Çocuklar misafirliğe engel mi?

Çocuklar misafirliğe engel mi?
Eskiden hayat farklıydı. Evler tek katlı ve bahçeliydi. Çok geniş olmasına rağmen sade döşenirdi. Kadınlar bütün işlerini kendileri yapardı.

Gülay Atasoy / ZAMAN


Şimdilerde teknoloji kadınların işlerini kolaylaştırdı. Ama onları da apartmanların küçücük katlarına hapsettiği yetmiyormuş gibi; eve doldurulan eşyalara hizmetçi etti.

Eskiden işleri yapmak zordu. Şimdi ise hayatı yaşamak zor. İnsanlar yalnızlığa mahkum. O sıcak arkadaşlık, dostluk birbirine çat kapı girip çıkmak tarih oldu. Hele de sadece koltukların oturduğu o güzelim salonlara çocuklu biri geldiğinde evin hanımı huzursuz oluyor. Çocuk evini kirletecek, eşyalarına zarar verecek diye ödü kopuyor. Öte yandan bazı anneler de sorumsuz davranıyor. Çocuk koltukların tepesinden inmiyor. Masanın örtüsünü çekiyor. Vazoyu kırıyor. Her şeyin altını üstüne getiriyor. Evi savaş alanına döndürüyor. Ama annede "tık" yok... Sadece çayını yudumlarken arada bir "Aaa evladım yapma. Ay! Teyzesi bizim oğlan çok yaramaz, her şeyi kırıp döküyor. Kusura bakma o güzel örtüne de çay döktü, ama ne yapalım çocuk işte!..." Tabii çocuk annenin "yaramaz" sözünden gaz alıp ben "yaramaz"mışım diye daha da saldırganlaşıyor.

Kimi anneler de evlerini çiçek gibi donatıyor. Fakat çocuğun hiçbir şeye dokunmasına müsaade etmiyor. Çocuk dokunacak olsa hemen eline vuruyor. "Dokunma" diye kızıyor. Oysa çocuk etrafındaki eşyaları merak ediyor... Dokunarak incelemeye çalışıyor. Anne de buna izin vermeyince misafir gittiği yerde evde yapamadıklarını yapıyor. Her şeyi kırıp döküyor. Bu sefer evin sahibi evine gelmesin diye o aileyle görüşmek istemiyor. Onun için anneler, evlerinde çocuğun hareket alanını sınırlamamalı. Çünkü her dokunduğu şeyde eline vurulan çocuk, hırçınlaşarak daha çok kırıp dökecektir. Kendi evinde özgür olacak ki, komşuya gittiğinde sağa sola saldırmasın.

Kimi anne de çocuğunun yaramazlığıyla hem misafirliğe gidiyor, hem de yaramaz çocuğunu "yapma, etme, dur" diyerek hırpalıyor. Anneler misafir gittikleri yerde sorumsuzca çocuklarını bırakıp ev sahibine zarar vermesine göz yummamalıdır. Misafirliğe giderken yaramazlık yapmayacağına dair çocuktan söz almalı, eve döndüğünde de ödüllendirmelidir.

Şayet çocuk, hiperaktifse yaramazlık yapması çocuğun elinde olan bir şey değildir. Böyle anneler, elbette eve hapis olmayacak. Kendisine yakın akrabalara gidecek. Çocuğu hırpalamayacak. Hele sinirle başkalarının yanında şiddet uygulayarak şahsiyetini yaralamayacak.

Esasen çocuklar konserve kutusu gibi beton yığınlarının arasına sıkıştılar. Çocukluk enerjilerini boşaltacak bahçelere hasret kaldılar. Anneler de çocukları kırıp dökecek diye sıcak komşuluk ve akrabalık ilişkilerini askıya aldılar. Her şeye rağmen rızkın artmasına, ömrün uzamasına sebep olduğu belirtilen akrabalık ve komşuluk bağlarını koparmayıp düzeyli şekilde devam ettirmeye gayret etmelidir.

Cam eşyalara dikkat!

Evde çok ve gereksiz eşya kaza riskini artırıyor.

Çocuğun dokunduğunda üzerine düşebilecek, devrilecek, kırılacak, kesici eşyaların ortadan kaldırılması hayati önem taşıyor.

Cam gibi kırılan eşyalar evde çocukların yaralanma hatta ölümle bile sonuçlanabilecek ev kazalarına davetiye çıkarır.

Mobilya alırken kenarları sivri değil oval ürünler tercih etmeniz çocuğunuzun sağlığı açısından önemlidir.

Evdeki fazla eşya çocuğu da daraltıyor

Havaların soğuması ile birlikte çocukların evde geçirdikleri zaman dilimi artıyor. Evlerin tıka basa eşya veya süse dönük benzeri nesnelerle doldurulması çocukların evdeki oyun alanını kısıtlayarak mutsuz ediyor. "Ona dokunma, şunu çekme, yapma, kıracaksın!" gibi sürekli yapılan uyarılar ve azarlar, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.

Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Şebnem Günay, çocuğun fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı gelişebilmesi için ev ortamının çok önemli olduğunu kaydediyor. Kışın çocukların vakitlerinin neredeyse tamamını evde geçirdiğini belirten Günay, "Ne yazık ki evlerimizi tıka basa eşya, süs ve objelerle dolduruyoruz. Bu durum en çok çocuklarımızı mutsuz ediyor." uyarısında bulunuyor. Büyük şehirlerde çocukların daha çok evde zaman geçirdiğini ifade eden Günay, bir de evlerin tıka basa doldurulmasının çocukların hareket alanını iyice kısıtladığının altını çiziyor. Bu durumda çocuğun koşabileceği, oynayabileceği yer kalmadığını dile getiren Günay, sürekli yapılan uyarı ve azarlarla çocuğun baskı altında tutulduğuna bu şekilde çocuğun sürekli tedirgin bir davranış gösterdiğine dikkat çekiyor.

Bu haber toplam 3447 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.