DEPERSONALİZASYON BOZUKLUĞU

DEPERSONALİZASYON BOZUKLUĞU
Depersonalizasyon bozukluğu DSM IV'de başka bir ruhsal bozukluğa bağlanamayan, yoğun sıkıntıya neden olan bir veya daha fazla depersonalizasyon dönemlerinin varlığı ile belirlidir.

 

Olgularda ani ve geçici bir biçimde bireysel gerçeklik duygusunda değişiklikler olur. Kendi bedeninden veya ruhsal süreçlerden ayrılma ve bu olayları dışarıdan üçüncü bir kişi gibi gözleme belirtileri olur. Zihinsel süreç ve duygularında mekanikleşme duygusu yaşanır. Rüyadaymış gibi bir durum olur. Gerçeği değerlendirme sağlam kalır. Değişik yabancılaşma duyguları ve bedenin fiziksel niteliklerinin değiştiği duyguları olasıdır. İfade edilmesi güç duygular olabilir. Kendi varlıklarını veya çevreyi inkar edebilirler. Değişik otomatizmalar veya anesteziler izlenebilir. Bu tanı bu belirtinin diğer bir ruhsal bozukluğa bağlı olması durumunda konmaz. Normal kişilerde stres, yorgunluk ve uyku deprivasyonu gibi durumlarda da izlenebilir. Sık olarak derealizasyonla birliktedir.

Depersonalizasyon diğer bir ruhsal bozukluğa bağlı olarak ortaya çıktı ise dönemlerin sıklığı ve yoğunluğu birincil bozukluğun belirtilerine koşut gider. Hafif depersonalizasyon dönemleri herhangi bir ruhsal bozukluğu olmayanlarda da olasıdır. Belirtiler mesleki ve sosyal işlevselliği bozmuyorsa, tekrarlıyor olsa bile bu tanı konmamalıdır.

Şizofreni, affektif bozukluk, organik ruhsal bozukluk, anksiyete bozuklukları, kişilik bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, halusinojen intoksikasyonları, depresyon, temporal lob epilepsisi ve diğer beyin hastalıkları gibi durumlarda depersonalizasyon olabilir. Bu bozuklukların olması durumunda depersonalizasyon tanısı konmaz. Bir belirti olarak değerlendirilir.

Bu bozukluğun nörofizyolojik bir temeli olduğu düşünülmektedir. Beyin tümörleri veya epilepsi olgularında bu hastalıklara bağlı olarak depersonalizasyon olabilir. Temporal lob korteksinin elektriksel olarak uyarılması depersonalizasyona neden olabilmektedir. LSD gibi psikotomimetik maddeler gerçeklik algısında önemli değişikliklere neden olur. Dinamik açıdan benliğin gerçek dışı gibi algılanmasının anksiyeteden benliği koruyan bir yanı olduğu düşünülebilir. Stres ve savaş ortamlarında artar. Analitik ekol depersonalizasyonu dürtülere karşı savunma olarak  görür.

Bu bozukluğun prevalansı, cinsiyete göre dağılımı ve ailesel dağılımı konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Depersonalizasyon bozukluğunun prognozu ile ilgili çalışmalar da çok azdır.

Tedavisi ile ilgili bilgiler yetersizdir. Destekleyici ve içgörü yönelimli psikoterapi önerilir. Eşlik eden belirtilere  yönelik ilaç verilir. Antipsikotik ilaçlar yararsızdır.

http://med.gazi.edu.tr/akademik/psikiyatri/dissos.DOC 

Bu haber toplam 25718 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum