Modern çağın insanına mutluluk reçetesi
Son yıllarda hemen herkes daha iyi, daha huzurlu ve daha mutlu yaşamanın peşinde. Tabii bir de yaşlanırken genç ve güzel görünme isteği var. Kişiler uzmanlardan öğrendiği, çevresinden duyduğu her yeni bilginin peşine düşüyor ve hayatına nasıl uygulayacağının yollarını arıyor. Nasıl beslenmesi gerektiğinden kilo yönetimine, kendisini tanımasından toplumsal ilişkilerine, bedenine nasıl bakacağından başına gelen olayları nasıl karşılayacağına kadar pek çok şey insan hayatını etkiliyor.
Sağlıklı yaşamanın en temel şartlarından biri şüphesiz ki doğru beslenme. Atalarımız boşuna dememiş 'Sağlık, varlıktan yeğdir' ya da 'Azıcık aşım, ağrısız başım' diye. Hangi doktora ya da uzmana sorarsanız sorun sofradan doymadan kalkmayı (az yemeyi), yavaş yemeyi, dengeli yemeyi (örneğin; et ile sebze beraber), doğru pişirme yöntemlerini tavsiye eder. Oysa bin beş yüz yıl öncesinden Peygamber Efendimiz (sas), midemizin üçte birini yemeğe, üçte birini suya ve üçte birini de nefese ayırmamızı öneriyor. Yemekten sonra dişleri temizlemek de Peygamberimiz'in sünnetlerinden biri. Akşam yemeğini kesmenin ihtiyarlığa sebebiyet vereceğini anlatan Peygamberimiz aynı zamanda tok olarak yatılmaması gerektiğini, kalbi katılaştırdığını da söylemişti. Buna bir de atalarımız 'Bol bol yiyen bel bel bakar'ı ekledi tabii. Yine sabah kahvaltısı güne halim ve ağır başlı başlamak adına önemli. Yemeğin iyi pişmiş ve taze olması, yerken çok çiğnenmesi hep bilip de uygulamadığımız önemli anekdotlar arasında.
Peygamber Efendimiz sanki ta o zamanlardan günümüzü görüyor sanki. "Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır" buyurarak şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekiyor ve bizleri uyarıyor.
Tıbbî olarak bedene zarar veren şeyler dinen de yasak ilan edilmiş. Mesela yazın güneş altında çok kalıp hastalanmak bilhassa deri ve göz sağlığı için çok tehlikeli. Yine Peygamber Efendimiz konuyla ilgili olarak "Güneşte fazla durmayın, güneş elbiseyi eskitir, soldurur, hastalığa da sebebiyet verir." diyor. Diğer bir önemli husus da küçük ve büyük abdesti bekletmeme konusu. Çünkü idrar bekletilirse organları tahrip etmeye başlayabilir. Aşırı üzüntü insana zarar verdiği gibi böyle durumlarda başka şeylerle meşgul olunması gerektiği söylenir hep. Belki de bu yüzden atalarımız 'Ayağını sıcak tut, başını serin. Bir işle meşgul ol, düşünme derin derin' dememiş midir?
Bu önemli konuyu görüştüğümüz uzmanlardan Prof. Dr. Ahmet Maranki'ye göre yılda iki kez kozmik beden temizliği yapılması gerekiyor. İlkbahar ve sonbahar aylarında, ölümcül hastalıklardan kurtulmamızı sağlayan bu yöntem, aslında riyazat denilen '40 gün boyunca hayvansal gıdaların yenilmemesidir. Bu sene bu programın ilki yarın başlıyor ve bir hafta sürüyor. İnsan bedeninin 10 yaş gençleştiği söylenen bu süre zarfında hiçbir şekilde hayvansal gıda tüketilmiyor ve sadece sebze ve meyve sularıyla besleniliyor.
Dr. Ender Saraç'a göre insan, özünde ruhsal bir yaratık ve ruhunu bilgeleştirmeye çalışmalı. Aksi halde en iyi vitaminleri de alsa, en iyi hastanelere de gitse şifa hücrelerine işlemez. Saraç, insanın kendini açması gerektiğine ve zikrin bunun için iyi bir araç olduğuna inanıyor. Mesela El Halim çekerek stresi yenebilir, Yâ Vedud çekerek çevreye sevgiyle bakabiliriz.
Sağlıklı yaşam uzmanı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'na göre mutlu ve huzurlu bir ömür için planlı yaşamayı tercih etmelisiniz. Müftüoğlu, her yeni güne enerjiyle ve hayatı sevmekle başlanılması gerektiğine inanıyor ve yaşlanmayı durdurmak veya geriye yaşlanmak yerine kaliteli ve iyi yaşamış aklı, ruhu ve bedeni dinç bir yaşlı olmaya yeğlememiz gerektiğini söylüyor. Müftüoğlu dua etmenin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, kan basıncını dengelediği, kalp atışını düzenlediği, stres yönetimini kolaylaştırıp depresyonu engellediği yönünde gözlemlerin olduğuna da vurgu yapıyor. Üstelik dua etmek yalnız hastalıkları önlemiyor, iyileştirmeyi de kolaylaştırıyormuş.
Hayatı mutlu kılmanın yolları
Aşırı iddialı, kazanmaya odaklı biri olmamaya özen göstermeli ve sorun çıktığında 'bu da geçer' diyebilmelisiniz.
Manevi yanınızı güçlendirmeli, dua etmeli, sahip olduğunuzun şeylerin kıymetini bilmeli ve şükretmelisiniz.
Sağlık kontrollerinizi düzenli bir şekilde yaptırmalı, tedbiri elden bırakmamalısınız.
