Müthiş Psikoloji Ekibi ile Hayır Diyebilme Sanatı’nı konuşuyoruz

Müthiş Psikoloji Ekibi ile Hayır Diyebilme Sanatı’nı konuşuyoruz
Aylardır çoksatanlar listesinde yer alan Müthiş Psikoloji Ekibi ile Hayır Diyebilme Sanatı ve çok daha fazlasını konuştuk…

Müthiş Psikoloji Ekibi, uzun bir süredir “Hayır Diyebilme Sanatı” adını verdikleri kitabı ile çoksatanlar listesinde. Ben de onlarla bir röportaj yapmak, hayır diyebilme sanatı üzerine bir konuşmak istedim. Ekip, bir yüzün ardında durmayı istemediğinden fotoğraflarımız yok. Bunun için fotoğraflarımız da kitaptan alıntılarla hazırlanan sosyal medya görsellerinden kullanıyorum. Hayır demenin gerekliliği ve sınırları üzerine konuşmaya balayabiliriz...

Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Hayır demek sizin için ne kadar zor?

AİLEMİZ VE ÇEVREMİZ DE OKUDU; ONLARDAN DA “HAYIR” CEVABINI ALDIK

- Gizemli kalmak istiyorsunuz, bunu heyecan duyarak kabul ediyorum. Peki bu ekipten bahseder misiniz bize? Nasıl bir araya geldiniz? Neler yapıyorsunuz? Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz?

Gizemli kalmaktan ziyade bir kimlik veya bir yüzün ardında olmamayı tercih ediyoruz. Çalışmalarımızın arkasında bir ekip var ve ekibimiz için önemli olanın fikir ve düşünce olması, kimliğimizin bilakis ‘Müthiş Psikoloji’ olması gerektiğini hissettirdi. Elbette ilerleyen zamanlarda bazı projelerde yer alarak ekibimizi tanımak isteyen okurlarımıza yüzümüzü açabiliriz; ama her zaman yapmak istediğimiz işin önemsenmesini istiyoruz. Biz, psikolojinin insanda sanıldığından çok daha önemli veya çoğu zaman ‘’Bunlar hep psikolojik!’’ denilerek üstün körü geçilen bir kavramdan çok daha fazlası olduğuna inanan, bu inançla okuyan, araştıran ve yazan arkadaşlardan oluşuyoruz. İnsanların kendilerine güvenmesi ve zihinlerinin bilinenden çok daha güçlü olduğunu fark etmesi için çalışıyoruz. Küçük bir ekibiz aslında, bir kitabımız çıktı malumunuz, ‘’Hayır Diyebilme Sanatı’’ Kitap hakkında okurlarımızdan çok güzel geri dönüşler alıyoruz ve insanlara faydalı olmaktan duyduğumuz mutluluğu sürdürmek istiyoruz. Yeni kitaplar gelebilir yani : )

- Hayır Diyebilme Sanatı üzerine yazıyorsunuz. İnsanlar bu kitabı okuduktan sonra “Hayır!” diyebilmeye ne kadar yaklaşacak?

Kitapta okurlarımıza kendi öz sınırlarını belirlemenin ve bu sınırların aşılmamasının ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştık. Hem kendimiz hem de çevremiz için esas sağlıklı tutumun bu olduğunu açıkladık. ‘’Hayır’’ diyebildiklerine de tanıdık olduk tabii. Kendi ailemiz ve çevremiz de okudu elbette ve onlardan da ‘’Hayır’’ cevapları almaya başladık : ) Bu cevap, insan için ilk başta olumsuz gibi dursa da sosyal ilişkilerin her an kırılma riski olan tahammüllere değil, saygı ve anlayışa dayanması gerektiğini bildiğimiz için sorun olmuyor elbette.

- Siz ekip olarak araştırma, yazma sürecini nasıl geçirdiniz?

Her insan farkında olsun olmasın iyi niyetler sonucu suiistimale uğruyor çoğu zaman. Biz bu suiistimali fark ettikten sonra buna çözüm olmak istedik. Her birimizin araştırma ve yazma sürecini biz zaman skalasına dökmenin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Hayatımızın tümünde farklı deneyimler, tecrübeler ve öğrenimler geçirdik. Bu kitap yaşadıklarımız ile okuduklarımızın küçük bir huzmesi oldu.

ÖZGÜRLÜK, SINIRSIZLIK DEMEK DEĞİLDİR

- Kimleri okudunuz? Düşüncelerinizin zıtlığa düştüğü anlarda çözümü nasıl buldunuz?

Freud’dan Pavlov’a, Skinner’dan Muzaffer Şerif’e, Farabi’den Kemal Sayar’a kadar Türk ve yabancı psikoloji ve ruh bilimine emek vermiş birçok ismi okuduk. Bunların yanında felsefe ve edebiyat okumaları da yaptık ve devam ediyoruz. Düşüncelerimizin zıtlığa düşmesi sık sık görülebilir bir durum değil. İstişare, ortak aklı önemsiyor ve işletmesini başarıyoruz. Zaman zaman zıtlık yaşadığımız durumlarda playstation oynar veya şiir okuyabiliriz. Aramızda ruh hali baya dengesiz bir şair arkadaş var. Ne zaman bir şiire başlayacağını kestiremiyoruz açıkçası. : ) İmge ve kavramların duygu yüklü halleriyle zihnimizi duruluyor ve ortak fikre ulaşıyoruz.

