Nöroloji Kongresinin Ardından…
Türk Nöroloji Derneği tarafından 11-16 Kasım 2008 tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen "44.Ulusal Nöroloji Kongresi" nde nörologlar sahil kentimizde "hem tatil hem kongre" anlayışından uzak, sadece kongre anlayışıyla birbiri ardına yapılan bilimsel toplantıları izlediler. Sabahtan başlayıp gece yarılarına kadar devam eden toplantılarda, salonlardaki izleyici sayısı hiç azalmadı. Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Aksel Sivanın, kongre ile ilgili değerlendirmesi SAĞLIĞINSESİ.com sitesinde yayımlandı. Site yer alan değerlendirmenin ayrınları şöyle:
“Bu yıl Türk Nöroloji Kongresine 1400' ün üstünde katılım oldu. Her yıl kongre için bir ana tema seçiliyor ve kongrenin bir gününde ana oturumu bu konuya ayırıyoruz. Bu yılki kongrenin ana teması Multipl Skleroz (MS) hastalığı idi.
Ancak hemen belirteyim ki kongrede nörolojiyi ilgilendiren her konu tartışılmaktadır. Parkinson hastalığı ve diğer hareket bozuklukları, beyin damar hastalıkları, epilepsi, kas-sinir hastalıklarından uyku hastalıklarıına, MS’den baş ağrısına kadar her konu tartışılmakta. Ayrıca, nöro-radyoloji, nörosonoloji, nöroonkoloji, çocuk nörolojisi gibi özel konularda kongrede aktif olarak yer almaktadır.
Kongremizin ilk iki günü tamamiyle eğitime ayrıldı. Sabahtan akşama 8 paralel salonda eğitim toplantıları yapıldı. Kongrenin bilimsel etkinlikleri sonraki 3.5 güne yayıldı. Nörologlar tüm gün, hatta gece bile toplantıdalar, dışarıda zaman geçirmiyorlar, hep bilimsel etkinliklerin içindeler.
“Yeni Bilgiler İlk Olarak Bu Kongrede Açıklandı”
Kongrenin kursları izleyen ilk günü (yani üçüncü gün) ana oturumda genel nöroloji konuları tartışıldı. İlk konuk konuşmacımız Prof. Dr.Salvatore Dimauro idi. Di Mauro İtalyan asıllı bir Amerikalı, New York Kolombiya üniversitesinde görevli ve Mitokordiyal Nörolojinin babası kabul ediliyor.
Konusuyla ilgili “Mitokondriyal Nöroloji” konulu sunumu vardı. Daha sonra Turgay Dalkara beyin ödemi ile ilgili en son yenilikleri bize aktardı. Kendisi hem Hacettepe de hem de Harward Üniversitesinde öğretim üyesidir. Aynı oturumda ayrıca Harold Adams konuştu. Amerika’daki beyin damar hastalıkları çalışmalarının önde gelen kişilerinden biri ve o da inme geçirmemek için nelere dikkat edilmesi gerektiğine yönelik yeni çalışmalardan ve hangi ilaçların öncelikle kullanılacağını anlattı, tartışıldı.
İkinci ana oturum konusu MS idi. Davit Hafler MS konusunda ilk davetli konuşmacıydı. Bu kişi dünyada MS genetiğinin en önde gelen birkaç kişisinden biridir. Harward Üniversitesinde ve MIT’ de çalışıyor, MS genetik projelerinin en önde gelenlerinden biri ve MS genetik çalışmalarındaki yeni bazı buluşlardan söz etti.
Diğer konuk konuşmacı Richard Ransohof idi, o da MS immünolojisi konusunda dünyada önde gelen bir kişi. Sürdürdüğü yeni çalışmaları sundu. Her iki konuşmacı da başka hiçbir yerde açıklanmamış bilgileri ilk defa bu kongrede açıkladılar. MS’ de hastalığın beyaz cevher dediğimiz derin kısmından başladığını halen kabul ediyoruz.
Richard Ransohof bize bunun gri cevher dediğimiz beyin kabuğundan başlayabileceğine dair immünolojik çalışmalardan söz etti. Bunlar aslında daha çok erken veriler ama kanıtları da olan bilgiler olduğundan heyecan verici.
