10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü

10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü
10 Eylül Dünya İntihar Önleme Günü dolayısıyla açıklama yapan Prof. Dr. Veli Duyan, ''intiharın, pek çok ülkede ve özellikle genç nüfus arasında tırmanma eğiliminde olduğunu'' belirtti...

10 Eylül Dünya İntihar Önleme Günü dolayısıyla açıklama yapan Ankara Üniversitesi (AÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veli Duyan, ''intiharın, pek çok ülkede ve özellikle genç nüfus arasında tırmanma eğiliminde olduğunu'' belirterek, bunun günümüzde global bir sorun olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi..

İstatistiklere göre, ''son 45 yılda dünyada intiharların yüzde 60 civarında arttığını, Türkiye'de ise özellikle İstanbul ve Ankara gibi metropollerde intihar girişimlerinin hızla yükseldiğini'' ifade eden Duyan, konunun gelecekte daha çok kaygı ve sıkıntı yaratabileceği için, intiharları önlemeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti.

''İNTİHARLARIN ÇOĞU ÖNLENEBİLİR''

Duyan, tüm intiharların olmasa bile çoğunluğunun önlenebileceğini ancak bunun için toplumun intihar konusunda bilinçlenmesi, tehlikeye karşı duyarlılığının artması ve profesyonellerin, intihar düşünceleri, tehditleri ve girişimlerine gereken müdahaleyi yerinde ve zamanında yapması gerektiğini söyledi.

İntiharların tamamının önlenebilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Duyan, şunları söyledi:
''Kimin intihar edeceği, kimin bu riski taşıdığı tahmin edilebilir ancak kesin bilinemez. İntiharın, şizofreni, alkol ve madde kötüye kullanımı, dürtü kontrol bozukluğu gibi tedavisi güç ruhsal bozuklukların yanı sıra çözümlenmesi kişinin algı ve düşünce biçimine bağlı varoluşsal/ontolojik sorunlarla ilişkisi bulunmaktadır. Öte yandan, aile, okul, iş yeri gibi toplumsal ortamların baskı/bunalım ve karmaşa dönemlerinde intiharın bireyin başkaldırı/tepki cinsinden karşı tarafa ileteceği mesaj özelliği taşıması, toplumun intihar eğiliminde olan kişilere bilinçsiz ve umursamaz tavrı, yaşamı üzerindeki tek kontrol duygusunun intiharda yoğunlaşması, intiharı önlememizin önündeki engellerden bazılarıdır. İntiharları önlemek için ruh sağlığı sorunu yaşayan bireylerin kolayca ulaşabileceği üniteler açılmalı, işsizlik, yoksulluk, baskı, şiddet gibi intihar eğilimlerini artırdığı tespit edilen veya düşünülen toplumsal sorunlar belirlenmeli ve çözümlenmelidir.''

Depresyon başta olmak üzere intiharla ilişkili ruhsal bozuklukların tedavisinde önemli mesafe alındığını da belirten Duyan, ''Çeşitli duygusal zorlanmalar nedeniyle intihar davranışına yönelebilen kişilerin, yerinde ve zamanında tedavi/yardım almasıyla yaşadıkları krizi intihara yönelmeden atlatabileceklerini'' ifade etti.

''İNTİHARI ÖNLEMEK İÇİN AİLE GÜÇLÜ KILINMALI''

Düzce Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sosyal Hizmet Bölümü Yrd. Doç. Dr. Kamil Alptekin de intiharı önleme konusunda şu bilgileri verdi:

''İntiharı önlemenin gerekliliği konusunda pek çok neden öne sürülebilir. Örneğin bu gerekçelerden birini, toplumu intiharın neden olacağı zararlardan koruma düşüncesi oluşturabilir. Çünkü intihar, toplumda yaygınlaşabilmekte, toplum düzenini tehdit etmekte, geride kalanlara acı vermekte, önemli ve verimli olabilecek insan kaynağının yitirilmesine neden olmaktadır. Diğer bir gerekçe ise yaşamın, her türden katlanılması zor, sıkıntı ve acıya karşın yine de değerli olduğuna inanmak gibi insancıl kaygılara dayandırılabilir. İntihar olaylarının belirlenmesi, izlenmesi ve araştırılması gerektiğini ifade eden Alptekin, ''Bunun yanı sıra intihara eğilimli kişinin sorunlarına çözüm üretmede yardımcı olma, empatik yaklaşım sergileyebilme, kişiyi ve aileyi güçlü kılma, bu kişilerin toplumsal sorumlulukları yerine getirmelerinde destek olma ve toplumu intiharın neden olacağı zararlardan koruma, intiharı önlemede ilk yapılacak işlerin başlıcalarıdır'' dedi.

İntihar girişiminde bulunan kişilerin ilgi ve bakıma gereksinimlerinin, normal kişilerden daha fazla olduğunu belirten Alptekin, ''Dolayısıyla onun yanında olma, onu anlamaya çalışma, onu bırakmama, onun için emek harcama, ona değer verme ve ilgi gösterme, yapılacak işlerin en değerlileridir'' diye konuştu.

İntihara eğilimli bireylerle karşılaşma olasılığı yüksek olan öğretmen, polis, jandarma gibi meslek grubunda çalışanların da eğitimine önem verilmesi gerektiğine dikkat çeken Alptekin, intiharı önleme çalışmalarına medyanın da destek vermesini istedi.

''İSLAM DİNİNİN AĞIRLIKLI OLDUĞU ÜLKELERDE DAHA DÜŞÜK''

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslıhan Sayın, batılı ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'deki intihar oranlarının oldukça düşük olduğunu belirterek, ''İntihar oranları daha az gelişmiş ülkelerde ve İslam dininin ağırlıklı olduğu ülkelerde daha düşüktür'' diye konuştu.

İntihar mektubu analizinin, intihara meyilli bir zihni anlamanın en doğrudan yolu olduğunu dile getiren Sayın, Türkiye'de intihar eden kişilerin intihar notlarıyla ilgili yapılmış iki ayrı analizin sonuçları hakkında bilgi verdi.

Çalışmayla, hem sadece Türk mektuplarıyla yapılmış sınıflama analizi, hem de Türkiye ve ABD'deki intihar mektuplarını karşılaştıran teorik-kavramsal analiz yapıldığını anlatan Sayın, şunları söyledi:
''İntihar mektubu bırakanlarda, psikiyatrik bozukluk oranı bırakmayanlara göre anlamlı ölçüde düşüktür. İntihar nedeni açısından bakıldığında, mektup bırakmayanlarda en sık görülen neden bozulmuş sağlık durumu iken, mektup bırakanlarda en sık görülen neden ekonomik-mesleki sıkıntılardır. Mektup bırakanlar, 40 yaş altındakiler ve üstündekiler olarak iki gruba ayrılmış ve bu iki grubun yazdıkları mektuplar sınıflandırma analizi ile karşılaştırılmıştır. Daha yaşlı kişilerin anlamlı düzeyde daha uzun mektuplar yazdıkları, daha çok sayıda kişiye hitap ettikleri belirlenmiştir.''

ntvmsnbc.com

Bu haber toplam 6264 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.