Yaygın Psikolojik Sendromlar
Anti-ego Muhalifliği Sendromu
Özellikle hayatının büyük bir kısmını sanata vermiş fakat bu konuda ciddi bir sanat kariyeri elde edememiş bir çok tasarımcı ve sanatçının ister istemez içine düştükleri psikolojik rahatsızlık
Bu rahatsızlığın en büyük sorunu yaşanılan başarısızlık yüzünden toplumun beyendiği eserlere eleştirsel yaklaşımlarda bulunulması. bazı ileri saffa durumlarında toplumca beyenilen eserleri yok etmeye kadar giden fiili eylemlerde bulunma arzusu görülmektedir.
Fakat modern psikoloji bu rahatsızlığı temel belli katagoriler içinde incelediği için tam anlamıyla bu rahatsızlığın bilimsel bir tanımı yapılmamıştır.
Aşırı Empati Sendromu
Psikolojide "başkası bu konuda ne düşünür", genel halk arasındaki tabiriyle "elalem ne der" düşüncesiyle birey hayatında kişisel olarak yapacağı seçimlerde bulunması ve bir noktada kendi hayatını başkalarının fikirlerine göre yaşamasına sebep olan bir psikolojik rahatsızlıktır.
Kişinin her adımında kendisinin yerine karşısındakinin, etkileşimde olduğu kişi veya kişileri koymasıdır. Bencilliğin minimum düzeyde olunduğu durum. Bu şekilde iç rahat edecektir; çünkü iyi niyetli olarak yapılmıştır hareket. Bir nevi kendi kişiliğini eritip başkaları için yaşamaktır.
Genel sebepleri, kişinin kişiliğinin tam olarak gelişmemiş kendi geleceği hakkında kendi sorumluluğunu taşıma bilinçine ulaşamamış, çevre ve mahalle baskısının tercihlerine yönvermesine izin vermiş olup aynı zamanda bu kadar ve düşünceleri benimsemesinde ötürü olaşan kişisel psikolojik bir rahatsızlıktır. Toplumda kendini gösterememe, kendini kabullendirememe, sevilmek ihtiyacı, faydalı olduğunu hissetme ihtiyacı. Kendini sevme ihtiyacı.
Pazartesi Sendromu
özellikle haftasonu tatilinden sonra yarın tekrar işbaşı yapmak zorunda olduğunu daha doğrusu psikolojik açıdan zorumlulukları düşünme yüzünden haftasonu tatilini psikolojik açıdan tatil değilde sıkıntıya çevirme durumudur. özellikle işbaşı yapıldıktan sonraki gün unutulsada tekrar hafta sonu tatili ile bu sorun git gide takıntıya dönüşebilmektedir.
Peter Pan Sendromu (Peter Pan kompleksi),
Büyüme korkusu olan çocuklarda ve olgun oldukları halde çocuk gibi davranan (sosyal açıdan) insanlarda görülen davranış bozukluklarına verilen addır.
İlk sendrom 1983'de Dan Kiley isimli bir psikanalizt tarafından bulunmuştur. İsmi, James Matthew Barrie'nin Peter Pan isimli romanından gelmektedir. Fakat, Peter Pan Sendromu isimli kitap, bu sendromu detayı ile analiz etsede, DSM-IV tarfından gerçek bir hastalık olarak tanılmıyor.
Bu sendrom en çok olgun yaşta belirtiliyor (sosyal görevleri olduğu andan itibaren). En çok bekar insanlarda görülmektedir. Dan Kiley, bu sendromun küçüklükte, annenin baskısı ve babanın otoritesizliğinden kaynaklanıyor.
Bu sendrom ayrı bölümlere ayrılıyor:
10-15 yaş arası: çocuk dış dünya ile bağlantısını, korku yüzünden, koparmaya çalışiyor. Görevlerinden kaçıyor ve yalnız kalıyor.
16-22 yaş arası: Kendini beğenme ve maçoluk hissediliyor.
23-25 yaş arası: hayattan mutsuzluk ve rahatsızlık hissediliyor.
