İNANÇSIZLIK VE GETİRDİĞİ SORUNLAR

İNANÇSIZLIK VE GETİRDİĞİ SORUNLAR
Dinsizliğin Getirdiği Psikolojik Sorunlar Ve Çözümleri

 
  
Günümüzde çağın hastalıkları olarak isimlendirilen iki temel psikolojik sorun vardır: Stres ve onun daimi bir hale dönüşmesiyle ortaya çıkan depresyon. Bu iki sorun kişiye yalnızca psikolojik olarak zarar vermekle kalmayıp, kişinin bedeninde de fiziksel olarak çeşitli etkilerle kendisini göstermektedir. Günümüzde çağın hastalıkları olarak isimlendirilen iki temel psikolojik sorun vardır: Stres ve onun daimi bir hale dönüşmesiyle ortaya çıkan depresyon. Bu iki sorun kişiye yalnızca psikolojik olarak zarar vermekle kalmayıp, kişinin bedeninde de fiziksel olarak çeşitli etkilerle kendisini göstermektedir.

Stres ve depresyona bağlı olarak meydana gelen rahatsızlıkların başlıcaları, uyuşturucu madde bağımlılıkları, uykusuzluk, deri, mide, tansiyon hastalıkları, nezle, migren, kemiklerle ilgili birtakım hastalıklar, böbrek dengesizliği, solunum bozuklukları, alerjiler, kalp krizi, beyinde büyüme meydana gelmesi gibi sorunlardır. Tabii ki tüm bu hastalıkların sebebi, her zaman stres veya depresyon olmayabilir. Fakat bunların çıkış noktası, bilimsel olarak da ispatlandığı gibi, çoğu kez psikolojik kaynaklıdır. Kader ve Tevekkül Dinin hakim olduğu bir hayat ise beraberinde tevekkülü ve kadere teslimiyetin rahatlığını getirdiği için kişi huzurlu olur. Herşeyinde yalnızca Allah'ı vekil tutar, olaylar karşısında yapması gereken en hayırlı şeyi, Allah'ın en çok razı olacağı davranışı sergiler. Bunun sonucunda artık ne olursa olsun, elinden gelenin en güzelini yapmış olmanın vicdani rahatlığı içinde olur. En olumsuz sonuçla bile karşılaşsa, bunun Allah'tan gelen bir deneme olduğunu, Kuran'da kendisine bildirildiği gibi bir tepki vermesi ve olayları Kuran'a göre değerlendirmesi gerektiğini bilir. Hiçbir ümitsizliğe, üzüntüye ve strese kapılmaz. Çünkü gerçek hedefi ahirettir ve önemli olan da sonsuz ahiret mükafatını kazanmak için gerektiği gibi hareket etmiş olmasıdır. Allah'a olan güçlü inancından dolayı, hiçbir olaydan hiçbir olumsuzluktan etkilenip güçsüzleşmez; daima rahat ve huzurludur. Dolayısıyla onun bu ruhsal ve psikolojik sağlığı, bedensel sağlığına da olumlu bir etki olarak yansır. İşte dini yaşamak ile yaşamamak arasındaki sayısız farklardan biri budur. İnanmayanlar çok sevdikleri, değer verdikleri bedenlerini bu kısa dünya yaşamında, dünya tutkuları için kullanmak isterler. Bu şekilde hareket etmekle kazanç sağlayacaklarını düşünürler. Ama yanılırlar.

Dini yaşamamakla, kazançlı çıkmanın tam aksine, çok büyük zararlara uğrarlar. Ahiretteki büyük azabın öncesinde, dünyada da bu şekilde azap görürler. Onların dini yaşamaktan şiddetle sakındırdıkları bedenleri, hiç beklemedikleri, ummadıkları bir zamanda bazı tahribatlara uğrar ve çoğunlukla bunların telafisi de mümkün olmaz. İnsan Ruhu ve Din Ahlakını Yaşamak Allah insanın ruhunu da, bedenini de dini yaşamasına uygun olacak şekilde yaratmıştır. İnsan bedeni din ahlakının yaşandığı bir sisteme göre ayarlanmış, buna uygun özelliklerle donatılmıştır. Ve bu beden, yaratılışına aykırı kullanıldığında maddi ve manevi olarak bozulmaya, çökmeye mahkumdur. (Harun Yahya, Kuran’ın Işığı Satanizmi Yok Etti) İnsan ruhuyla bedeni aslında birbiriyle çok yakından bağlantılıdır. İkisini de Allah yaratmıştır ve ikisinin de yaratılışlarına uygun kullanılmaları şarttır. Bedenle ruhun yakın ilişkisi açık bir gerçektir. Toplumda da bunun örneklerine sık sık rastlanır.

Çok neşeli, huzurlu, dünyaya güzel gözle bakabilen, başlarına gelen olayların güzel yönlerini yakalayabilen, isyana, karamsarlığa kapılmayan insanların genelde bedenen de sağlıklı ve dinç oldukları, geç yaşlandıkları bilinir. Bu nedenle insanlara gazetelerde, dergilerde her fırsatta genç ve sağlıklı kalmaları için mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleri, güler yüzlü ve iyimser olmaları, çabuk öfkelenmemeleri yönünde çağrılar yapılır. Oysa dikkat edilirse bunlar zaten ancak dinin yaşanmasıyla mümkün olan, dinin insanlara kazandırdığı özelliklerdir. Kuran ahlakı tam olarak benimsenmeden ve yaşanmadan insanların bu ruh halini tam olarak elde etmeleri imkansızdır. Stresin İnsan Sağlığına Etkileri Stres insan bedeninin doğal dengesiyle bağdaşmayan olağandışı bir durumdur. Bu olağandışı durumun süreklilik göstermesi vücudun doğal dengesini ve sağlığını bozar, çok çeşitli rahatsızlıklara yol açar. Din ahlakından ve onun getirdiği nimetlerden habersiz yaşayan insanlar, daima "stres" dediğimiz bu azaba katlanmaya mahkumdurlar.

Düşüncelerini, hayata ve olaylara karşı olan bakış açılarını değiştirmedikleri sürece de bundan kurtulmaları mümkün değildir. Bu gerçek, uzmanların stresle mücadele konusunda yaptıkları tavsiyelerden de anlaşılmaktadır. Bu konuda tek bir örnek vermek bile yeterlidir. Örneğin Allah'ın insanlara tavsiye ettiği davranışlardan birisi "öfkeyi yenmektir". Uzmanlar strese yol açan önemli bir faktör olarak gördükleri öfke hakkında şunları söylerler: Karşınızdaki insan ne kadar kışkırtıcı olursa olsun sükunetinizi kaybetmeyin. Ne kadar haklı gibi gözükürse gözüksün (kendinizi savunma zorunluluğu hariç) şiddete başvurmayın. (Stres ve Başa Çıkma Yolları, s. 289) Görüldüğü gibi, huzurlu ve sakin bir yapıya, rahat, güvenli ve endişelerden uzak bir psikolojiye sahip olunduğu takdirde, insanlarda bu tip hastalıklar söz konusu olmayacaktır. Bu bilimsel bir gerçektir. İnsanların aradıkları huzurlu ve rahat psikoloji, Kuran ahlakının yaşama geçirilmesiyle elde edilmektedir. Stresten Kaynaklanan Bağışıklık Sistemi Hastalıkları Stresle, bağışıklık sistemi arasında aslında yakın bir ilişki vardır.

Fizyolojik stres, bağışıklık sistemi üzerinde önemli bir etki yapar ve onu çökertmeye çalışır. Stres altında olan beyin, vücutta kolesterol hormonu üretimini artırır ve bağışıklık sistemini zayıflatır. Diğer bir deyişle beyin, bağışıklık sistemi ve hormonlar birbirleriyle ilişki içindedirler. Psikolojik veya fiziksel stres konusundaki çalışmalar, uzun süreli ve yoğun bir stresle karşılaşıldığı zaman, hormonal dengeye bağlı olarak bağışıklık cevabında bir düşüş olduğunu ortaya koymuştur.

Kanser dahil birçok hastalığın ortaya çıkış nedenlerinin ve şiddetinin stresle ilişkili olduğu bilinmektedir. İşte bu yüzden de sağlıklı bir beyin, rahat ve huzurlu bir ruh hali, vücudun genel sisteminin de güçlenmesini sağlar. Bu da hastalık oluşturacak nedenlerin ortaya çıkmasını engeller.

Allah'a iman eden, dinin kazandırdığı bakış açısını ve ruh halini yaşayan bir insanın, akıl sağlığı da, bağışıklık sistemi de güçlü olur. Böyle bir kişi için herşeye ve her olaya olumlu yaklaşmak bir ibadettir. Kurani bakış açısı, müminlerin ahiretlerini kazanmalarına imkan sağladığı gibi, onların dünyada da mutlu, sağlıklı, neşeli ve güzel bir yaşam sürmelerini sağlar. Bu, Allah'ın kendisine yönelip dönenlere ve dinine sarılanlara vaat ettiği sonsuz nimetlerin dünyadaki bir parçasıdır. Elbette ki bu, imanlı bir insanın hastalığa yakalanmayacağı ya da zorluklarla karşılaşmayacağı anlamına gelmez. Ancak müminler stres, moralsizlik gibi bir durumu hiçbir zaman yaşamadıkları için diğer insanlara kıyasla, hastalıklara yakalanma riskleri de daha düşük olacaktır. 21. Yüzyıl İnsanı Fıtratına Geri Dönmeli Önemli bir noktayı daha belirtmek gerekir: Elbette dinin yaşanmasındaki amaç ,manen huzurlu olmak ve hastalıklara yakalanmamak gibi dünyevi kazançlar elde etmek değildir.

Din, Allah'ın rızasını kazanmak için yaşanır. Ama Allah, dinin yaşanması sonucunda insanlara pek çok nimet de vermektedir. Örneğin burada açıkladığımız gibi, insanların karşılaştıkları olaylarda Allah'a tevekkül etmelerinin, O'nun emrettiği dini yaşamalarının bir sonucu olarak ruhen ve bedenen sağlıklı bir hal ortaya çıkar. Yani müminlerin sağlıklı insanlar olmaları, güçlü bir imana, manevi yönden kuvvetli insanlar olmalarına bağlı olarak gelişen bir durumdur.

Din karşıtı felsefelerin kıskacı altında geçen iki yüzyıldan sonra, bugün 21. yy insanının yapması gereken şey, daha fazla kayba uğramadan fıtratına (yaratılışına) dönmesi ve dini yaşamasıdır. Aksi takdirde hem dünyada hem de ahirette zarara uğraması söz konusu olacaktır. Dünyada yaşadığı psikolojik ve manevi sıkıntıların yanı sıra, beden sağlığını da yitiren böyle bir insan, dini yaşamaması sebebiyle sonsuz hayatını çok daha büyük sıkıntılarla geçirmek zorunda kalacaktır. Müminler ise Allah'a olan sadakatleri ve dine olan bağlılıkları sebebiyle her zaman kazançlı olarak nimet ve mutluluk içinde yaşarlar. 
 
   arastirma.org

Bu haber toplam 17540 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum