1. HABERLER

  2. PSİKOLOJİ

  3. 2018’de Terapistlere En Sık Danışılan Konular

2018’de Terapistlere En Sık Danışılan Konular

Sonuna geldiğimiz bu yıl çoğu insan için oldukça meşakkatli geçti desek yanlış olmaz. Bu gerçekliğin psikolojik tedavi gören kimselerin en sık danıştığı konulara yansıdığını da açıkça görmek mümkün.

A+A-

Bu sene psikolojik sağlık endişesiyle birçok kişi destek almak için psikoterapiye başvurdu ve bu harika bir gelişme! Dünya çapında psikolojik tedaviye pek önem verilmediğini ve bazı durumlarda gereksiz görüldüğünü göz önünde bulundurduğumuzda çok ciddi bir yol katedildiğini görebiliyoruz. Şahısların danıştığı konular kendilerine özel ve gizli tuttukları konular olsa da psikoterapi hekimleri belirli başlı konuları diğerlerinden daha sık duyduklarını dile getirdiler. HuffPost tarafından iletişime geçilen zihin sağlığı uzmanları, 2018 senesinde hastalarının en çok yakındığı meseleleri paylaştılar. Uzmanlar ayrıca bu meselelerle mücadele etmenin muhtemel yollarını da açıkladılar.

1. Anksiyete (Kaygı bozukluğu)


1-005.gif


Gelecekle ilgili endişelerin yoğunlaşması, duygusal ve fiziksel baskı, sosyalleşme zorluğu, sorumluluk ve durumlardan kaçma isteği gibi semptomlarla karşılaşılan kaygı bozukluğu tanısı koyulan hasta sayısının oldukça yükseldiği görülmüş. Amerikan Psikoloji Derneği’nin yayımladığı bir çalışmaya göre, genç yetişkinlerde anksiyete daha çok açığa çıkıyor. Araştırmada stres faktörleri iş, para ve garip gelebilir ama güncel durumlar ve politika olarak saptanmış.

Los Angeles’ta faaliyet gösteren Psikolog Patti Johnson, anksiyeteyle mücadele etmenin ilk adımının beklenmeyen ve kontrol edilemeyen durumların her zaman açığa çıkabileceğini kabullenmek olduğunu söylüyor. Hayatta beklenmedik sürprizlerle karşılaşmamak için bu muhtemel durumlara adapte olmak yapılacak en mantıklı yol. Psikolog Johnson, insanların anı yaşamak için çabaladıklarında gelecekle ilgili kaygılarında ciddi derecede azalmalar görüldüğünü belirtiyor. Kaygı bozukluğu durumunda aralarından seçim yapabileceğiniz üç farklı yol var. Bunlardan biri mevcut durumu kabullenmek ve düşünceleri uzaklaştırmaya çabalamak. İkinci bir seçenek olarak durumu düzeltmek için tam o an harekete geçmek. Üçüncüsü ise daha komplike ve planlı bir şekilde durumun üstesinden gelmek ve belirlediğiniz hedeflere ulaşmaya çabalamak.

2. İş/hayat dengesi


2-009.gif


Kuzey Carolina’da Elev8 Psikoterapi Merkezi’nde çalışan bir psikolog olan Lauren Gross, insanların iş hayatlarını ve kişisel dünyalarını dengeleme çabası gösterirken her şeyi yapabileceklerini düşünmeleri gibi gerçek dışı düşüncelere kapıldığını söylüyor. Bu durumun stres, depresyon ve kaygı bozukluğuna yol açtığını ve insan ilişkilerine fazlasıyla zarar verdiğini belirtiyor. Gross, günlük kişisel bakım, fiziksel aktivite, dışarıda vakit geçirmek, bir arkadaşla telefonda konuşmak ve duş almak gibi basit faaliyetler için ayrılan zamanın insanı rahatlatabileceğini ve odaklanmasına yardımcı olabileceğini düşünüyor. Günlük yaşanılan olaylarla ilgili not almanın da kaygı bozukluğunun yarattığı boğucu ve ezici hisleri uzaklaştırabileceğini söylüyor. Fakat kendinizi bir rutin havuzunda boğuluyor gibi hissedersiniz profesyonel yardım almanızda büyük fayda var. Yardım almanız için kuyunun dibine batmanız gerekmiyor.

3. Güncel politik olaylar


6-011.gif


Evet, doğru. Güncel politik olaylar birçok insanı kasvetli bir ruh haline sokabiliyor. Psikolog Anna Poss, bu yıl politik ve siyasi olayların insanların kaygı bozukluğu semptomlarını tetiklediğini gördüğünü belirtiyor. Anna Poss’un psikolojik hizmet sağladığı hastaların yüzde 69 kadarı yaşadıkları ülkenin geleceğini düşündükleri için ciddi seviyelerde strese maruz kaldıklarını belirtmiş.

Poss, hastalarının çoğunun, kendilerini güncel haberleri takip ederken ve sosyal medyada daha aktif faaliyet gösterirken bulduklarını görmüş. Bu durum da pek tabii hastaların rahatlamaya vakit bulamadığını ve kaygı bozukluğuyla sağlıklı bir şekilde mücadele etmelerini engellediğini fark etmiş. Psikolog Anna Poss “Zihinsel sağlığınız için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri ekranlarda geçirdiğiniz vakti kısıtlamak. Kendinizi bir süre haberlerden ve sosyal medyadan uzak tutun ve kişisel meselelere odaklanmaya çaba gösterin.” diyor.

4. Cinsel saldırı


3-008.gif


Ülkemizde ve dünyada sosyal medya gibi iletişim kanalları aracılığıyla daha sık duyma imkânı bulduğumuz cinsel saldırı ve cinsel taciz vakaları da psikoterapi gören hastalar tarafından dile getiriliyor. Cinsel danışman ve bir psikolog olan Kelifern Pomeranz, hastalarının yaşadıkları cinsel saldırı olaylarını daha rahat konuşabildiklerini söylüyor. Bunun yanı sıra yapılan grup terapilerinde bazı kişilerin daha önce cinsel saldırı olarak tanımlanabilecek davranışlarda bulunup bulunmadıklarını sorguladıklarını söylüyor. Pomeranz, cinsel saldırı konusunda bilincin arttığını ve terapi gören hastaların büyük bir kısmının çevrelerindeki cinsel saldırıya uğramış bireylerle nasıl sağlıklı etkileşime geçebileceklerini sorduklarını belirtiyor. Psikolog Pomeranz, hastalarının geçirdikleri travmaları sağlıklı bir şekilde atlatabilmeleri için sosyal yardım almaları gerektiğini vurguluyor. İnsanların arkadaşlarıyla ve çevresindeki şahıslarla bu konuları açıkça konuşmasını cesaretlendiriyor. En önemlisi de eğer cinsel taciz veya cinsel saldırıya uğradıysanız ve akabinde yarattığı etkilerle mücadele etmekte zorlanıyorsanız profesyonel yardım almaktan çekinmeyin.

5. Sosyal medya ve teknoloji kullanımı


4-007.gif


Psikolog Darin Bergen, terapi gören hastalarda sosyal medyayla olan ilişkilerini düzenleyemeyen ve hatta Netflix ve YouTube gibi sosyal mecralara bağımlı olup olmadıklarını sorgulayan kişilerle karşılaşmış. Çağımızın doğal bir getirisi olarak telefon ve bilgisayarlarımızda fazla vakit geçirmek olağan. Güncel bir çalışma, insanların sağlığını etkilemeyecek derecede sosyal medya kullanımının günde ortalama 30 dakika olduğunu gösteriyor.

Bergen, “Hastalarımı sosyal medyada geçirdikleri vakti ve bu platformlara harcadıkları enerjiyi düşünmeye sevk ediyorum. Bu mecralarda geçirdikleri vaktin hayatlarına sağladığı geri dönüşü ve hayattaki hedeflerine olan etkilerini düşünmelerini istiyorum.” diyor. “Bu analizi yaptıklarında bazı hastalarım sosyal medya kullanımının hayatlarını etkilemediğini iddia ediyor. Bazıları ise hayatlarındaki hedeflerine erişmede büyük bir engel olduğunu fark ediyor.”

Şu da bir gerçek ki, kendinize ayırdığınız vakitte rahatlamak için birkaç bölüm dizi izlemenin pek zararı olmayacaktır. Fakat ekranın başında kendinizi sorumluluklarınızı boş verip saatlerce Friends dizisinin eski bölümlerini izlerken buluyorsanız sosyal medya kullanımınızı gözden geçirmeniz gerekebilir.

6. Kendini başkalarıyla karşılaştırmak


5-005.gif


Lisanslı zihinsel sağlık danışmanı Brie Shelly; Instagram ve Facebook gibi sosyal mecraların kullanımının, şahısların vücut ve hayat imajı konularındaki endişelerini tetiklediğini saptamış. “Hastalarım sürekli başkalarının yaptıklarına göre hareket etme, görünme ve hatta seyahat etme gibi baskılar hissettiklerini belirtiyorlar.” diyor Shelly.

Brie Shelly, sosyal medya baskısıyla mücadele etmek için sizi bu yönde kötü etkilediğini düşündüğünüz kişileri takip listenizden çıkartmanın sağlıklı olacağını düşünüyor. Bunun yanında kullandığınız uygulamalar size iyi mi kötü mü hissettiriyor gözden geçirmelisiniz. Muhtemelen geçirdiğiniz vakti kontrol ettiğinizde olumlu gelişmelerle karşılaşacaksınız. Bu uygulamaları topyekân silmek de sosyal medya baskısından uzaklaşmanızda pozitif bir etki yaratacaktır. Vaktinizi meditasyon yapmak, kitap okumak gibi ruhunuzu dinlendirecek kişisel gelişim metotlarıyla değerlendirebilirsiniz.

7. İlişki problemleri


7-010.gif


Çocuk, kadın ve aile psikoloğu Fran Walfish’in hastaları, birlikte oldukları kişilerle yaşadıkları sorunları pek sık dile getirmiş. Walfish bu tarz meseleleri aşmak için düzgün ve sağlıklı iletişimin kilit nokta olduğunu söylüyor.

Meselede taraflara düşen kısımları kabullenmek ve eğer ihtiyaç varsa durumun soğuması için biraz zaman vermek gerektiğini öneriyor Psikolog Fran Walfish. “Ardından partnerinizin söylediklerini bölmeden sorunlarını ve neyin iyi hissettirmediğini anlatmasına izin verin. Bir eleştiride veya yakınmada bulunacaksanız da karşı tarafı incitmekten kaçınacak ifadeler kullanın. Bu sayede partneriniz kendini savunmak zorunda hissetmeyecek ve daha açık bir tartışma ortamı yaratabileceksiniz.” Konu dışına çıkmadan iletişim kurmaya da özen göstermek gerekiyor. Dev bir liste yapıp üzerinden çokça zaman geçmiş olayları masaya yatırmaya kalkarsanız sonuçları vahim olabilir. Walfish iletişim sırasında ortamı yumuşatmak için bazen mizahın da kullanılabileceğini söylüyor. Gülmek ortamı yumuşatmakla kalmayıp konuşmanın stres ve baskısını azaltacaktır.

8. Keder, üzüntü ve dert


8-011.gif


Psikolog Janika Joyner, “Bu sene içinde çocuklarını ve başka aile fertlerini kaybeden hastalarla çalıştım. Bunun gibi kayıplar insanlar için mücadele etmesi zor durumlar.” diyor. Yakın birinin kaybını normalleştirmek için o kişiye ait yüzük, kalem gibi bir parça eşyayı kullanmak veya evde kaybedilen kişiye ait bir fotoğrafı sergilemek sağlıklı olabilir. Yas, herkesin tecrübe edebileceği doğal ve psikolojik bir süreçtir. Sevdiğiniz birini kaybettiyseniz her zaman güçlü olmanıza gerek yok. Hissettiklerinizi sağlıklı bir şekilde dile getirmeye gayret gösterin.

Tekrar tekrar belirtmekte fayda var: Gerekirse ve ihtiyaç duyuyorsanız psikolojik destek alın. Hiçbir toplumsal baskı ve önyargı sizin zihinsel sağlığınızdan önemli değil. Sağlıklı ve mutlu yeni bir yıl diliyoruz.

Kaynak

Bu haber toplam 3794 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.