“Tedavi Gecelerine İlgi Fazlaydı”
Richart Ransohof çalışması 138 biyopsi materyali üzerinden yapıldı. Bunlar başlangta MS oldukları kesin bilinmeyen ama sonradan MS olduğu ortaya çıkan vakaların biyopsilerindendi. Bu çok büyük çaplı bir çalışma olup, içinde ayrıca Mayo Klinik grubunun, Avrupa’da da Viyana’da Lansman grubunun, Göthingende de Brück’ün bulunduğu bir konsorsyum var.
O çalışmanın bir ayağını da onun bir parçası olarak Prof. Dr.Richard Ransonof götürüyor. Daha sonra ben ve Mefkure Eraksoy da birer konuşma yaptık. Mefkure hanım son iki yılda MS’te olan yenilikleri özetledi. Bende belirti vermeyen ama MR’ında MS gözüken yada başka şekilde MS düşündürten ama klinik olarak MS’i olmayan kişiler konusunu, belirtisiz yani sessiz MS ’i anlattım. Bu da yeni bir kavram, son birkaç yıldır daha çok tartışmaya başladık.
Son gün de ana oturumda kök hücre, psikanaliz ve nöroloji, mesleki etik konularla ilgili sunumlar ve sağlık bakanlığından bir yetkilinin konuşması vardı.
Tabii her üç gün ana oturumlar dışında çalıştaylar, uydu toplantılar, öğleden sonraki kısmında sözel ve poster bildiriler var. Bu kongrede 600 civarında sözel ve poster bildiri sunuldu.
Sabahları 07:30 – 9:00 arası değişik konuların sunulduğu kahvaltı seminerleri, akşamları da tedavi geceleri oldu ve dörder paralel solanda gerçekleştirildi.
İlk gün başağrısı, hareket bozuklukları, epilepsi, beyin damar hastalıkları, ikinci günde MS, uyku bozuklukları, bilişsel nöroloji –demans ve nöropatik ağrı vardı. Akşam 20.30’ da başladı, 23.30’ a kadar, hatta bazıları gece yarısına kadar süren toplantılar bunlar. Genç arkadaşlar tedavisi ve tanısı karışık olgu örnekleri sundular, daha deneyimliler de dinleyicilerle birlikte bunları tartıştık.
Tam güncel pratiğe yönelik toplantılar bunlar, aslında bu vesileyle son gelişmelerin ve tedavilerin de aktarıldığı toplantılar oluyor bu tedavi geceleri. Temelde kongrenin yapısı bu.
“Eğitime Yönelik Çalışmalarımızı Geliştiriyoruz”
Ayrıca Türkiye’nin komşusu ülkelerin nöroloji dernek başkanlarını veya temsilcilerini son 4 yıldır kongremize davet etmekteyiz. Her yıl alanımızda, bölgemizi ilgilendiren konuları veya nörolojik hastalıkları iki ayrı özel toplantıda tartışmaktayız. Bu yıl için seçilen konulardan biri bölgemizde nöroloji eğitiminin nasıl verildiği.
Bu toplantıda özellikle uzmanlık dönemi ve uzmanlık sonrası meslek içi eğitimi tartıştık. Kongrenin 3. günü de bölgemizdeki nörolojik bilimsel yayınları tartıştık.
Böyle bir fikir alışverişi hem birbirimizin ne yaptığını anlamaya hem de diğer yandan aramızda kaynaşmaya ülkelerimiz arsında en azından nöroloji alanında dostluğa yol açıyor. Bu yıl bu toplantı için Yunanistan’dan 2 kişi (Nitekim gelecek yıldan başlayarak Türk- Yunan nöroloji günlerini başlatmayı planlıyoruz), Bulgaristan, Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, İsrail ve İtalya’dan katılım oldu. Suriye ve Irak delegeleri son anda gelişen mazeretleri nedeni ile bu yıl katılamadılar.
Biz Türk Nöroloji Derneği olarak nörolojide eğitime çok önem veriyoruz. Biz verdikçe karşılık aldığımızı da görüyoruz. Nörologlar kongremizde dışarıda zaman geçirmez, hep salonlarda olurlar ve toplantıları izlerler.
Üstelik bizim toplantılarımız sabah saat 07.30 gibi başlar, sizin de gördüğünüz gibi gece yarılarına kadar sürer. Böyle olunca biz de eğitime yönelik çalışmalarımızı daha şevkle ve keyifle ve daha da geliştirerek sürdürüyoruz. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türk Nörolojisi gerçekten bugün Avrupa’da en önde gelen nörolojilerden biridir. Tabii eğitimi aksatmadığımız sürece de bu özelliğini koruyacaktır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.