26-30 yaş arası: sendrom ilerliyor ve durum daha vahim oluyor.
45 yaşından itibaren: tekrardan çocuk olmaya çalışılıyor ve istenilmeyen hayat modundan uzaklaşılıyor.
Capgras: Kişinin kendisinin,eşinin,yakınlarının ve önemli kişilerin eşlerinin yaratılarak,gerçeklerinin yerlerini aldığı şeklindeki bir sanrı (hezeyan)dır. Sanrısal bozukluk (paranoya) hallerinde görülür.
Cotard (yadsıma sanrısı): Kişi yoğun bir şekilde ölüm, herşeyin mahvolduğu (ailesinin yok edildiği, parasız ortalıkta bırakıldığı gibi), vücudunun çalışmadığı (hatta organlarının çürüdüğü) düşünceleri içindedir. Ağır depresyonlar ve psikoz durumlarında gözlenir.
Ganser (saçmalık ): Kişi sorulan sorulara tam değil ama yakın yanıtlar verir. Belirtiler bir süre sonra kaybolabilir, bilinçteki dalgalanma ile birlikte. Örneğin 3 kere 4 kaç eder sorusun13 yanıtını verebilir. Kafa travmaları sonrası, aşırı yorgunluklar bazen de şizofrenilerde gözlenir.
Munchausen sendromu: Kişi kendi sağlık durumu ve sosyal koşulları ile ilgili olarak sürekli olarak gerçekdışı bilgiler verir. Ancak bunu bir maddi çıkar sağlamak için yapmaz. Çeşitli hastalıkları taklit ederek, ameliyatlar olabilir. Bunun genel olarak dinleyicileri inandıracak şekilde olmayan şeyleri anlatma,sürekli olarak bir yalan üretiminin olduğu durumuna pseudologia fantastica adı verilir.
Porto-Rikolu (dövüşme hastalığı): Kişinin bir sıkıntı ya da bir ruhsal yakınmasının (olasılıkla paranoid sanrılar etkisi ile çevreye zarar verme isteği) olması ile başlayan karşısına çıkana vurması, dövmesi ile beliren bir durumdur. Dürtü kontrol bozuklukları, sanrısal bozukluk ve bazı kişilik bozukluklarında gözlenir.
Pseudocyesis: Kişi hamile olmamasına karşın, gebeliğin belirtilerini hissedip ( karın ve göğüslerde ağrı,karında büyüme, aşerme gibi), hamile olduğuna inanır.
Don Juanizm: Karşısına çıkan kişilerle devamlı olarak cinsel ilişkide bulunarak, o kişileri adeta bir eşya yerine koyan, bu cinsel girişimlerden gene de sıkıntı duyan, sık bir şekilde eş değiştiren kişiler anlatılmak istenir. Kadınlarda görülen şekline nymphomania denir.
De-clerembault (Erotomani): Kadınlarda gözlenen, genellikle kendisinden daha yüksek sosyokültürel düzey ve kendinden daha yaşca büyük hatta şöhretli, meşhur kimselerin kendisine aşık olduğu şeklinde bir düşünce içeriğinin olduğu durum. Sanrısal bozukluğun erotomanik tipinde gözlenir.
Cain (kabil)/kardeş kompleksi: Kardeşe karşı rekabet, saldırı hatta öldürme hisleri ile giden durum. Kabil ve Habil Adem ile Havvanın oğulları olup,oğullarından biri diğerini öldürmüştür.
Herakles kompleksi: Babanın çocuklarından nefret etmesi ile seyreden duygusal karmaşası olarak tanımlanmıştır.
Jocasta kompleksi: Annenin oğluna hastalık derecesinde ve tüm ruhsal doyuma erişildiği aşırı bağlılığı.
Medea kompleksi: Eşinden nefret eden annenin bunun acısını çıkarmak ve kocasından hıncını almak için çocuklarını öldürmek istemesi ya da nefret etmesi.
Orestes kompleksi: Kişinin annesini öldürme isteği olarak tanımlanmıştır..
