Zeka Puanları, Endişe Verici Şekilde Düşüş Gösteriyor
Flynn etkisi (ismini, Kivi kuşunun zekası konusunda araştırma yapan James Flynn’ın çalışmasından almış), 20’nci yüzyıldaki her on yıl başına yaklaşık 3 puanlık hızlı bir IQ artışı olduğunu göstermişti, ancak yapılan yeni araştırma, bu sert yükseliş günlerinin uzun zaman önce sona erdiğini öne sürüyor.
Norveç’teki Ragnar Frisch Ekonomik Araştırma Merkezinde çalışan araştırmacıların yaklaşık 730.000 tane IQ testi sonucunu incelemesinin ardından, Flynn etkisinin 1970’lerin ortalarında doğan insanlarda zirveye ulaştığı ve o zamandan beri önemli oranda azaldığı ortaya çıktı.
Çalışmaya katılmayan ve Edinburgh Üniversitesinde psikolog olan Stuart Ritchie, The Times gazetesine şöyle söylüyor: “Bu çalışma, Flynn etkisinin tersine döndüğünü gösteren şimdiye kadarki en tatmin edici delilleri sunuyor”
“Eğer araştırmacıların modelinin doğru olduğunu varsayarsanız, sonuçlar etkileyici ve epey endişe verici durumda.”
Araştırmacılar bu verileri, ulusal ve zorunlu askerî hizmetin parçası olarak IQ testi çözen ve yaşları 18 ile 19 arasında değişen Norveçli erkeklerin test sonuçlarından aldılar.
Bu genç erkekler 1970 ve 2009 yılları arasında otuz yıl zorunlu askerlik yapmış (1962 ile 1991 yılları arasında doğmuşlar) ve 730.000’den fazla IQ test sonucu elde edilmiş.
Sonuçlar, Flynn etkisindeki dönüm noktasının, 1975’ten sonra doğan topluluklarda meydana geldiğini ve bunun da her nesilde 7 puan daha az olan IQ’ya eşdeğer olduğunu gösteriyor.
Bu türden bir eğimi ilk defa görmüyoruz. Yaklaşık on yıl önce yine Flynn’ın yaptığı ve İngiltereli ergenlerin incelendiği araştırmadaki test puanlarında da benzer bir düşüş gözlenmişti.
Flynn o zamanlar The Telegraph gazetesine şöyle söylemişti: “İngiltere’deki ergenler arasında tuhaf bir şey var gibi görünüyor”
“Ergenlik yıllarından önce, çocukların algısal ortamını zenginleştirdik fakat ergenlerin algısal ortamı zenginleşmemiş.”
Bu türden ortamsal bir atıf, varsayımsal nitelikte olmaya devam etse de, yapılan son araştırma bu ihtimali destekliyor; ki bunun da Norveç’te bulunan sadece bir örnekten (ancak devasa bir örnekten) geldiğini vurgulamakta fayda var.
Araştırmacılar bu yeni çalışmada, IQ düşüşlerinin gerçek ailelerde, erkek kardeşlerin ve oğulların arasında gerçekleştiğini gözlemlediler; yani muhtemelen söz konusu etki, bazılarının öne sürdüğü gibi nüfusla ilgili etmenlerin değişmesinden kaynaklanmıyor (dezavantajlı genlerin, toplumun çeşitli bölgeleri boyunca disjenik şekilde birikmesi gibi).
Bunun yerine, söz konusu IQ düşüşlerinin arkasında, yaşam şeklindeki değişimlerin olabileceği öne sürülüyor; bunlar belki de çocukların eğitilme şekli, büyüme şekli ve daha az veya daha fazla yaparak zaman geçirdikleri şeyler olabilir (katıldıkları oyun şekilleri, kitap okuyup okumadıkları ve bunun gibi şeyler).
Bir diğer ihtimal de, IQ testlerinin günümüz insanlarının zekasını isabetli şekilde tahmin etmek üzere uyarlanmamış olması. Bu testlerde, günümüz eğitim öğretiminde ve genç insanların yaşam şekillerinde üzerinde fazla durulmayabilen ve resmî olarak öğretilen muhakeme biçimleri tercih ediliyor olabilir.
Çalışmanın yazarlarından biri olan araştırma iktisatçısı Ole Rogeberg, The Times gazetesine şöyle açıklıyor: “Zeka araştırmacıları, akıcı ve kristalleşmiş zeka arasında bir ayrım yapıyorlar”
“Kristalleşmiş zeka, size öğretilen ve içinde eğitim görmüş olduğunuz şeylerdir; akıcı zeka ise, yeni kalıpları görme ve yeni sorunları çözmede mantığınızı kullanma yeteneğinizdir.”
Burada anlatılmak istenen şey, bizlerin değil, IQ testlerinin kusurlu olması.
Ancak bilim insanları, akıcı zekalarının bir kısmını kullanarak gerçekte nelerin döndüğü konusunda büyük bir buluş yapana kadar, bizler (ve daha düşük olan IQ’larımız) gerçeğin ne olduğunu asla kesin olarak bilemeyebiliriz.
Kaynak:https://popsci.com.tr
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.