Dil ve Konuşma Bozuklukları Çözümsüz Değil

Dil ve Konuşma Bozuklukları Çözümsüz Değil
Kekemelik sorunlarında işe doğru adresi bulmakla başlayın .

“Konuşmanın doğal akışının bir biçimde kesintiye uğraması ya da konuşmanın akıcılığında gözlenen istemsiz aksaklıklar” olarak tanımlanan kekemelikte ehliyetli uzmanlarca yaşa ve bireye uygun terapi yöntemleri uygulandığında etkili sonuç almak mümkündür. Türkiye’deki sayılı merkezlerden biri olan Üsküdar Üniversitesi NP Altunizade Polikliniği, bu alandaki eksikliği kapatacak.

 


Türkiye’nin davranış bilimleri ve sağlık alanında ilk ve tek tematik üniversitesi olan Üsküdar Üniversitesi bünyesinde kurulan Dil ve Konuşma Terapisi Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÜSESKOM), NP Altunizade Polikliniği bünyesinde dil ve konuşma bozuklukları konusunda çözümler sunuyor.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü öğretim üyesi ve Dil ve Konuşma Terapisi Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÜSESKOM) Müdürü Prof. Dr. Ahmet Konrot, zamanında ve iyi yönetilebilirse kekemeliğin kontrol altına alınabilir bir sorun olduğunu söyledi.

Prof.Dr. Ahmet Konrot, kekemelik ve tedavisiyle ilgili şu bilgileri verdi:

“Kekemelik, konuşmanın doğal akışının bir biçimde kesintiye uğraması ya da konuşmanın akıcılığında gözlenen istemsiz aksaklıklar olarak tanımlanabilir. Kişinin konuşurken sesleri uzatması, kimi sesleri üretirken zorluk çekmesi, bir sesi ya da heceyi tekrarlaması biçiminde gözlenen, akıcılık bozukluklarıdır.

Kekemelik 2-5 yaşları arasında ortaya çıkıyor

Kekemelik, dil ve konuşma gelişiminin ilk yıllarında, ağırlıklı olarak 2-5 yaşlarında ortaya çıkmaktadır. Her 100 çocuktan beşinde erken dönem kekemelik belirtileri gözlenmektedir. Bu belirtileri gösteren çocukların % 68-80’i kendiliklerinden bu sorunu aşabilmektedirler. Geri kalanında ise sorun ileriki yaşlara kadar sürebilmekte ve inatçı kekemelik adı verilen konuşma bozukluğuna dönüşebilmektedir. Ancak buradaki en önemli sorun, hangi çocuğun kendiliğinden iyileşeceğinin kesin olarak bilinememesidir.

Ayrıca, kekemelik davranışlarının ortaya çıkışından itibaren 12-24 ay içerisinde kendiliğinden düzelebileceğine ilişkin bulgular olmakla birlikte, ilk altı aydan sonra devam etmesi halinde desteksiz iyileşme olasılığı çok düşüktür.”

Kekemeliğin nedenlerinin henüz kesin olarak anlaşılamadığını belirten Prof.Dr. Konrot, “Bununla birlikte değişik araştırmacılar bu konuda değişik görüşler ileri sürmektedirler. Yine nedenleri tam olarak açıklanamamakla birlikte bireyin kimi etkenlere bağlı olarak konuşma sırasında kullanması gereken kaslarını eşgüdümlü olarak çalıştırmakta güçlük çektiği düşünülmektedir. Bu eşgüdüm sorununun genetik ve nörolojik kökenli olabileceği yönünde bulgular vardır.” dedi.

Kekemeliğin nedeni psikolojik midir?

Kekemelik sorununun psikolojik kökenli olmadığına dikkat çeken Prof.Dr. Ahmet Konrot, şöyle devam etti:

“Bir dönem kekemeliğin psikolojik nedenlerle ortaya çıktığına inanılıyordu. Günümüzde, sorunun psikolojik kökenli olmadığı ancak kekemeliğin giderek kişinin konuşmaya karşı farklı tutumlar geliştirmesi nedeniyle, psikolojisinin de etkilenmesinin doğal olduğu düşünülmektedir.”

Kekemeliğin yaygınlık oranı nedir?

“Araştırmalar, kekemeliğin yaşamın bir döneminde görülme oranının (insidans) %5, genel nüfus içerisindeki yaygınlık oranının (prevalans) ise % 1 düzeyinde olduğunu göstermektedir. Bu durumda eğitim çağındaki çocuk ve gençlerimizin yüzde birinin bu sorundan etkilendiğini söylemek mümkündür.”

Kekemelik geçer mi?

Kekemelik sorununun kontrol altına alınabilir bir sorun olduğunu belirten Prof.Dr. Konrot, kekemelik tedavisinde kişinin ailesi ve yakın çevresine de önemli görevler düştüğünü belirterek “Kekemeliğin geçmesi konusunda kolayca evet ya da hayır diyebilmek mümkün değildir. Ama kişinin kendi isteği, çabası ve bir Dil ve Konuşma Terapisti’nin yardımı ile kekemelik kontrol altına alınabilir.

Erken dönem kekemeliğin kendiliğinden geçme olasılığı bulunmakla birlikte, söz konusu durumun kronik (inatçı) kekemelik haline dönüşme riskinin de oldukça yüksek olduğu gerçeği unutulmamalıdır.

Her yaş grubunda gözlenen kekemelik olgularının yönetiminde bireye yol gösteren terapistin yanında, bireyinaile-okul-sosyal çevresinin desteği de gerekli ve önemlidir.” diye konuştu.

Kekemelik terapisi nedir?

“Kekemelik terapisinde her bireye özgü bir terapi planı belirlenmesi gerektiğini belirten Prof.Dr. Konrot, “Kekemeliğin yönetimi oldukça karmaşık bir süreçtir ve yaş gruplarına göre farklılıklar gösterir. Her kekeme birey için ona özgü bir terapi planı belirlemek gerekir. Okulöncesi dönem çocuklarda izlenen yol ve kullanılan yöntemler ile sonraki yaşlarda izlenecek yol ve yöntemler arasında büyük farklılıklar vardır. O nedenle her yaş grubu kendi özelliklerine uygun olarak değerlendirilmeli ve sorun buna göre yönetilmelidir.”

Terapiye ne zaman başlamalıdır?

“Bu sorunun yanıtı, duruma göre değişkenlik gösterebilir. Kekemelik konusunda bilgili ve deneyimli bir dil ve konuşma terapisti, sorunu ayrıntılı olarak değerlendirdikten sonra, uygun seçenekleri önerir. Erken dönem kekemelik söz konusu olduğunda, kronik (inatçı) kekemeliğe dönüşmesini önlemek bakımından bu konuda yeterince bilgili ve deneyimli bir dil ve konuşma terapistine danışmak ve ona göre hareket etmek daha yararlı olacaktır.“

Kaynak:Milliyet

Bu haber toplam 3921 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.