OTHELLO
Adını ünlü yazar William Shakespeare’in “Othello” adlı eserinden alan bu rahatsızlık, kişinin sevdiği birini hastalık derecesinde kıskanması durumu olarak ifade ediliyor. Eşinin veya sevgilisinin sadık olmadığı düşüncesine kapılan kişiler, kafalarında kurdukları senaryoda ihanete uğradıklarının düşünüp, birlikte oldukları kişilere zarar verebiliyor.
YABANCI EL
Beynin iki yarısı arasında ilişkinin zayıflaması veya bozulmasından kaynaklanan bu rahatsızlıkta, insan, bir eliyle tuttuğu nesnenin şeklini bile algılayamıyor. Daha ileri hallerde de ellerden biri tamamen kontrolden çıkıyor ve iradeyle hükmedilemez hale geliyor.
HUZURSUZ BACAKLAR
Sık görülen rahatsızlığı yaşayanlar genellikle yatağa girip hareketsiz kaldıklarında bacaklarında fark ettikleri, ancak tam olarakda tarif edemedikleri rahatsız edici hislere kapılıyor. “Baldırlarım ağrıyor”, “bacaklarıma derinden bir şeyler batıyor”, “yanıyor” gibi çok farklı şekillerde şikayetlerini tarif ederken, bu hislerin tümü istirahat halinde ortaya çıkıp, hareket ile kayboluyor.
Bu nedenle bu hisler sadece yatarken değil gün içinde özellikle uzun süre hareketsiz kalındığında da ortaya çıkıyor ve kişi bacaklarını hareket ettirme ihtiyacı duyuyor.
Bu rahatsızlık uykusuzluğa ve buna bağlı yorgunluk, dikkat ve konsantrasyonda azalma ve kişilik değişikliklerine neden olabiliyor.
OLFAKTÖR REFERANS
Çevresine katlanılmaz ölçüde kötü bir koku yaydığına inanan kişi, beden kokusuyla aşırı meşgul olurken ve bundan dolayı kendilerini suçluyor. Gerçekte var olmayan bir koku için sık sık çevrelerinden özür dileyen kişiler, dişlerini fırçalayarak veya sık sık elbise değiştirerek kokudan kurtulacaklarını düşünüyorlar.
CAPGRAS
Fransız psikiyatr Capgras tarafından 1923 yılında tanımlanmış sendromun başlıca özelliği, kişinin çevresindekilerin gerçek olmadığına, başkalarının onların yerine geçtiğine inanması olarak tanımlanıyor.
Kadınlarda biraz daha fazla görülen bu sendrom sanısal bozukluklardan biri olarak sınıflandırılabileceği gibi şizofreninin bir belirtisi olarak da görülebiliyor. Hasta, kendisini oldukça karmaşık bir komplonun içinde hissediyor ve çevresindekilerin farkında olmaksızın değiştirildikleri düşüncesinin rahatsızlığını yaşıyor.
MUNCHAUSEN SENDROMU
18. yüzyılda yaşamış bir Alman baronu olan ve Rus ordusunda paralısüvarilik yapan Karl Fredrich von Münchausen’in ismi, Rus-Osmanlı Savaşı dönüşte kahramanlıklarıyla ilgili anlattıklarının abartılı olması ve yalancılığıyla ünlenmesi sonrası, yalan hastalık öyküleri anlatanları tanımlayan sendroma verildi.
Yapay bozuklukların en uç tipi olan rahatsızlık, ilk kez 1951’de hastane hastane dolaşıp hastalık öyküleri uyduran ve kendilerine gereksiz yere cerrahi girişimler uygulanmasına razı bir grup hastayı belirtmek için kullanıldı. Bu rahatsızlığı bulunanlar doktorun muayenehanesine veya acil servise sıklıkla uydurma hastalık öyküsü ile gidiyor.
Öyküsü genellikle yalanlarla dolu olan bu kişilerin, şaşırtıcı sayıda hastaneye gittiği ve sağlık personelini aldattığı da gözleniyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.