Sağlığı korumak, tedavi olmaktan iyidir

Sağlığı korumak, tedavi olmaktan iyidir
Modern dünyada, teşhis ve tedaviler kompleks bir hâl alınca sağlığın değeri daha iyi anlaşılmaya başlanır. Buna paralel olarak, modern tıptaki 'hastayı tedavi etme' anlayışı yerini sağlığı koruma anlayışına bırakır.

Yavuz ŞAHİN / SIZINTI DERGİSİ


İnsanoğlu için en kıymetli ilimlerden biri tıptır. Günümüzün modern tıp uygulamalarına rağmen, tıpla ilgili tarihî bir geçmişe sahip bilgi ve uygulamalar toplumlarda yok olmamıştır. Bu uygulamalar ya modern tıp uygulamalarının başlangıçtaki metotlarına uygun yahut tıbbın müfredatına girmeyen tarzlarda olmuştur. Günümüzde ise bu bilgi ve uygulamalar, müesseseleşmiş-üniversiteleşmiş ve endüstrileşmiştir. Modern tıbbın yanında, birçok tıp ekolü ve uygulaması da toplumlarda gelişmiştir. Öğrenme kaynak ve metotlarının zaman içinde değişiklik göstermesi ve bilginin ticarî gücünün giderek artması sebebiyle bilgi üretiminde tekelleşme veya taraflaşmalar olabilmektedir. Yeni Çağ ve sonrasında 'modern' olarak adlandırılan bilimlerin yeniden sistematize edilmesi ve daha çok deneye ve lâboratuvara dayalı hâle getirilmesi, eski tecrübeleri yok sayma meylini doğurmuştur.

Modern tıbbın oldukça yaygın kabul gören uygulamalarının yanında dünyanın birçok yerinde insanlar hâlâ 'modern tıbbın' dışındaki tıp uygulamalarına da itibar etmektedir. Modern tıp dışı uygulamaların sıklığı toplumdan topluma değişse de, oldukça yaygın olan bu alan kendine göre bir tüketim ve ticaret hacmi oluşturmuştur. Bu tür uygulamalar, 'tıbbın alternatifi'ymiş gibi yanlış bir isimlendirilmeyle ve yeterince incelenmeden söylenen sözlerle bazı çevrelerce hedef tahtasına oturtulabilmektedir.

Batı'da modern tıbbın gelişmesi, kilise kontrolünden çıkmasından sonra olmuştur. Ortaya çıkan inanç boşluğu karşısında, modern tıp kısa zamanda Batılı insanın yeni kutsallarından biri hâline gelmiştir. Bu duruma bilimin tabulaştırılması da eklenince, modern tıbbın fert üzerindeki hâkimiyeti ortaya çıkmıştır. Psikoterapi seansları günah çıkartmanın yerini almış; ama bir paradoks olarak tıp tamamen insan bedenine yönelmiştir. Tıp, bu yeni akademik görüntüsüyle her yaptığı 'doğru' kabul edilmesi gereken bir fenomen hâline gelmiştir. Batı'da ilk dönem modern tıp uygulamalarının sorgulanamaz, tartışılamaz, birbirine bağlı ve pahalı olması karşısında, insanlar daha anlaşılır ve tabiî buldukları, bütçelerine nispeten uygun, karar aşamasında kendilerinin de yer aldığı çözüm arayışlarına yönelmişlerdir.

Sağlığı korumak, tedavi olmaktan iyidir

Modern dünyada, teşhis ve tedaviler kompleks bir hâl alınca sağlığın değeri daha iyi anlaşılmaya başlanır. Buna paralel olarak, modern tıptaki 'hastayı tedavi etme' anlayışı yerini sağlığı koruma anlayışına bırakır. Dünyada son otuz yılda sağlığı korumaya/geliştirmeye dayalı anlayış oldukça yaygınlaşır. Bizdeki sağlık kültürü, sıhhatin kıymetini bilme, onu koruma ve geliştirme üzerine bina edilmiştir. Alternatif tıp diye özetlenen birçok uygulama aslında tedaviden çok sağlığı koruyucu, bedeni destekleyici, zindelik ve dayanıklılık verici yahut fonksiyonları normalleştirici, dengeleyici uygulamalar ihtiva etmektedir. Dolayısıyla modern tıbbın dışındaki uygulamaları 'alternatif' olarak değil destekleyici ve tamamlayıcı hususlar olarak görmek daha gerçekçi bir yaklaşım olur.

