TARAF GAZETESİ - İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, “İşkence yapılmadı, zaten şikayeti de yok” dediği 14 yaşındaki Cüneyt Ertuş’u muayene eden Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) uzmanları, yapılan muameleyi “işkence ve diğer zalimane insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele” olarak tanımladı. “Travma sonrası stres bozukluğu ve major depresyon” tanıları konulan Ertuş, iki yıl tedavi görecek.

Ertuş ailesi, 21 Nisan 2008 tarihinde TİHV İzmir Temsilciliği’ne başvurdu. İşkence mağdurlarının rehabilitasyonu için çalışan TİHV İzmir Temsilcisi Prof. Dr. Veli Lök başkanlığındaki heyet, işkencenin üzerinden bir ay geçtikten sonra Ertuş’u hem ortopedik hem de psikolojik muayeneden geçirdi. Heyet, bir hafta süren muayenelerden sonra Ertuş’a ağır bir travma geçirdiği teşhisini koyarak, iki yıl boyunca tedavi görmesine karar verdi. Hazırlanan 20 sayfalık rapor, Hakkari Savcılığı, Van Ağır Ceza Mahkemesi ve AİHM’e de sunuldu. İşkence ve konulan teşhis raporda şöyle yer aldı:

MERDİVENDEN YUVARLANMIŞ • “Ertuş, herkesin son derece vahşi bir biçimde dövüldüğünü görünce, dört-beş katlı bir binanın çatısına doğru kaçmış, çatı kapalı olduğu için orada yakalanmış. Beş katı, cop, yumruk ve tekme darbeleri arasında iki kez de merdivenlerden yuvarlayarak indirmişler. “Bu elinle mi attın bize taşları? Kıralım o kolunu da gör bakalım polise taş atmak ne demek oluyor?” denerek sağ kolu arkaya doğru çok şiddetli bir biçimde bükülmüş, işkence gözaltında da devam etmiş...”

SAĞ KOLUNU KULLANAMIYOR • Doktorlar 21 nisandaki ilk fiziki muayenede şu teşhisleri koydu: “Burun kökü ödemli ve hafif ekimotik (morarma), sağ kaş üzerinde hafif şişlik ve basınçla ağrı mevcut, sağ dış kulak yolu basmakla hassas, sağ kol, dirsek ve omuz ağrılı, sağ kolunu ağrıdan dolayı hareket ettiremiyor. Dirsek fileksionunda bu bölgede basınçla ağrı. Dirsek flekion (bükülme) ve ekstansiyonda (dışa doğru kasılma) ağrıya bağlı olarak 10-15 derece eksiklik mevcut...”

UYKUDAN NEFRET EDİYORUM • Rapora göre uğradığı işkencelerden sonra ruhsal bunalım da yaşayan Ertuş uyuduğunda sürekli kabus gördüğünü anlatarak şunları söyledi: “Sürekli peşimden polisler kovalıyor, durmaksızın kaçıyor, fakat sık sık da yakalanıyor ve dövülüyorum. En az üç-dört seferinde sırtımdan vurularak öldürüldüğümü gördüm. Yere düşüp, öldüğümü izledim ve her defasında kan ter ve büyük bir korku içinde uyandım. Uykudan nefret eder hale geldim.”