Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Ahlak siyasetin neresinde? Dinleme, fişleme!

Ahlak siyasetin neresinde? Dinleme, fişleme!

Dinleme, fişleme, mahalle baskısı konuşulması ile “İyi, doğru ve güzele nasıl ulaşılır?” tartışmaları birbirini takip etti.

Seküler ahlak yeter, doğa yasaları ahlak için yeterlidir diyen materyalist bakışla semavi öğretiler olmazsa gerçek ahlak mümkün değildir şeklindeki sprutuel bakış kıyasıya tartışıyor.

Sonuna kadar tartışmanın güzelliğinden siyasette nasibini almaya başladı.

Sayın Önder Sav’ın telefonunun dinlenmesinin usul ve esas yönleri vardı. Usul yönü izinsiz ve yasadışı telefon dinlenmesidir. Esas yönü ise vali ile yapılan konuşmanın içeriği idi.

Tartışmaları izlediğimizde muhtevayı kapatmak ve örtmek isteyenler yönteme aşırı tepki vermeye devam ediyor. Yapılan yanlış eylem ayrı bir konu, eylemin ortaya çıkarılışı ayrı bir konudur. Siyasi ahlak her iki hatayı da birlikte incelemeyi gerektirirdi!

Bir toplulukta sesi yüksek çıkan veya elinde hoparlör olan bir kişi olayın iki yönünden bir yönünü ele alıp bağıra bağıra onu anlatsa konuyu tam incelemeyenler ona hemen inanırlar. Karşı taraf derdini anlatamaz. Haksız olarak kalır.

Önder Sav ve vali diyalogunda ‘Merkez Medya’ ve gürültücü azınlık konuyu siyasi ranta dönüştürecek orantısız yöntem tepkisi verdiler. Bu davranış ahlaki değildir. Diğer taraftan ise birisinin izinsiz telefonunun dinlenmesi de ahlaki değildir. Ancak şu anda gördüğümüz kadarıyla ortaya çıkan gerçek Önder Sav’ın telefonunu açık unutması ile ilgili olduğu anlaşılıyor… Yani takke düştü, kel göründü.

Birinci siyasi iki yüzlülük

Önder Sav, on günde üç büyük etik hata yaptı. Hacca gitmek isteyen bir seçmeni ile dalga geçti. Sonra kamera olduğunu bilmiyordum dedi. Demek ki kamera olduğunu bilse Hacca gitmenin faziletlerinden bahsedecekti!

İkinci siyasi iki yüzlülük

Konunun bir espiri olduğunu söyleyip dürüstçe yüzleşmek yerine ortadan kaybolup herkesi atlatmaya çalıştı. Güvenirliliği zarar gördü.

Üçüncü siyasi iki yüzlülük

Bolu Valisi ile yaptığı sohbet için “Emekli olmuş ve bizim partimize katılacak bir vali ile her şeyi konuşabilirim” deseydi bir şeyler sakladığı izlenimi uyanmayacaktı. Ama şimdi görevdeki bir valiyi etkileme ve ayak oyunları yapma eğiliminde olan bir siyasetçi izlenimi uyandırdı. Güvenirliliği zarar gördü.

Ahlak felsefecilerinin tartıştığı bir konu var: Siyaset mi ahlakı dışlıyor. ahlak mı siyaseti dışlıyor?

Dört karanlık dürtü,

İnsanda para kazanma dürtüsü, çıkarının peşinde koşma dürtüsü, ünlü olma dürtüsü, statü kazanma dürtüsü vardır. Bu dürtüler insan davranışlarını belirleyici özellikler taşır. Ahlak bu dürtü ve itilimlerin yönetilmesinde gereklidir.

Max Weber Batı’da kapitalizmin ortaya çıkışından bahsederken anahtar kavram olarak

Protestan ahlakından bahseder. Protestan ahlakında çok çalışmak, çok üretmek, çok kazanmak ve doğru olmak ilkeleri vardır.

Sözü senet olan, karşısındakini aldatmayı düşünmeyen, borcunu inkar etmeyen, yalan söylemeyen, yapabileceği sözleri veren, iki yüzlülükten uzak duran insan tipi protestan ahlaki öğretisiydi. Bu özellikler aslında müslüman ahlakında da vardır.

Osmanlılar son yıllarında bu ahlakı terk ettiler. Yeni Cumhuriyet ise batı’nın bu güzel özelliklerini değil de şekil özelliklerini aldı.

Batılılar ticarette bu ahlakı uygularken siyasette uygulamadılar. Makyavelci siyasi ahlak olan ikiyüzlülüğü çokça kullandılar.

Siyasette ancak üçkağıtçılar mı tutunabilir?

Eğer bir siyasi anlayış ahlaklı olmanın gerektiğini hissetmiyorsa ve toplumda ahlaklı olmak prim yapmıyorsa her siyasetçi üç kağıtcı olur.

Eğer bir siyasi anlayış vicdanında hesap verme duygusu hissediyorsa, ahlaklı davranış o toplumda prim yapmasa bile buna göre hareket eder. Kısa vadede kaybetse dahi orta ve uzun vadede kazanır.

Ahlaki ve gayri ahlaki olmak siyasetin kendisinde değil kazanılma ve uygulama biçimindedir.

Artık sözlere değil daha çok davranışlara bakıp değerlendirme yapan açık bir toplumla karşı karşıyayız. Gizlilikte ve baskıcı toplumlarda önemsenmeyen ahlaklı olma anlayışı iletişim çağında gizli kalamayacaktır.

İşte muhafazakâr sol ile birlikte geleneksel sağ siyasetçilerin anlamadığı bu gerçektir. Sayın Demirel’e Samsun’da bir üniversite öğrencisinin postal fırlatması davranışının gerekçesi ile Önder Sav’ın yaşadığı itibarsızlık aynı nedenden kaynaklanıyor.

Siyasilerimiz şunu unutmamalılar. Artık ortalama Türk insanı ‘üç kuruşa beş köfte’ yaklaşımı ile kandırılamaz. Halka daha çok yakınlaşmak ve toplumun değerleri ile barışmak zorundasınız. Yoksa tarihin çöp sepeti sizi bekleyecektir.

Bu yazı toplam 4544 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan Arşivi