Modern tıp tekel midir?

Günümüzde endüstrileşmiş ülkelerde de tabiî tedavilere talep giderek artmaktadır. 'Bütünün hastalanışı', 'bütünün teşhisi', 'bütünün tedavisi' yaklaşımları çekim alanı oluşturmaktadır. Buna paralel olarak mevcut tıp eğitimi, bünyesinde barındırdığı yanlışları eleştirmeye başlamıştır.

Tıp, sadece mekanik ve teknolojik uygulamalardan ibaret değildir. Parçalı ve mekanik bir bakış açısı hekimlik araç ve gereçlerini ön plâna çıkarır; insanı organlarına, sistemlerine ayırır. Biliyoruz ki, hekim atalarımız birer sanatçı idiler ve onlar için tıp hem bir ilim hem de bir sanattı. Bugün de bu anlayışı sürdürme azminde olan hekimlerin varlığına ve 'Her insanın kendine has bir sağlığı ve hastalığı vardır.' anlayışının söz seviyesinde kabulüne rağmen, uygulamada zaman zaman hastalar, üretim bandı üzerine dizili, uygun görülen şablona göre hızla teşhis ve tedavi edilen varlıklar olarak görülebilmektedir.

Mevcut tedavilerin tek emniyetli yol olarak görülmesinin yanlışlığını tıp tarihçilerinden dinleyelim: Literatürde mide ülseri ile ilgili tamamı taraftar bulmuş ve uygulamaya konulmuş 93 teori bulunduğu, bu hastalığın tedavisi maksadıyla 143 metot denendiği ve 287 çeşit ilâç kullanıldığı tespit edilmiştir. Bulunduğu çağın ilmî verileri ve tedavi imkânları ile hareket ettiği için hekimlerin bu kadar çeşitli yollara girmeleri anlayışla karşılanabilir. Bu gerçeği başka birçok hastalık için de misâllendirmek mümkündür. "Bilimsel" tıbbın zaman zaman moda akımların tesiri altında kaldığı gerçektir. Wells'in (ö.1897) kadınlarda bütün hastalıkların baş sebebinin yumurtalıklar olduğunu ilân edişi, bu anlayışla binden fazla kadının yumurtalıklarının çıkarılışı ve kendine 'ovariotomist' adını veren cerrahların türeyişi, organların hikmetini ve yaratılıştaki mükemmelliği anlamadan, hüküm çıkarmaya kötü bir örnektir. Romatizmal hastalıkların sebebinin granülomlu dişler olduğunun ileri sürülmesi ise, iyi niyetli ve hastalara faydalı olma düşüncesiyle bazı ipuçlarını yanlış değerlendirmeden ortaya çıkmış olsa da, birçok insan seri hâlde dişlerini çektirerek acı çekmiş ve dişsiz kalmıştır.

Hekim sadece yaygın görüşün sıradan bir uygulayıcısı olmamalı, aynı zamanda uygulamalarını eleştirel gözle değerlendirebilmelidir. Çünkü, bugün kesin doğru bildiklerimizin yanlış olduğu yarın ortaya çıkabilir. Artık, günümüzde insan bedenine hastanelerde verilen zararları tanımlamak üzere geliştirilmiş bir kavram olan 'Hospitalismus'tan bahsedilmektedir. Hastane enfeksiyonları da enfeksiyon hastalıkları içinde önemli bir yer tutmaktadır. Sadece Almanya'da bir yıl içinde bir milyondan fazla hastanın hastane enfeksiyonuna yakalandığı, bunlardan 30–40 bininin ölümcül nitelikte olduğu açıklanmıştır. Yine Almanya'da yılda 30.000 hastanın hekim eliyle verilen ilâçlardan zehirlendiği belirlenmiştir. Sadece ABD'de antiromatizmal ilâçların yan tesirlerinden 3.000'e yakın kişinin öldüğü, 20.000 kişinin hastanelerde yatarak tedavi görmek zorunda kaldığı bildirilmiştir.

İnsanın bedeni üzerindeki haklarını dikkate almadan gerçekleştirilen uygulamalar, soğuk yüzlü muayene ve ameliyat odaları, robotlaşmış sevgisiz mühendis hekim tipi, tıbbın büyük başarılarının yanında, 'okul tıbbının krizi'ni doğurmuştur. Türkiye'de yapılan bir araştırmada hastaların yarısı; hasta fazlalığı sebebiyle hekimlerin zaman ayıramaması, açıklama yapmaması, dinlememesi, sıcak davranmaması gibi sebeplerle hekimlerden memnuniyetsizliğini ifade etmiştir.

Tıpta Arayışlar

İşte bu zeminde, gelişmiş ülkelerde insanların giderek artan biçimde tabiî tedavilere yöneldikleri görülmektedir. İnsanın tabiatın içinde yaratılmış bir parça olduğunu, sağlığın ancak onunla dengeye gelerek kazanılabileceğini ileri süren, beden ve ruh arasındaki 'bütünlük'e dikkati çeken tedavi akımları yaygınlaşmaktadır. 'Bilimsel tıp' teşhis ve tedavi için ağırlığını 'hastalıktan' yana koyarken (mide kanseri, akciğer iltihabı gibi), 'tamamlayıcı tıp' ağırlığını 'hastaya' vermektedir. Onlar için "Birbirinin aynısı iki yaprak olmadığı gibi, hastalıkları ve tedavisi tıpatıp aynı olan iki insan da bulmak mümkün değildir." Metotları farklı olsa da, 'bilimsel tıp' da 'tamamlayıcı tıp' da hastalık belirtilerini, ortadan kaldırma yerine, sağlığa kavuşturma üzerinde durmaktadır. Tamamlayıcı tıbba karşı çıkan 'bilimsel tıbbın' muhafazakâr savunucularının "Kim iyileştiriyorsa o haklıdır." sözü iki tarafı da bağlar.
'Bilimsel tıp', tamamlayıcı tıbbın göz boyamacılık, telkin temelli ve şarlatanlık üzerine kurulduğunu iddia ederken, tamamlayıcı tıp mensupları da bilimsel-teknolojik bütün hamlelere rağmen 'bilimsel tıbbın' çözmekte başarılı olamadığı hastalıklara göndermede bulunmaktadır. Tamamlayıcı tıp mensuplarına göre, 'bilimsel tıp' iyileşmesi zaman alacak veya zor görünen hastalıklarda bütün modern silâhlarını hasta üzerinde deneyebilmekte ve neticede insanlarda büyük hayal kırıklıklarına yol açabilmektedir.

Gündeme yeni gelen metotlar her ne sebeple olursa olsun, incelenmeden tepkiyle karşılanmamalı ve 'alternatif tıp' adı altında denetimsiz bir alana terk edilmemelidir. Bir şey işe yarıyorsa, araştırmaya değer demektir. Faydalı olan ve netice getiren metotlar peşin hükümsüz ve tarafsızca incelemeye alınabilirse, bunların kötüye kullanılması ve el altından kontrolsüz yürütülmesi de önlenmiş olur.

Tıpta çok önemli yeri olan ilâçların birer bitki ekstresinden elde edildiği düşünülürse, onları bir kavram kargaşasına kurban etmemek lâzımdır. Bitkileri inceleyerek yeni ilâçlar üretmek gerektiği açıktır. Yeni yöntemleri tıp çatısı altında ele almamak için hiçbir sebep yoktur. Geçerli yöntemler varsa, bunlar bugünkü tıbbın alternatifi değil, tamamlayıcısı olabilirler. Bugün geniş kitlelere hizmet vermekte olan tıbbî girişimler uygulanmaya başlandıkları zaman tartışmaya açık uygulamalar olarak etiketlenip 'alternatif tıp' başlığı altında boş bir meydana itilselerdi, pozitif tedavi olarak kabul gören tedavi yöntemleri arasına giremezlerdi.

Kaynakça
- Namal A. Tıpta arayışların nedenleri üzerine değinmeler. T Klin Tıbbi Etik 1996; 4: 38-41.
- Doğan H. Alternatif tıp olabilir mi? T Klin J Med Ethics 1997; 5:32-34.
- Andrew S. Alternatif tıp el kitabı. İstanbul: İnsan Yayınları; 2001.
- Cirhinlioğlu. Post-modern çözülüş ve sağlık. Kocatepe Üniv. Sosyal Bil. Derg 2003; 5: 131-148.
- Reskan ve Özden. Tamamlayıcı ve alternatif tıp. Güncel Gastroenteroloji 2004; 8: 231-235

Bu haber toplam 3130 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.