Çatışan dinler değil insanlar
Ayşe Düzkan / [email protected]
İLK romanı Deniz Katedrali ile tarihi romanın en önemli adları arasına giren İspanyol yazar ve avukat Ildefonso Falcones’in yine çok büyük satış rakamlarına ulaşan ikinci romanı Fatıma’nın Eli Türkçede yayımlandı. Endülüs’te 16’ncı yüzyılda geçen romanıyla ilgili Falcones’le konuştuk.
Tarihi romanlara büyük rağbet var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Filmlerde de epey macera var ama gerçek hayatta filmleri aratmayacak şeyler oluyor. Roman okumak bana bunlardan kaçmak gibi görünüyor. Tarihi romanların cazibesi ise gündelik hayatımızda karşılaşmadığımız şeyleri anlatıyor olmalarından kaynaklanıyor. Ama bu benim kişisel görüşüm tabii.
Din ve dinler arası çatışma da özellikle 11 Eylül’den sonra tekrar dünyanın gündemine girdi. Bunun sebebi nedir sizce?
Her şeyden önce konu çok önemli. Benim anlattığım olayda binlerce insanın sürülmesi söz konusu. Daha da önemlisi bu çok bilinmeyen bir olay. Birçok konuda okuyacak çok fazla malzeme bulabiliyorsunuz ama bu konuda bulunmuyor. Aslında o dönemin günümüzle benzerlikleri çok. Ama şöyle bir farklılık var, o zamanın köktendincileri Hıristiyanlardı.
Cadı deyip öldürdüler
Bir de büyücü kadınlara yönelik baskılar anlatılıyor kitapta.
Engizisyonda süregiden bir tema bu. Yahudileri ve kitapta anlatılan Müslüman denizcileri gönderdikten sonra da devam etti büyücü kadınlara yönelik baskı. Aralarında gerçek büyücüler de vardı ama çok fazla kadın böyle bir şeyle uğraşmadığı halde öldürüldü.
Dinler arasındaki çatışmayı yıkan unsurlardan birinin aşk oldu söylenir hep. Buna katılır mısınız?
Aşk her türden farklılığı aşar; din, sınıf, milliyet. En azından başlangıçta.
Her inançtan dostum var
11 Eylül’den sonra din çatışması tekrar büyüdü, hatırlandı. Bunun son bulması mümkün mü?
Çatışma aslında dinler arasında değil insanlar arasında. Hatta insanların büyük çoğunluğu arasında da yok. Bazı gruplar arasında çatışma, hatta bazen çatışan gruplar da aynı dinden. Bunların barış içinde birlikte yaşamayı öğrenerek çözülebileceğine inanıyorum ama bu daha ziyade iyi niyetli bir dilekten ibaret.
Farklı inançlardan dostlarınız var mı?
Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve ateist dostlarım var, evet.
Arapların Endülüs’te büyük etkisi olduğu doğru mudur?
Doğru ama sonraki yıllarda Afrika’nın da büyük etkisi oldu. Denizci müzikleri, Afrika ezgileri müziği etkiledi. Gastronomiyi de etkiledi Araplar. İspanyolcada Arapçadan girmiş bir sürü kelime var. Mimari de etkilenmiş. Dolayısıyla bu denilen doğrudur.
Kitapta da sözü edilen denizciler kim?
Bunlar İspanya’da yaşayan Müslüman Kuzey Afrikalı korsanlar ve çok uzun süre yaşadıkları için etkiliyorlar toplumu.
Kitapta ibadetini gizli yapmak zorunda kalan Müslümanlar var. Aslında bu yaygın bir durum. Nasıl bir şey bu?
Bu hayatını yitirmekten iyi. Böylece hayatını sürdürebiliyor insanlar ve bu her şeyden önemli bence.
Meryem Ana’nın Arapça konuştuğu sanılırmış
Yahudilerin ve farklı mezheplerden Hıristiyanların Engizisyon döneminde yaşadıkları çok konu edildi. Ama Endülüslü Müslümanlar pek yazılmadı. Neden?
Yahudilere yapılanlarla ilgili çok daha fazla kaynak var. Bunun bir sebebi de şu olabilir, Müslümanlar Yahudiler kadar çok okuyup yazmamışlar. Dolayısıyla o dönemden kalma çok fazla şey yok. Bir takım bilgiler var ama tarihi roman yok, evet.
Bu konudaki en popüler roman sizinkisi olacak. Ve bir Hıristiyan tarafından yazıldı.
Bakalım başarılı olursa öyle olacak. Aslında o dönemde birçok ortak simge var. Örneğin Meryem Ana her iki kültür tarafından da benimseniyor ve kullanılıyor. Ben de bunun üzerine roman yazdım ama bu ortaklıkla ilgili bir sorunum yok.
Meryem Ana’nın iki kültür tarafından da benimsenmesi çok ilginç.
O yıllarda Meryem Ana ile ilgili yazılmış bir plaket var ve bunun yüzünden Hıristiyanlar o dönemde Meryem Ana’nın Arapça konuştuğunu varsayıyormuş.
Fatıma’yla ilgili böyle bir durum var mı?
Fatıma sadece Yahudiler ve Müslümanlar için anlamlı. Hıristiyanlar için böyle bir anlamı yok.
Star
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.