Aşırı üzüntü ve aşırı sevinç zararlıdır, kanı pıhtılaştırır.
Et ve bal yemek, güzel koku sürünmek ve yumuşak kumaştan dokunmuş güzel kıyafet giymek bedeni kuvvetlendirir.
Alkol, sigara ve benzeri kötü alışkanlıklardan uzak durmalısınız.
Göbek bağlamayın, emniyet kemerinizi sürekli takın, sık sık vücudunuzu dinlendirin.
Hastalıkların hayatın ufak tefek aksamaları olduğunu ve çoğu kez sizi daha çok güçlendirdiğini anlamalısınız. Tabii bir de 'Hastalık sağlığın zekatıdır' unutmayın.
Öfke ve hiddetten uzak durmaya gayret edin.
Fazla düşünce, çok ekşi yemek ve aç karnına çok su içmek de bedeni zayıflatır.
Sürme çekmek, doğaya ve akarsuya bakmak gözü kuvvetlendirir.
Pisliğe bakmak, idam edilene bakmak ve kıbleye arkası dönük oturmak gözün nurunu azaltır.
Fazla ve lüzumsuz konuşmamak, dişleri temizlemek, alimlerle beraber olmak ve günah işlememeye dikkat etmek aklı çoğaltır.
***
Bedeninize, ruhunuza iyi davranın
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu: "Mutlu ve sağlıklı yaşayıp, genç ve dinç yaşlanmak istiyorsanız huzurlu biri olmaya çalışmalısınız. Hayata güzel ve hoş yanlarından bakmalı, endişe, korku ve panik duraklarında durmamalısınız. Kızgınlık, hiddet ve kıskançlık gibi kötü duyguları geldikleri yere geri göndermelisiniz. Mutlu olmayı gerçekten arzuluyorsanız, daha çok "insan kalmalı", daha çok "insan sevmeli", daha "iyi bir insan olmalısınız." İhtiyacınız kadar yemeli, sofradan biraz aç kalkmalısınız. Sabahları erken uyanmalı, birazcık egzersiz yapmalısınız. Şekerin, alkolün, tuzun fazlasından uzak kalmalı, fırsat buldukça yürümeli, adımlarınızı sıklaştırmalısınız. Pazar çantalarınızı kendiniz taşımalı, bahçenizin bakımını kendiniz yapmalı, otomobilinizi siz yıkamalısınız. Ayda bir kez bel çevrenize bir göz atmalı, haftada bir kez tartılmalısınız. Mutlu olmak istiyorsanız ne yapıp etmeli, yavaşlamalısınız! Hayata sadece dokunmayıp, sımsıkı sarılmalısınız. En büyük yatırımları kendinize yapmalı, beden ve ruhunuza iyi davranmalısınız. Hücrelerinizin her birini önemsemeli, sahip çıkmalısınız. Bir de karnınızın doyduğuna, cebinizdeki paraya, güzel bir manzaraya baktığınıza, sağlığınıza ve daha birçok şeye şükretmek gerekir. Çünkü en az yürümek, yüzmek, merdiven çıkmak veya kolesterolünü, şekerini, tansiyonunu kontrol altında tutmak kadar hayatı iyileştiren bir faktördür."
***
Kokunu sür, rengini giy ve taşını tak
Prof. Dr. Ahmet Maranki: "Fıtrata ters yaşamak hastalıkları getirir. Allah kâinatta yarattığı her şeyi vaktinde yarattı ve bizim emrimize verdi. Sen ocak ayında domates yer, ağustosta portakal suyu içersen şefkat tokadını yersin. Vücudun zaten yazın portakala ihtiyacı yok. Tatlı ya yemekten önce yenir ya da bir saat sonra, meyve de böyle. Ama her bitki birbiriyle yenmez. Etle tatlı yenmez, makarna, pilav, patates ve karbonhidratlı diğer ürünler de yenmez. Sadece sebze yenir. Sebzeler temizleyici, meyveler besleyicidir. Peygamberimiz çayı hurma ve üzümle içermiş, bizim de böyle yapmamız gerekir. Efendimiz 'yüzük takın' demiş. Sen taşını bilir, rengini giyer ve kokunu sürersen sevilirsin ve enerjin güzel olur. İnsan beden temizliğini yaparsa 5-6 saatlik uyku yeter, fazlası ölümdür. Peygamberimiz evlerin dizaynına kadar her şeyin nasıl yapılacağını anlatır. Evinizi güneye bakan tarafa yapın der. Tıp da bunu doğruluyor. Kötü düşünce, kötü haber hücreleri bloke eder. Zencefil, sarımsak, ısırgan, acı biber şifadır. Mercimek çorbası beyine güç verir. Kolalı içecekler insan neslini yok eder."
***
Hareketli ve mütevazı yaşamak önemli
Dr. Ender Saraç: "Artık özürlülerin yaşadığı bir topluma doğru sürükleniyoruz. 'Kapının önünden arabaya bin, ikinci kata asansörle çık, her şeyi uzaktan kumanda ile hallet, düğmeye bas çamaşır-bulaşık yıkansın' derken hareket edemez olduk. Onun için de özellikle kilo ve eklem sorunlarımız ortaya çıkıyor. Düzenli egzersiz yapmak ve daha mütevazı yaşamamız lazım. Henüz oluşma aşamasında iken hastalıklara dikkat etmek ve erken tahliller yaptırmamız gerekir. İyi bir uyku kesinlikle şart, ama şehir yaşantısı uyku kalitesini bozdu. Bunların yanında diğer canlıların yaşama hakkına saygı göstermek lazım. Hayatla ilgili daha radikal çözümlere gitmeli. Hastalanıp 'antibiyotik alayım' olmamalı."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.