Transkraniyal Manyetik Uyarım Sistemi TMU

Transkraniyal Manyetik Uyarım Sistemi TMU
Beyinde hücresel elektrik akımını ölçmek ve değiştirmek için geliştirilen Transkraniyal Manyetik Uyarım cihazı ile psikiyatrik hastalıklar tedavi edilebiliyor.

Tekrarlanan Transkraniyal Manyetik Uyarım, son yıllarda psikiyatri camiasının yakından ilgilendiği bir teknik.

TMU ya da TMS (Transkraniyal manyetik stimulasyon), 10 yılı aşkın süredir ülkemizde belirli hasta gruplarının tedavisinde kullanılan ve yüz güldürücü sonuçlar getiren bir yöntem. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a göre, tıptaki her yeni tedavi biçiminde olduğu gibi ülkemizde önce şüphe ile karşılansa da farklı ülkelerde yapılan çok sayıdaki bilimsel araştırma, yöntemin depresyon tedavisindeki etkinliğini ortaya koydu ve teknik tıp literatüründeki yerini aldı.

TMU'nun ülkemizde depresyon olgularında kullanılan zahmetsiz ve güvenli bir tedavi biçimi olduğunu ifade eden Prof. Tarhan; hastaların, hasta yakınlarının ve hekimlerin en çok zorlandığı konulardan biri olan gebelik dönemindeki depresyonun tedavisinde de yöntemin güvenilir ve etkili olduğunu söyledi.

Amerikalı bilim insanlarının son çalışmalarının da hafızanın elektrik akımıyla güçlendirildiğini ortaya koyduğunu belirten Tarhan, “Araştırmacılar, manyetik titreşimler yardımıyla elektrik akımı verilmesine dayanan yöntemle en az 24 saat içinde olayları hatırlama yeteneğinin arttırılabildiğini ve bu etkinin zaman içinde azalmadığını bildirdi. Bilim insanları bu yöntemin Alzheimer hastalığının ilk evresi, beyin travmaları ve kalp krizi gibi nedenlerle ortaya çıkan hafıza kayıplarının tedavisinde yeni bir sayfa açacağını düşünüyor” dedi.

TMS-TMU NEDİR, NASIL ETKİ EDİYOR? 

Prof. Tarhan, yöntemin nasıl işlerlik kazandığını anlattı ve uygulama hakkında merak edilen soruları şöyle yanıtladı: “TMS uygulamasında saçlı kafa derisinin üzerine elektro manyetik bir bobin (coil) yerleştiriliyor. Kapasitörler de tutulan enerji ile manyetik alan oluşturuluyor. Bu manyetik alan 100-200 mikro-saniyede artıp azalma özelliğinde olup bölgesel uygulanıyor. Öyle ki dünyayı saran manyetik alanın 40 bin katı yüksekliğinde. MR görüntülemede uygulanan manyetik alanla aynı şiddette olup MR’daki manyetik alan statik, TMS’de ise değişkendir.

Seanslara başlamadan önce ilk seansta hastanın tansiyon ve nabzı ölçülür, QEEG çekilip çekilmediği kontrol edilir, kayıtlara işlenir. Beynin işlevsel olarak fonksiyonel MRI veya Kantitatif EEG ile görüntülenmesinden sonra uygun görülen alanın belirlenmesi ve o bölgeye uygulanması önerilir. Depresyonda genelde sol ön alın bölgesine bobin yerleştirilir. Ritmik uyarılar verilir. 10-30 dakikalık seanslar halinde 15 seanstan az olmamak üzere uygulanır. Saçların temiz olması dışında bir ön hazırlığa gerek yoktur.

Bir tel bobinden akım geçirildiğinde bobine dikey manyetik alan oluşur. Karşı tarafta iletken ortam varsa o bölgede bir akım indüklenir. İndüklenen akım bobindeki akıma paralel fakat ters yöndedir. TMU uygulanmasında, dışarıdan elektrik akımı verilmeden güçlü ama kısa bir manyetik alan oluşturularak beyin aktivitesi değiştirilmekte ve tedavi etkisi oluşmaktadır.

BEYNİ NASIL ETKİLİYOR? 

Beyinde hedeflenen alanda “nöronal depolarizasyon” dediğimiz değişim oluşur. Beyindeki hücrelerin elektriksel iletisine müdahale edilmiş olur. Beynin elektriksel ve kimyasal ileti ile çalıştığı düşünülürse beynin yeterli çalışmayan doğal süreçlerini harekete geçirici etkisi olduğu anlaşılır. Dışarıdan elektrik akımı vermeden, güçlü ama kısa bir manyetik alan oluşturarak tedavi etkisini oluşturur.

SÜRESİ NE KADAR, YAN ETKİSİ VAR MI? 

Hastanın bireysel ihtiyacına göre belirlenir. 5 ile 30 dakika süre ile belirlenen sıklıkta, belirlenen frekans ve şiddette ritmik uygulama yapılır. 1985 yılından beri yapılan çalışmalarda hafif baş ağrısı dışında bir yan etkisine rastlanılmamıştır. Avrupa ve Kanada da resmen onaylanmış ve klinik uygulamaya girmiştir. (Tubitak Bilim Teknik, Eylül 2002).

HANGİ HASTALIKLARDA KULLANILABİLİR? 

Şu anda öncelikle önerilen tedavi alanları; tedaviye dirençli depresyon, şizofreni ve obsesif kompulsif bozukluk ve şizofreni ruhsal bozukluklarıdır. Gebelikte, emziren annelerde ve kalp hastalarında kullanılabilmesi, ilaç tedavisine bir üstünlüğü olarak dikkat çekmektedir. (Arch. Gec - Psychiatry. 1999; 56:300-311). Konuşma bozuklukları, epilepsi, Parkinson ve bazı felçlerde şimdilik deneysel amaçlarla kullanılmaktadır. Araştırmalar sürmektedir. Otizm ve hiperaktivitede kullanım ile ilgili bilimsel çalışmalar sürmektedir.

Kaynak:Aktüel Psikoloji

Bu haber toplam 13338 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum