Psikiyatrik ilaçlar işe yaramıyor mu?
GÜLİN YILDIRIMKAYA
Kullanımı hızla tırmanan antidepresanlar tıp dünyasını ikiye böldü
DEPRESYON tedavisinden migrene, uykusuzluğa kadar birçok rahatsızlık için de onlar reçete ediliyor: Antidepresanlar. Antidepresanlarla ilgili araştırmalar bol, rivayetler çeşitli. Antidepresanların kimyasal anlamda depresyonu
iyileştirdiği inancına karşı çıkan raporlar, bu mucizevi (!) haplarla ilgili soru işaretlerini de artırıyor. Antidepresanları plasebolardan daha etkili olmamakla suçlayan ve gereksiz psikiyatrik ilaç kullanımını pazarlamanın bilim karşısında kazandığı bir zafer olarak yorumlayan çalışmalar, psikoterapötik yaklaşım savunucuları psikologlar ve ilaç yazma yetkisi olan psikiyatristleri de sık sık karşı karşıya getiriyor. Hızlı çözüm bekleyen sabırsız hastalar da bu döngüye eklenince ibre ilaçlardan yana dönüyor ve antidepresan kullanımında ciddi bir artış yaşanıyor. (Türkiye’de 2003 yılında 14 milyon 138 bin kutu olan antidepresan kullanımı 2007 yılında 26 milyon 246 bine yükseldi) Türkiye’nin dünya ilaç pazarında en fazla büyüme gösteren ilk beş ülke arasında olduğunu ve bu pazarın dörtte birini psikiyatrik ilaçların oluşturduğunu göz önünde bulundurarak antidepresan tartışmasını konunun uzmanlarıyla mercek altına aldık...
‘Antidepresan geçici rahatlatır bırakılınca sıkıntı iki kat artar’
Hastalarımız bilinçlendirilmeli ve antidepresan almadan da sadece psikoterapi teknikleriyle, sorunların aşılabileceği anlatılmalıdır. Avrupa ve ABD’de artık akıl hastalarının dışında antidepresan kullanılmıyor
Psikolog İLKİM ÖZ: ANTİDEPRESANLARIN özellikle şizofreni, paranoya vb. gibi akıl hastalıklarında kullanılması gerekiyor. Bu ilaçlarla ilgili sürekli araştırmalar yapılıyor, yan etkileri giderilmeye çalışılıyor.
Tedavi edici olmaları için bilimsel çalışmalar yoğunlaşıyor. Ancak şu bir gerçek ki, hiçbir antidepresan, kişinin düşünce ve davranış bozukluğunu değiştiremez. Sadece, kullanıldığı süre içinde, beyindeki sinir uçlarını uyuşturduğu için kişi kendisini sakin ve rahat hissetmektedir. İlaç kullanımı bittiği zaman, mevcut sıkıntılar iki katıyla ortaya çıkar. Bu sebepten dolayı, ilaç kullanımı mutlaka gerekiyorsa elbette kullanılmalı ama yanında kesinlikle psikoterapi süreci olmalı. İnsan somut görmek isteyen bir varlık olduğu için, özellikle hasta psikolojisinde, ilaç istenir. Ancak hastalarımız bilinçlendirilmeli ve antidepresan almadan da sadece psikoterapi teknikleriyle, sorunların aşılabileceği anlatılmalıdır.
Avrupa ve ABD’de artık akıl hastalarının dışında antidepresan kullanılmıyor. Sadece terapi teknikleriyle kişi sorunlarını aşıyor. Hiç ihtiyacı olmayan kişilere, hatta çocuklara ve ergenlere bile ilaç veriliyor. Buna karşıyım. Büyüme çağında olan bedenlere bu ilaçları yüklemenin fazlasıyla yan etkisi var. Antidepresan kullanımı fazlasıyla arttı. İnsanımız artık kendi iradesi ile sorununu çözmekten kaçınıyor. Bir nevi tembellik diyebiliriz buna. Düşünce tembelliği. Çünkü sorunları çözmek için, düşünmek, çaba harcamak ve sorumluluk almak gerekiyor. İnsanın kendisini uyuşturması ne gibi sonuçlar doğuracak, hep beraber göreceğiz.
‘Hasta hızlı tedavi istiyor diye ilaç yazılıyor’
Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hast. Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. ARMAĞAN SAMANCI: ANTİDEPRESANLAR ortanın üstü derecede olan vakalarda etkindir ama hafif ve ortanın altındaki depresyonlarda ilaç dışındaki tedaviler de etkindir. Tedavi dendiğinde sadece ilaç akla gelmemeli, tedaviye terapiler, destek tedavileri de etki eder.
Türkiye’de genelde polikliniğin yoğun yapıldığı, antidepresanların çok kullanıldığı hastanelerde hastaya ayrılan süre oldukça kısıtlı. İlaç dışında bir destek terapisi görme olasılığı yüksek değil. Depresif şikâyetlerle başvuran hastalara da ilaç veriliyor. Böyle olunca bir anlamda gereğinden fazla ilaç kullanılabiliyor. Hastalara alternatif olarak tedavi önerisi sunacağınız durumlarda da antidepresan kullanılıyor. O zaman bu tarz tartışmalar ortaya çıkıyor. Çağımız, insanların beklentilerinin yüksek olduğu bir çağ. İnsanlar bir an önce tedavi olmak istiyorlar. Sadece ilaç ya da sadece terapi diye düşünmemek lazım. Her ikisinin de uygun kombinasyonlarla kullanıldığı daha az ilaçla daha etkin tedavi sistemi de olabilir. Antidepresanların etkin olup olmadığı konusunda bir soru işareti yok. Kullanamayacağı alanlarda kullanıldığı için kafalar karışıyor. Hafif depresyon bir terapiyle ya da plasebo ile atlatılabilir. Bizim teşhis için kullandığımız kriterler uluslararası. Polikinlikte zaman kısıtlı olduğu için ilaç çözüm gibi görünüyor. Sağlık sistemimizin artık ilaç dışı tedavilere de ağırlık vermesi gerekir.
‘Hekimler kolaya kaçıyor’
NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Yön. Kurulu Bşk. Prof. Dr. NEVZAT TARHAN: İLAÇLARIN kimyasal silah olduğu unutuluyor. Türkiye’de antidepresanları psikiyatristlerden çok iç hastalıkları, dahiliye uzmanları yazıyor. Depresyonların büyük çoğunluğu ilaçsız düzelebilir ama psikoterapiye vakit ayırmak zor olduğu için, hekimler kolaya kaçarak reçete yazıyor. İlaçların etkisi mutlaka var ama ilaçla yüzde 80 iyileşme oluyorsa bunun yarısı plasebo etkisinden kaynaklanıyor. Hasta hekime inanırsa, ilaca da inanıyor bu da iyileşme sürecini etkiliyor.
‘Bunlar, psikiyatriye savaş açan psikologların yersiz söylentileri!’
Toplumun yüzde 25’inin tedaviye muhtaç hasta olduğunu varsayarsak bu ilaç piyasasında yüzde 25’in psikiyatrik ilaç alması çok doğal
Yeditepe Üniversitesi Tıp. Fak. Psikiyatri A.B.D. Öğretim Üyesi Prof. Dr. ARİF VERİMLİ: ANTİDEPRESANLARIN etkinliği konusu bilimsel çalışmalarla ortaya konuldu. Bir ilacın ortaya çıkması için araştırma süresi en az 12 yıldır. Bütün çalışmalarda antidepresan etkinliği plaseboya karşı çalışılır. Plaseboya karşı etkili olduğu bilinmeyen bir ilaç piyasaya çıkmaz. Biz de kullanmayız.
Antidepresanların plasebodan daha etkili olmadığı öne sürülerek ve kullanımı eleştirilerek psikiyatriye karşı el altı bir propaganda yürütülüyor. Türkiye’de psikiyatri halk arasında giderek tanındı, insanlar bilinçlendi. Depresyon ve depresyona bağlı olayların teşhisi daha çok arttı. Oransal bir artış olmasa da sayısal bir artış kesinlikle var.
Toplumun yüzde 25’inin de tedaviye muhtaç hasta olduğunu varsayarsak bu ilaç piyasasında yüzde 25’in psikiyatrik ilaç alması çok doğal. Yanlış teşhis, az doz, uygun olmayan ilaç gibi uygulama varsa onu hariç tutuyorum. Her terapi her depresyonda etkili değildir. Antidepresanların etkili olmadığı eleştirileri psikologların psikiyatriye açtığı yersiz bir savaş.
