Sifiliz - Frengi Hastalığı Nedir?

Sifiliz - Frengi Hastalığı Nedir?
Sifiliz, spiroket türü bir bakterinin neden olduğu, belirtili ve belirtisiz dönemlerle seyreden, deri, mukoza ve iç organları tutabilen, tedavi edilmediğinde kronikleşen cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır.

Sifiliz, spiroket türü bir bakterinin neden olduğu, belirtili ve belirtisiz dönemlerle seyreden, deri, mukoza ve iç organları tutabilen, tedavi edilmediğinde kronikleşen cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. 

 

Etken :

Hastalığın etkeni Spiroketa pallidum adlı mikroorganizmadır.

Epidemiyoloji :

Hastalığın cinsel yolla, yara akıntısı, tükrük, kan gibi vücut sıvılarına temasla bulaşması hastalığın sosyal önemini arttırmaktadır. Ayrıca annenin enfeksiyonu hamilelikte bebeği etkileyerek doğuştan sifiliz hastalığına sebep olabilir.

Etkili tedavi yöntemleri olmasına rağmen son yıllarda toplumda sifiliz görülme sıklığında artış olmaktadır. Bu, ahlak kurallarının değişmesi ve cinsel ilişki serbestliğinin artmasına, eğitim yetersizliğine ve göçlere bağlanabilir.

Hastalık cinsel olarak aktif yaş grubunda, sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda daha sıktır. Bulaşma, hasta kişiden sağlam insana genellikle cinsel ilişki ile ve anneden bebeğe geçiş şeklinde olur. Daha nadir olarak kan transfüzyonu, öpüşme, yaraya temas şeklinde de olabilir.

Klinik :

Sifiliz primer, sekonder, latent ve geç dönem olmak üzere dönemler şeklinde bulgular verir.

Primer Sifiliz: Vücuda giren bakteri lenf ve kan yoluyla vücuda yayılır. Ortalama 21 günlük inkübasyondan sonra (3-90 gün) giriş yerinde Şankr adı verilen kenarları belirgin, yuvarlak-oval, tek, tabanı temiz, sulantılı ve ağrısız bir yara oluşur. Bundan sonra sifiliz testleri pozitifleşir. Çoğu hastada bu dönemde tek taraflı, deriye yapışık olmayan, ağrısız lenf bezi büyümesi de vardır.

Sekonder Sifiliz: Bakterinin tüm vücuda yayıldığı dönemdir. Şankrın çıkmasından ortalama 1-6 ay sonra ateş, baş ve boğaz ağrısı, kas-eklem ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı kusma gibi belirtiler ortaya çıkar. Ciltte değişik özellikte döküntüler görülür. Bu döküntülere benzer şekilde ağız, yutak ve genital bölge mukozasında gri-beyaz plaklar görülür. Ağrısız lenf bezi büyümeleri, kaş, saç dökülmeleri olur. Bazı hastalarda sinir sistemi tutulumu, eklem, karaciğer, göz, böbrek tutulumu olabilir.

Latent Sifiliz: Sekonder sifiliz bulgularının kaybolmasından geç sifiliz belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen süredir. Hastada bu dönemde klinik bulgu olmasa da serolojik testler pozitiftir ve hasta bulaştırıcıdır. Tedavi edilmeyenlerde hastalıkta tekrarlamalar olabilir.

Geç Sifiliz: Hastalığa bağlı hasarlar bu dönemde görülür. Bu dönemdeki hasta bulaştırıcı değildir.

  • Kardiyovasküler Sifiliz: Tedavi edilmeyenlerde kalp ve damar tutulumu görülür. Aort damarında genişleme, aort yetmezliği ve kalbi besleyen damarlarda tıkanma meydana gelir. Bunlara bağlı göğüs ağrısı ve infarktüs görülebilir.
  • Nörosifiliz: Sifilizin her döneminde sinir sistemi tutulabilir. Belirtisiz olabileceği gibi şuur bozukluğu, felçler, yürüme ve denge bozukluğu, demans, idrar kaçırma, konuşma bozukluğu gibi ileri şekillerde de olabilir.
  • Gummatoz Sifiliz: Gumma, sekonder lezyonun iyileşmesinden 1-46 yıl sonra oluşan kronik inflamatuar bir lezyondur. Tüm organlarda olabilir. Sıklıkla cilt, kemik ve karaciğer tutulur. Beyin ve kalp tutulursa hastanın durumunda kötüleşme ve ölüm olabilir.
  • Konjenital (Doğumsal) Sifiliz: Primer veya sekonder sifilizli anne tedavi edilmezse ölü doğum, düşük, erken doğum olabilir. Erken sifiliz döneminde geçiş daha fazla olmaktadır. Bebekte ilk 3 aydan itibaren bulgular ortaya çıkar. Karaciğer-dalak büyümesi, sarılık, kansızlık, döküntüler, lenf bezi büyümeleri, göz-kemik tutulumları, menenjit, beyin zarında su toplanması, sinir felçleri görülebilir. Geç konjenital sifiliz bulguları 2. yaştan sonra görülür. Hutchinson dişleri denilen özel diş yapısı, duyma kusuru, mental gerilik, semer burun görülür.

Tanı :

Sifilizin tanısı klinik bulgular yanında, özel mikroskopik ve histopatolojik inceleme ile bakterinin gösterilmesi ile ve en kolay şekilde serolojik testlerle konur. Primer şankr ve ikinci dönem cilt lezyonları bol miktarda mikroorganizma içerir. Bunlardan ve gerekirse lenf bezlerinden alınan örnekler incelenir. Ayrıca serolojik olarak kanda antikor araştıran testler yapılır. Primer sifilizden 4-8 hafta sonra pozitifleşen VDRL (Venereal Disease Reseach Laboratory) ve RPR (Rapid Plasma Reagin) testleri taramada ve tedavi takibinde kullanılır. Yalancı pozitiflik ve negatiflik olabileceğinden daha duyarlı ve özgül, ancak daha pahalı olan TPHA, FTA-ABS, PCR gibi testler tanıyı teyit etmek için kullanılır.

Tedavi :

Erken dönem sifiliz tedavisinde kısa süreli penisilin yeterli iken geç latent ve geç dönem sifilizli hastalarda daha uzun süreli tedaviler uygulanır. HIV (+) hastalarda tekrarlama riski fazladır.

Korunma :

Cinsel temasla bulaşan bir hastalık olması toplumda gizlenmesine neden olabilmektedir. Ancak bu daha fazla kişiye bulaşmayla sonlanmaktadır. İnfekte ve tedavi olmamış bir kimsenin hastalığı uzun süre bulaştırdığı unutulmamalıdır. Hastalığa karşı koruyucu bir aşı henüz yoktur. Sifilizli kişilerdeki lezyonlar HIV geçişini kolaylaştırdığından HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalık testleri de yapılmalıdır.

İstanbul Sağlık Müdürlüğü

Bu haber toplam 56912 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum