kesebilir. Bu idari para cezaları 600 bin TL civarındadır. (Güncel cezalara Reklam Kurulu Kararları Sayfasından ulaşılabilir) Özellikle, tüketiciyi yanıltacak şekilde aile danışmanlığı adı altında psikoterapi hizmeti sunulması gibi durumlarda bu cezalar gündeme gelebilir
Belediyeler: Belediyeler, şikayete konu olan danışmanlık hizmetleri için ruhsat denetimi yaparak, faaliyetlerin uygunluğunu değerlendirme yetkisine sahiptir. CİMER üzerinden gelen şikayetler, belediyeler tarafından dosya olarak ele alınabilir ve bu şikayetlere istinaden, ilgili merkez veya kişi denetim sırasına alınarak, ruhsat kontrolü yapılabilir. Ruhsatsız faaliyet veya ruhsatta belirtilen faaliyet alanının dışında hizmet verilmesi durumunda ruhsat iptali ve cezai yaptırımlar uygulanabilir.
Maliye Bakanlığı: CİMER'e iletilen şikayetler doğrultusunda, Maliye Bakanlığı da denetim süreçlerini başlatabilir. Şikayete konu olan hizmetlerin kayıt dışı gelir elde edilmesi veya vergi usulsüzlükleri bulunması durumunda, bu merkezler öncelikli olarak denetim sırasına alınır. Maliye, kayıt dışı kazanç elde eden veya fatura kesmeden hizmet sunan kişilere yönelik vergi denetimleri yaparak, bu tür usulsüzlükleri tespit edebilir ve vergi cezaları uygulayabilir.
Rekabetin Artması Şikayetleri Çoğaltacak
Ruh sağlığı alanında mezun sayısının artması, sektördeki rekabeti de beraberinde getiriyor. Özellikle psikoloji, psikolojik danışmanlık, sosyal hizmetler ve sosyoloji gibi bölümlerden mezun olanların sayısının artması, iş potansiyellerinin de düşüşe geçebileceği anlamına geliyor. Talebin sabit kalmasına karşın, hizmet sunan uzmanların sayısının artması, bireylerin kendi alanlarında öne çıkmak ve hizmetlerine talep oluşturmak için rekabeti kızıştırmasına neden olabilir.
Bu rekabet ortamında, bazı uzmanların yasal sınırların ötesine geçerek daha geniş bir hizmet yelpazesi sunma eğilimi gösterebileceği bir gerçek. Örneğin, terapi yapma yetkisi olmayan aile danışmanlarının terapi hizmeti sunduklarını iddia etmeleri veya uzmanlık alanlarının ötesine geçerek daha kapsamlı psikolojik destek sunmaya çalışmaları gibi durumlar, mesleki ihlal risklerini artırabilir. Bunun sonucunda, alanında yetkisiz kişilerin faaliyetlerini fark eden meslektaşlar veya danışanlar tarafından yapılan şikayetlerin artması muhtemeldir.
Rekabetin artışıyla birlikte, meslek standartlarının korunması ve danışan haklarının güvence altına alınması için mesleki denetimlere olan ihtiyaç da artacaktır. Ayrıca, meslek örgütleri ve yetkili kurumlar, ihlal sayılarının artmasını önlemek için daha sıkı denetim mekanizmaları geliştirebilir. Bu süreçte, şikayetlerin artması hem rekabetin yarattığı baskının hem de mesleki etik kuralların korunmasına yönelik farkındalığın bir sonucu olarak görülebilir.
ÖNERİ
Danışmanlık faaliyetleri ile psikolojik destek hizmetleri, Türkiye'de ruh sağlığı yasasının eksikliği nedeniyle sık sık birbirine karışmış durumda. Bu durum, danışmanlık adı altında terapi veya psikolojik destek sunmak isteyen birçok uzmanın yetki sınırlarını aşmasına neden olabiliyor. Sosyologların bu alanda daha yetkin ve yasal olarak doğru bir hizmet sunabilmeleri için, ikinci bir lisans olarak psikoloji eğitimi almaları ve ardından klinik psikoloji alanında yüksek lisans yapmaları önemli bir avantaj sağlayabilir. Bu eğitim süreci, sosyologların hem teorik hem de uygulamalı olarak psikolojik müdahale tekniklerinde uzmanlaşmalarını sağlar ve danışanlarına çok daha sağlıklı ve etkili bir destek sunmalarına olanak tanır. Böylece, hem mesleki yetki sınırlarına uygun hareket ederler hem de danışanların ihtiyaçlarına daha profesyonel bir şekilde yanıt verebilirler.
Şikayet Edilirseniz Mahkeme Neyi Esas Alıp Karar Verir?
Şikayet edilmeniz durumunda, mahkemeler mevcut yasal düzenlemelerin eksikliği nedeniyle bazen net bir sonuca ulaşmakta zorlanabilir. Bu tür davalarda, sıklıkla emsal kararlar dikkate alınmakta veya Sağlık Bakanlığı, Yükseköğretim Kurumu (YÖK) ya da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi yetkili kurumlardan görüş talep edilmektedir. Ancak, takdir edersiniz ki, bu tür kurumların, sosyoloji mezunlarının danışmanlık hizmeti adı altında terapi benzeri faaliyet göstermelerine yönelik olumlu görüş bildirme olasılığı oldukça düşüktür. Bu tür davalarda, yargıçlar genellikle bu kurumların sunduğu görüşlere dayanarak kararlarını verirler. Kararın aleyhe çıkma olasılığı yüksek ihtimaldir.
Kaynak:Aktüel Psikoloji
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.