Walter Houston Clark ve İman Problemi
Saliha Uysal / İnanç İnançsızlık Psikolojisi
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim Dalı
İman probleminin Clark’a göre hangi sorular üzerine mebni olduğuna bakalım. Bu alanda birbiriyle yakın alakası olan ve Houston Clark’ın incelemeye aldığı mühim iki soru şunlardır:
1.İnanç nasıl iman olur?
2.İmanın yaratıcılığı nasıl korunur?
1.İnancın İmana dönüşmesi
Clark’ın bu konuda ortaya koyduğu altı madde vardır:
(1)Aile etkileri vasıtasıyla dereceli olgunlaşma: dinsel gelişimde çocukluğun önemi.İçinde bireyin sevgi ve sağlıklı dini etkilerle kuşatıldığı normal bir aile tecrübesiyle kolaylaşan dini tecrübe.
(2)Şahıslar:Hassas ama güçlü diğer uyarıcı. Aile dışındaki özel şahıslar.
(3)Kurumlar: Bireyin dini kurumlarca şartlanması ya da bu kategoriye alınabilecek okullarca şartlanması.Kurumun gücü=kurumu oluşturan bireylerin ahlakı.
(4)Mistik tecrübe ve ihtida: inancın olgun imana dönüşmesinde iki hızlandırıcı süreç.Güçlü&dramatik etki ile önemli uyaranlar.
(5)Dıştan gelen sarsıntı ve kriz: Kamu baskısı ya da şahsi bir felaket, imanın gelişimnde önemli bir pozitif faktör olabilir. Krizin faydaları ve zararlarının açıklanmasında Sorokin’in ‘’Kutuplaşmanın Kanunu’’ diye geliştirdiği şeyşuna dikkat çkmektedir;Toplumun teşekkülündeki iki kutbun ortasında bulunan orta sınıf sıkıntılı dönemlerde kutuplardan birine meyleder, bunlardan bazıları kendilerini eğlendirecek olan cesaret, fedakarlık ve liderlik performansına ilişkin eylemler yapar, geri kalnlar ise toplumsal temelleri dejenere edecek eylemlere girişirler. Bunun gibi bazı süreçler vasıtasıyla gizli inançlar, gün yüzüne çıplak olarak çıkar.
(6)Kasdi davranış ve seçme faaliyeti: özgür ve potansiyel halindeki yaratıcı seçimler iman gelişiminin kaynaklarındandır.
2.İman nasıl yaratıcı olarak muhafaza edilir?
Walter Houston Clark ‘‘The Psychology of Religion’’adlı eserinin ‘‘The Problem of Faith’’ Bölümünde şunları nakleder: ‘‘İmanın en önemli özelliklerinden biri sosyal&kültürel açıdan yaratıcı olmasıdır. İmanın, kültürel hayatla ilgili iyi şeylerin kaynaklarından biri olması gerektiği-en azından din taraftarlarına- şaşırtıcı gelmemelidir. Ancak herzaman pozitif anlamda yaratıcı olmaz ve imanın nasıl yaratıcı olarak korunacağına ilişkin bu karmaşık problemi aydınlatabilmek psikoloğun işidir.
Bu konuda bizi ilgilendiren en önemli noktalardan biri iman ve şüpheciliktir. İman nasıl insnaların kendileriyle yaşadıkları şeylerden biriyse aynı şekilde şüphecilik de imanın kendisiyle geliştiği sürecin parçasıdır. Allport dini imanın gelişiminde şüphenin önemini şöyle belirtir: Düşündüğümüz pek çok kuşku, insanın hayatına sel gibi akar. Onlar, tüm zeki düşüncenin ayrılmaz bir parçasıdır...Olgun inanç...verimli düşünmeyi karakterize eden dalgalı şüpheler ve tasdikler sonucu gelişir.
Bu gelişim süreci, sadece dini imanın parçası değil aynı zamanda dar biçimde din olarak düşünülebilen şeyin sınırlarını aşan ve faydalarını daha ötelere taşıyan yaratıcılığın kalbini de teşkil eder.
Kendisinin en büyük kültürel sürekliliğini gerçekleştiren sözlü sembollerin kullanılması hasebiyle imanın ve hasmı şüpheciliğin yaratıcı etkisini en iyi gösteren yer edebiyattır.
İmanın fonksiyonu hayata anlam vermektir. Dini imanın sınırlı olduğu doğrudur, basit sözden başka bir şey oluşuna nispetle iman, inanan kimsenin imanının darlığına mütenasip olmaya da meyleder.
Şüphecilik, eski fikirleri sorgulayarak yenileri önerir. Ufukları yükseltir, tazelik, özgürlük, ve macera içeren vaadiyle, tamamen tehlikeli bir dokunuşla inatçı ve canlandırıcı bir akım sağlar. Ancak Şüpheciliğin tehlikeleri dar bir imanın tehliklerinden daha kötü olabilir. Zira şüphecilik sonuna kadar giderse bütün imanın temelini çürütür ve mutlak olur, kendi zaferi kendi saikini ortadan kaldırır. Kendi hasmına, dinî imana galip geldikten sonra şüpheci, birlikte yaşadığı gerilimi yok eder. En dar dinî inanç bile asla böyle sert ve acı olarak benimsenmese de bundan daha iyidir. Çünkü en azından o bir şeye inançtır.
İnanç ve şüphecilikle ilgili olduğu ölçüde, imanın yaratıcı olarak nasıl muhafaza edildiğine ilişkin probleme yönelik çözüm ne sadece inançla ne de şüphecilikle olur; ancak bu ikisi arasında bir dengeyi muhafaza etmekle olur. Bununla birlikte bu denge, kah dar bir inanç kah tam bir şüphecilik şeklinde daima kolay çözümlere koşan oynak bir şeydir.’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.