‘Antidepresan hayat kurtarır’
Psikiyatrist Prof. Dr. MANSUR BEYAZYÜREK: ANTİDEPRESANLAR, tıbbın hemen her dalındaki hekimler tarafından hatta hekim olmayanlar tarafından bile öneriliyor. Depresyon tanısını hekim koyar, psikiyatr koyar, başkası koyamaz çünkü bilmez. “Bilmiyorum” demek ayıp bir şey değil ki. Ben şimdi jinekolojik tanı koyamam. Bunu bilmiyorum. Ama her ne hikmetse psikiyatri ile
ilgili konuları herkes biliyor. Bana birçok hasta geliyor, kalp rahatsızlığı var. Doktoru bir de ona antidepresan bir ilaç tavsiye etmiş. Hal böyle olunca birçok insan bu ilaçları kullanır oldu. O zaman da insanlar ilaçları suçladı, “İşe yaramıyor” diye. Ben bu işi 32 yıldır yapıyorum. Antidepresanlar hayat kurtarıcı. Eğer bir hekim depresyon tanısını doğru koymuşsa, antidepresan ilaç
doğru seçilmişse, uygun dozda ve sürede verilmişse depresyon kısa sürede tedavi edilir. Bu işin uzmanı olarak söylüyorum ki antidepresanlar doğru hekimler tarafından verilirse yüzde yüz yararlı ilaçlar. “Depresyondayım” diye bir şarkı var. Depresyonda olan bir insan şarkı söyler mi? Her sıkıntı depresyon değil ki. Depresyon tanısı ciddi bir tanıdır. Bunu eğitimli bir doktor koyar. İlaçlar suçlanacağına, doktorlar suçlanmalı.
'Plasebo söylentileri tedavileri aksatıyor'
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Doğan YEŞİLBURSA: Psikiyatrik hastalıkların bir bölümü süregen niteliktedir ve bu nedenle de
uzun süreli ilaç kullanımı söz konusu olabilmektedir. Bu ilaç pazarındaki
oranları etkileyen bir faktör olabilir. Sorun gereklilik olmayan durumlarda
kullanımdan kaynaklanmaktadır. Plasebo ve benzeri söylemler tedavi
gereksinimi olan bir grup hastanın yanlış anlamalar nedeniyle tedavilerini
aksatmalarına ve hastalıklarının kronikleşmesine yol açmaktadır.
Depresyon tedavisinin bir ayağını ilaç kullanımı, diğer ayağını psikoterapötik yaklaşım oluşturmaktadır. Bu durum hafif ve orta şiddete depresyonlar için geçerlidir. Depresyonun ağır ve psikotik özellikli olarak bilinen daha ağır formlarda olması durumunda antidepresan ilaç kullanılabilir. Bu noktada depresyonun ne olup ne olmadığının netleştirilmesi ve hekim önerisi dışında anti depresan ilaç kullanımının yanlışlığına dikkat edilmeli. Yerinde, zamanında, uygun endikasyon (tıbbi gereklilik) ve uygun dozlarda kullanım önem taşır.
Aslında antidepresan ilaçların reçeteli kullanımında ciddi bir artış söz
konusu değildir. Son bir yılda genel ilaç tüketimi % 19 iken, bu durum
antidepresan ilaçlarda %16 olmuştur. Ancak 2005'te SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığı'na devri ve sonrasında ilaçların SSK dışı eczanelerden sağlanması
ve kayıtların tek merkezden, SGK'dan izlenmesi sonucu ortaya çıkan %35'lik
artış daha önce öne çıkmayan SSK içi tüketimin dış tüketime eklenmesiyle
varılan sonuç bir sıçrama olarak nitelenmiştir. Daha önce SSK'ya başvurmayan
hak sahiplerinin yeni sistemde tedavi başvuruları da rakamların artışında
bir etkendir. Ancak öte yandan yanlış ve kötü kullanıma ilişkin vurgu ihmal
edilmemelidir. Daha önce belirttiğim gibi gerçekte bir depresyon söz konusu
olmadığı halde eş, dost, komşu önerisiyle reçetesiz ilaç sağlanması sonucu
kullanım söz konusudur. Buradaki önemli nokta hiçbir batı ülkesinde
rastlayamayacağımız bir uygulamanın, reçetesiz ilaç kullanımının ülkemizde
yaygın olmasıdır. Ayrıca eş dost önerisiyle kullanılan kimi antidepresan
ilaçların kayıtsızlık yaratma şeklindeki yan etkileri bazen tercih
edilebilen bir durum oluşturabilmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.