‘Biz 46’lığız’
Henüz üniversitede öğrenciyken kurulmuş hayallerin gerçekle buluştuğu nokta 46’lık. Uzman Psikolog Kahraman Güler’in Genel Yayın Yönetmenliği’nde iki ayda bir okurla buluşan dergi Türk Ceza Kanunu’nun 46’ıncı maddesine atıfla 46’lık adını almış. Neden 46’lık diye sorduğumuzda Güler: “Çünkü biz 46’lığız” yanıtını veriyor. Dijital yayınlara, kâğıdın pahalılığına rağmen sayfa kokuları gitmesin istedik sözleriyle açıklıyor dergi çıkarma amaçlarını. Diyarbakır’da çocukken okunacak tüm kitapları okuduğu ve yaz tatilinde okuyacak başka bir şeyi olmadığı için okula girip kitap “çaldığını” anlatan Güler: “Bir insan İnkılap Tarihi kitabını niye çalar ki?” diye soruyor ve yanıtı yine kendi veriyor: “Çünkü başka kitap yoktu!”
Derginin manifestosu
4’üncü sayısıyla raflardaki yerini alan 46’lık her sayıda bir temayı işliyor. İlk sayısında aşkı ele alan derginin yayın yönetmenine dergide cevabı aranan “Aşk bir canlıya mı, cinsiyete mi yoksa ruha mı ait?” sorusunu sorduğumuzda “Aşk bir şeyde kendimizi aradığımızda başlıyor. Ne bir kadına, ne bir mesleğe, ne bir ruha… Aşk uçsuz bucaksız bir kavram. İçine neyi koymak isterseniz aşkın içinde o vardır. Biz bir dünya, karakter ya da nesne hayal ederiz onu karşımızdakine aktarırız onda onu bulabildiğimizi hissettiğimiz zaman o bir ömür sürebiliyor. O yanılsamaya düştüğümüzü fark ettiğimizdeyse bu kesilebiliyor. Aşk hepimizin ihtiyacı olan, hepimizin peşinden gitmekten vazgeçmeyeceği ama hepimizin de çukuru aynı zamanda. Bu yüzden aşk benim için bir kimseye ait olmamak, bir kimseyi de mülk edinmemek” diyor. Dilin içinde ciddi bir erillik olduğunu vurgulayan Güler, toplumda sıkça karşılaştığımız şiddetin kaynağını kendini gerçekleştiremeyen bireylere bağlıyor.
Aşkın ve diğer tüm duyguların tutkalı olan güven 46’lık’ın ikinci temasıydı. Kahraman Güler “Temel evrensel insan hakları oturtulduğunda ve buna yönetenler ve diğer herkes bağlı kaldığında güvenimiz artıyor. Bireysel hayattaysa sanırım güvenmeyi denemek gerekiyor. İhtiyacımız olan şeyin ne olduğunu tanımlamak gerekiyor. Yine yol bizden geçiyor. Kendimizi tanımamızdan” sözleriyle ifade ediyor güven inşa edebilmenin yolunu. Bir de manifestosu var derginin. “Manifestomuzda söylediğimiz şey şu; bizim bir fikrimiz var, inancımız var. Karşıtlık üzerine var olmamak. Diğerlerinden bağımsız bir şekilde var olma çabası. Kendimiz olmaya devam edeceğiz ve başkasının varoluşunun başladığı yerde kendimizi frenleyebilmeliyiz” diye özetliyor Kahraman Güler.
‘Sığınacak yer arıyoruz’
21. yüzyılda kendini karşıtlık üzerinden var etme çabası oldukça somut. Bunun şaşırtıcı olup olmadığı sorusunu yönelttiğimizdeyse dünyada sürüp giden sert siyasi akımla ilişkilendiriyor bu durumu.
“Yönetenlerin zihinsel yapıları ve duyguları toplumsal yaşama da ciddi etkide bulunuyor. Sert bir siyasi ortamda böyle fikirlerin ortaya çıkması ya da böyle saldırıların olması kaçınılmazdır. Herhangi bir yaşam değeri oluşturamamış, kendisi olmayı becerememiş, kendisini yaşamda bir yere sığdıramamış bireyler gruplar üzerinde var olmaya çalışır. Burada bireysellik yok böyle olunca da diğerini yok etmek büyük bir değermiş gibi görünüyor” sözleriyle aslında şaşırtıcı olmadığını belirtiyor. Üçüncü sayıda eşcinsellik temasını işleyen dergi oldukça olumlu tepkiler almış. Güler de “Tartışılması gereken bir konu, iyi ki yapmışız” diyor. Bir psikologla konuşurken Sağlık Bakanlığı’nın ruh sağlığı ve nörolojik bozuklukla ilgili açıkladığı verileri de soruyoruz. Antidepresan kullanımının yüzde 27 oranında arttığı ve 9 milyon kişinin psikolojik şikayetler nedeniyle doktora başvurmasını Güler: “Değer duygusu gelişmemiş, güven duygusu gelişmemiş, kendini ifade edemeyen, ciddi bireyselleşme sorunu olan bir toplumda ne bekliyorsunuz ki? Sığınacak bir yer arayacağız” değerlendirmesini yapıyor.
Kaynak:Milliyet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.