Dedikodu zararlı olmayabilir: Günlük konuşmaların yüzde 14’ü dedikodu
Demirci, “Çoğumuz dedikodu yapmaktan kendini alıkoyamaz. Yapılan araştırmalar dedikodunun oldukça yaygın ve çoğu zaman da kötü niyetli olmadığını gösteriyor” dedi.
Dedikodu yapan birilerini gördüğümüzde veya hakkımızda çıkan bir dedikoduyu duyduğumuzda çoğu zaman ayıplar, üzülür veya öfkeleniriz. Böyle durumlarda dedikodu yapan kişileri kötü niyetli olarak betimlediğimizi dile getiren İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Psikiyatrist-Psikoterapist Onur Okan Demirci birçok araştırmanın dedikodunun normal bir davranış olarak nitelendirildiğini söyledi.
Demirci, “Dedikodu gerçek olmasa bile hakkımızda çıkan dedikoduyu kendimiz bile gerçekmiş gibi kabul ederek öyle olmadığına dair herkesi inandırmaya çabalarız. Dedikodu yapanlara nefret dolu, özgüvensiz, yalancı, kıskanç gibi sıfatlar yükleriz. Dedikoduya inananlara da aptal, beyinsiz gibi ithamlarda bulunuruz. Oysaki birçok araştırma dedikoduyu normal bir davranış olarak nitelendirmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre dedikodular günlük konuşmalarımızın yaklaşık yüzde 14’ünü oluşturmaktadır. Her ne kadar dedikodu yapanları ayıplıyor da olsak hepimizin günlük konuşmalarının bir kısmını dedikodu kaplamaktadır. Özetle; dedikodu yapanlara fazla kızmayın çünkü hepimiz yapıyoruz” diye konuştu.
"DEDİKODU ARKADAŞLAR ARASINDAKİ İLİŞKİYİ GÜÇLENDİRİYOR"
Yapılan araştırmalarda dedikodu yapmanın arkadaşlar arasındaki ilişkiyi de güçlendirdiğine dair veriler bulunduğunu dile getiren Psikoterapist Demirci, dedikodu sınıfına giren konuşmaları şöyle açıkladı:
“Örneğin; bir arkadaşınızın ilişkisi hakkında konuşmaktan tutun, bir yakınınızın sağlık durumunu konuşmak, güncel politik konulardaki politikacılar hakkında konuşmaya kadar hepsi dedikodu kapsamına girmektedir. Bilimsel ve akademik olarak kısaca dedikoduyu tanımlarsak; “O anda orada bulunmayan birinin hakkında konuşmak” diyebiliriz. Sanılanın aksine olumsuz, kötüleyici dedikodular o kadar da yaygın değil. Yapılan dedikoduların önemli bir kısmını pozitif yani olumlayıcı dedikodular oluşturmaktadır. “Biliyor musunuz onu dün kiminle gördüm?” cümlesi sağlam bir dedikoduyu başlatıcı cümle olabilir fakat devamında “helal olsun sonunda istediğini aldı” diye devam ederek hakkında konuşulan kişiyi olumlamaya götürebilir. Burada kıskançlık duygusunun yerini takdir etme hissi veya davranışı almıştır.”
"KADINLARIN ERKEKLERDEN DAHA ÇOK DEDİKODU YAPTIĞI YANLIŞ!"
Dedikodu davranışından ziyade dedikoduyu yapan kişileri stigmatize etme yani etiketleme davranışının dedikodunun kendisinden daha kötü olabildiğine dikkat çeken Onur Okan Demirci, bu konuda en yaygın etiketleme şeklinin kadınların erkeklere göre çok daha fazla dedikodu yaptıkları hakkındaki inanış olduğunu söyledi.
Bilimsel verilerde kadınların erkeklere göre daha çok dedikodu yaptığına dair sonuçların bulunmadığını söyleyen Demirci, “Böyle bir etiketleme sonucunda kadın cinsiyete sahip olmak otomatik olarak “dedikodu yapabilir” etiketini de beraberinde getirmektedir. Bu etiket yüzünden belki de kadın cinsiyete sahip olmak bir iş bulmayı zorlaştırabilir, işten çıkarılmayı kolaylaştırabilir, yargılanmayı beraberinde getirebilir. Herhangi bir dedikodunun sorumlusu olarak öncelikle o ortamda bulunan kadınlar suçlanabilir. Bu açıdan baktığımızda dedikoduya olan önyargılarımız dedikodunun kendisinden çok daha zararlı bir hal alabilir. Kadınlar bu konuda öyle bir etiketlenmiş durumdadır ki çoğumuz, neredeyse alınlarında ‘dikkat dedikodu yapabilir’ yazıyormuş gibi davranıyoruz” ifadelerini kullandı.
"DEDİKODULARIN YÜZDE 10’U OLUMLU"
Yapılan araştırmaların dedikoduların yüzde 10’unun tamamen olumlu olduğunu gösterdiğine vurgu yapan Demirci, “Ne kadar güzel, ne kadar yakışıklı, ne kadar zeki, ne kadar çalışkan gibi cümleleri zarar vermeyen, nötr dedikodular olarak değerlendirebiliriz.
Dedikoduların bazen önlem almamızı dahi sağlayabileceğini ifade eden Demirci, “Örneğin; hakkında sahtekar veya güvenilmez olarak duyduğumuz biri ile bir iş yaparken temkinli davranmamızı sağlayabilir. Olumlu dedikodular bizi o insana daha sıkı bağlanmamızı sağlayabilir. Dedikodular zihnimizde önyargılar oluştururlar fakat o önyargıları nasıl kullanacağımız ise bizim elimizdedir. Zararlı olan dedikodunun kendisi değil bizlerin dedikodu malzemesine olan bakışımıza göre kendimizi yönlendiremeyişimizdir. Zihnini verimli ve farklı bakış açılarını görebilecek şekilde kullanan bir insan her tür dedikoduyu kendi lehine çevirmesini bilecektir” diye konuştu.
Demirci, “Dedikodu hepimizin günlük iletişim şeklimizin bir kısmını oluşturmaktadır. Dedikodu bir tür iletişim yoludur. Dedikodusuz bir hayat yerine önyargılarla yönetilmeyen bir hayat amacı güdebilirsek daha sağlıklı yaşayabiliriz. İnsan dedikodu yapan bir hayvandır. Düşünen insan ise dedikoduyu sağlıklı şekilde değerlendirebilen bir hayvandır” diyerek sözlerini tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.