İştahlı Olmak Cinsiyete Göre Değişir mi?
Dilara Koçak / MİLLİYET
İştahı kişinin yemek yeme arzusu olarak tanımlayabiliriz. İştah tüm canlılarda bulunur ve metabolik ihtiyaçların sağlanması için yeterli enerjiyi düzenleme işini görür. Yemek yeme arzusunun ciddi olarak azalması durumu ise ‘anoreksiya’ olarak tanımlanır. İştahın düzensiz olma hali bazı kişilerde yeme bozukluklarına sebep olabilir, anoreksiya nervosa veya bulimia nervosa veya çok fazla yeme, tıkınırcasına yeme gibi.
Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde Ocak 2009’da yapılan bir çalışmaya göre, erkekler kadınlara göre iştahlarını kontrol etmede daha iyiler.
Bu çalışmada araştırmacılar, kadın ve erkek gönüllülerin beyin aktivitelerini tomografiyle (PET) izledi. Bu kişiler araştırmaya alınırken kiloları normaldi ve yaklaşık 20 saat boyunca yemek yemediler. Ardından katılımcılara pizzadan kurabiyeye kadar onların en sevdiği besin sunuldu ve koklamaları, tatmaları, seyretmeleri, yemeğe bir şekilde tepki vermeleri, ama yememeleri söylendi.
Bir başka gün ise açlık ve yeme düşüncelerini bastırmak için, bilişsel engel olma tekniği kullanıldı. Bu teknik, aynı yemeklere maruz kalmadan önce kişilere bu yemeklere karşı iştahlarının azalmasını öğretmek için kullanıldı. Diğer bir gün de kontrol etmek amacıyla gözden geçirme seansı yapıldı. Kadınlar ve erkekler açlıklarının azaldığını iddia etti. Oysa sonuçlara göre, yemeklere tepki veren beyin aktiviteleri erkek gönüllülerde azalırken, kadınlarda azalmıyordu.
Bu çalışmanın ardından gelen yorumlar ise cinsiyet farklılığının şaşırtıcı ve şüpheli olduğu yönündeydi. Bazı araştırmacılar bu sonuçların kadınların ve erkeklerin alması gereken besinlerin farklılıklarından ileri geldiğini savunuyor.
Otokontrol de çok önemli
Ben ise iştahı kontrol etmenin davranış değişimi ve düşünce biçimindeki değişiklikle ilgili olduğunu ve bunun da cinsiyetten çok kişisel gelişim ve otokontrolla ilgili olduğunu düşünüyorum.
İŞİNİZİ KOLAYLAŞTIRACAK 5 YOL
‘Dengeli beslenme programını takip etmek’ denildiğinde akla hemen ‘kilo vermek’ ya da ‘kiloyu korumak’ gelir. Ancak hayat tarzınıza ve yemeğe bakış açınızda yapacağınız beş küçük değişiklikle iştahınızı kontrol edebilirsiniz.
1. Vücudunuz sizi aç hissettiren ya da tokluk hissi veren hormonları ve beyin kimyasallarını üretir. Çalışmalar, uykusuzluğun, hormonların değişmesine ve iştahın artmasına sebep olduğunu göstermiştir. Yeterince uyumak ve belirli bir uyku düzeni oluşturmak, bu hormonlarınızı dengede tutmada size çok yardımcı olacaktır.
2. Yemek yemek için acele etmeyin. Telaş içinde olduğumuz zamanlar, yemeklerin tadına varamıyoruz. Yemeklerinize zaman ayırın. Televizyonu kapatın. Bir masaya oturun. Yemekten sonra kendinize en az 20 dakika, en fazla bir saat ayırın. Eğer daha yavaş yerseniz, doyduğunuzun farkına varırsınız. Böylece yediğinizin her lokmanın tadını alacaksınız.
3. Porsiyonları değiştirmemeye özen gösterin. Son 10 yıldır restoranlarda daha büyük porsiyonlarda yemeye başladık, bu nedenle evde daha büyük porsiyonlar hazırlar olduk. Bu fazla porsiyonlar sağlığımız için iyi değil.
4. Öğle ya da akşam yemeğinden önce salata tüketmek, sizin fazla yemek yemenizi önleyecek çok güçlü bir yöntemdir. Eğer salata yeme fikri sizi yeterince harekete geçirmiyorsa, biraz daha yaratıcı olmak mümkün. Göbek salata ve havuç yerine, bol ıspanak, elma, fındık ve turpu düşünebilirsiniz. Ağız tadınıza göre sevdiğiniz sebze ve meyveleri karıştırarak yiyebilirsiniz. Hatırlamanız gereken, salataların yağsız ya da az yağlı olmalarına özen göstermeniz. Aksi halde, bol sebze ve meyvelerin size kardan çok, zararı dokunabilir.
5. Egzersizden sonra, kaybettiğiniz enerjiyi yeniden almaya ihtiyacınız olabilir. Ama dikkat etmezseniz, egzersizi boşuna yapmış olursunuz. Egzersizi daha fazla yemek için bir araç olarak görmeyin. Egzersiz öncesi iyi beslenmediğinizde, sonrasında açlığınızı kontrol edemeyebilirsiniz.
ZEKAM SENiN ELiNDE BENi DOĞRUBESLE
Deniz Yılmaz Atakay’ın kitabına vermiş olduğu bu isim beni çok etkiledi. PKU (Fenilketonürü) hastası bir çocuğun annesinin elinden çıkmış bu kitap, önemli bir deneyimin yürekten ifadesi, ayrıca PKU hastaları için yol gösterici özelliği var.
Fenilketonüri kalıtsal bir metabolizma bozukluğudur, tedavi edilmezse zeka geriliğine sebep olur. Bunun farkına varılması için bebeğin topuğundan alınan bir damla kan yeterli. PKU Amerika’da ve birçok Avrupa ülkesinde her 10 bin -30 bin yeni doğan bebekte bir görülmesine karşın ülkemizde 3 bin - 3 bin 500 yeni doğanda görülen bir hastalık. Deniz Hanım, kızı Lal’in doğumundan itibaren yaşadıklarını kitap haline getirmekle kalmamış, aynı zamanda PKU konusundaki çalışmaları da aktif olarak sürdürüyor ve PKU Aile Derneği’nin de başkanı. Bir annenin mücadelesini merak ediyor ve PKU ile ilgili bilgilenmek istiyorsanız ‘Zekam Senin Elinde Beni Doğru Besle’ adlı bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.