Yalanı Ayırdetmede Pratik Yöntemler
CEM DURAN / YENİ ŞAFAK KİTAP EKİ
Ebeveynler, çocuklar, sevgililer, eşler, patronlar, çalışanlar kısaca hemen herkes gündelik hayatta irili ufaklı yalanlar söylüyor. Bununla birlikte beyaz, pembe, masum ya da kötü niyetli ne olursa olsun yalana başvuranlar, kendisine söylenecek yalanı anında anlayacağı konusunda da ciddi anlamda özgüvene sahip. Yalan söyleyen, jestlerden, mimiklerden, kullandığı ya da kaçındığı sözcüklerden kendini ele veriyor vermesine ama bunu anlamak, kendine güvenen kişilerin düşündüğü kadar da kolay değil.
EN ESKİ KAYIT M.Ö. 900 YILINDA
Sel Yayıncılık'tan çıkan Yalan adlı kitap, kendisine söylenen yalanın ayırdına varmak isteyenlere bir rehber niteliğinde. Cenral Lancashire Üniversitesi'nde Sosyal ve Adli Psikoloji dersleri veren Dr. Paul Seager ve Örgütsel Psikoloji dersleri veren Dr. Sandi Mann tarafından kaleme alınan eserde, öncelikle yalanı anlama yollarına dair tarihi bilgilere yer veriliyor. En eski kayıtlı tavsiyelerden biri Hinduizm'in kutsal kitabı Vedalar'da yer alıyor. M.Ö. 900 yılında rastlanan nasihatte 'zehirleyici'nin nasıl fark edilebileceği şöyle anlatılıyor; "Zehir saçan biri anlaşılabilir. Soruları cevaplamaz ya da kaçamak cevaplar verir. Saçmalar, büyük ayak parmağıyla yeri ovuşturur. Parmaklarını saçında gezindirir ve evden uzaklaşmak için her yolu dener." Birkaç yüzyıl sonra bu defa Eski Yunan'da belki de psikoloji tespitinin başlangıcı sayılabilecek bir örnek yaşanır. Yunan fizikçi Erasistratus, Kral Nicator'un oğlu Antiochus'un acı çekmesine yol açan hastalığı, nabzını ölçerek tespit eder. Ne zaman üvey annesinden bahsedilse nabzı hızlanıp düzensizleşmektedir. Ve böylelikle Antiochus'un üvey annesine vurulması nedeniyle aşk acısı çekiyor olabileceği sonucuna varılır. Yalan yakalama konusunda bir sonraki buluş içinse birkaç bin yıl atlayarak orta çağa ve işkence ile sorgulamaya gelinmesi gerekecektir.
Kitap, bu mesele ile ilgili araştırmalara değinerek yalanın insan hayatında ne kadar çok yer kapladığını vurguluyor ve sonrasında söylenenlerin doğru olup olmadığını anlayabilme konusunda bilgiler veriyor. Kitabın hemen başında da 10 sorudan oluşan bir test var. Kendisine bu konuda güvenen ancak sorular karşısında pek de başarılı olamayan okuyucu kitabı daha dikkatli okumaya devam edebilir. Ben öyle yaptım. Çünkü bu eser bildiğiniz tüyoların her zaman sizi sonuca götürmeyeceğini anlatıyor ve ardından doğru bilinen yanlışları eledikten sonra kişiyi en sağlıklı neticeye ulaştıracak ipuçlarını sıralıyor.
GÖZLER YALAN SÖYLER
İkinci bölümde ise beden dili sayesinde yalanı yakalama konusunda bilgiler mevcut. Burada gözler konusu ayrıntısıyla işleniyor. "Gözler yalan söylemez" ifadesinin bilimsel olarak bakıldığında bir yalandan ibaret olduğu vurgulanıyor. Yani kişi pekala karşısındakinin gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyor, bakışlarını kaçırmıyor. Ancak atladığı tek bir şey var: Yalan söylerken gözbebeklerinin büyüdüğü. El kol hareketlerinin de yine önemli bir veri sağladığını ifade eden yazarlar, yalan söyleyenin tüm enerjisini, söyleyeceklerine kanalize ettiğini belirtiyor. Kişi yalana başvururken özellikle de yeterince hazırlıklı değilse ve bahis bir türlü kapanmıyorsa, bir sonraki cümlede ne söyleyeceğine öylesine konsantre oluyor ki, tüm enerjisini buna ayırdığından el kol hareketlerindeki azalma kolayca fark edilebiliyor. Kitaptaki bir sonraki bölümde, ifadelerin önemine vurgu yapılıyor. Doğruyu söylemeyen kişinin aslında yaptığından pek memnun olmaması, bu yüzden anlattığı şeylerle arasına bir mesafe koyması ve anlatıcı olarak 'ben' yerine 'biz'i tercih etmesi bu duruma güzel bir örnek.
Yalan kitabı özellikle önsezileriyle hareket edip, sonra "Acaba haksızlık mı ediyorum" diye düşünenler için birebir. Kitabı okuyarak konuya ilişkin bilgiler artırılıp, önseziler teknik yöntemlerle desteklenebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.