- Ekip psikolog/psikiyatristlerden oluşuyor. Hemen sormak istiyorum, “Hayır!” demeyi hayatına yerleştiremeyen kimseleri yaşam içinde neler bekliyor?

İstemediği veya sevmediği işler yüzünden sevdiği işlerine, kişisel hayatına vakit ayıramama, sabır ve tahammül sınırlarının geri çekilmesi, bozulan ilişkiler, karmaşık duygular ve sonunda hüsran tabi ki. Her birimiz, her bir birey olarak çok değerli. Bu değeri istemediğimiz şeyleri yaparak küçük düşürmeye, varoluşu itibarıyla kendine has bir anlam taşıyan bir insan olmaktan ziyade kendimizi çevremizin bizden beklediklerini yaparak yaşayan bir insan haline getirmekten vazgeçmeliyiz.

- Kitabın kapağında “Sınırların kadar özgürsün” diye bir ifade var. Özgürlüğün sınırları nedir?

Kendi sınırlarımız ne ise odur. Özgürlük sınırsızlık demek değildir. İnsanlar tarafından sürekli aşılan kişisel yaşamımıza koyacağımız sınırlar, bize özgürlük alanı kazandıracak. Başkalarının yaşamıyla değil kendi öz varlığımızla bu sınırları belirlemeli ve korumalıyız. Yani özgürlüğün sınırları, varlık sınırlarımızdır. Başkalarının yaşamında değil kendi yaşamımızda var olmak özgürlüktür.


2-081.gif


- Peki hangi koşullar altında biz “gerçekten” özgür olduğumuzu söyleyebiliriz?

Sanat inceliklerle dolu. Kemalat teferruattadır der eskiler. Teferruatıyla tatbik ettiğimiz bir sanatın kitabını yazdık. Kimseyi kırmak için değil, kırmamak ve kırılmamak için bilakis. Sanatkâr olduğumuz zaman diyorum o sebeple : )

- Özgürlük alanımız bize “Hayır!” diyebilme gücümüz mü verecek?

Tavuk ve yumurta tartışmasına gerek yok. Tavuk yumurtlar, yumurtalar yavru verir, büyür ve o da yumurtlar. Her tavuk yumurtlamaya, her yumurta tavuk olmaya adaydır. Muktedir olmak uygulamanın eseri : )

DİĞER “SAYIN EVET”LERİ DE BEKLİYORUZ

- Malumunuz kaderci bir toplumuz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu anlayış medeniyet birikimimizin bir tezahürü. Bu konu hakkında ‘’Kaderci olmak yanlış’’ gibi söylemlerde bulunmayacağım. Sadece bizim topluma has bir konu olduğunu söylemek de yanlış. ‘’Kader’’ mutlak kudreti ifade eden bir kelime. Zamanla bu kudret algısının farklı davranışlara ittiğinden bahsedebilir, tembellik veya umursamazlık gibi davranışlar ortaya çıkardığını söyleyebiliriz; ama kaderci olmak inançla ilgili bir tutumdur. Yadsınabilir; ama yanlış görülemez.

- Kitapta “Sayın Evet’in sıradan bir günü”nü paylaşıyorsunuz bizimle. Nerede yanlış yaptığını? Peki ilk kırılma noktasını nerede yaşayacak Sayın Evet?

Bir insan ömrünün çevresindeki herkesin istediğini yapmaya veya çevresindeki herkesi mutlu etmeye yetmeyeceğini unutup, yaşantısından, mutluluğundan hatta sorumluluklarından taviz verdiği ilk an. O an çok önemli. Horatius'un ünlü söyleyişini hatırlamak gerekiyor; "Carpe diem". Senin yaşaman; ama sana ait olanı sen istemesen bile alışılagelmiş davranışlar, kalıplaşmış tutumlar sebebiyle başkasının yaşaması değil.

Çokların ilk kırılma noktası dahi olmuyor. İlk kırılmanın kitabımız sebebiyle yaşandığını söyleyen birçok okurumuz var. Diğer "Sayın Evet"leri de bekliyoruz.

- Bu arada testler de var. Bu testler hangi parametrelerle hazırlandı?

Günlük yaşantımızda karşılaştığımız durumlar ve verebileceğimiz muhtemel yanıtlarla hazırlandı. Bilimsel bir makaleden ziyade hayatın içinden, anlaşılır ve tatbik edilebilir bir kitap olsun istedik.

- Daha çok sevilmek için mi evet diyor en çok insanlar? Sonu hep yalnızlık mı?

Daha çok sevilmek için diyebiliriz; ama sadece bu değil tabii. Maddi manevi birçok tereddüdün sebep olduğunu söyleyebiliriz. Sonunun yalnızlık olduğunu söyleyemeyiz belki; ama hüsrana doğru bir yol olduğu gerçek.

- Peki gelelim o can alıcı soruya? Hayır demek neden zor?

Çünkü insan sosyal bir yaratıktır. Yalnızlıktan korkar, sevilmek ister. Vereceği hayır cevabının bir yaptırımı olacağını düşünür ve kendisine engel olur; ama hayır demenin zor olduğuna katılmıyoruz. Söylenildiğinde zannedildiği kadar büyük tepkilerle karşılaşmadıklarını, daha düzenli ve mutlu bir hayata doğru yol aldıklarını fark ettiklerinde de gittikçe kolaylaşacaktır.

Damla Karakuş: Teşekkür ederim.

Müthiş Psikoloji: Teşekkür ederim.

Kaynak

Bu haber toplam 4463 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.