Zihnim ve bilinçaltım zıtlaşırsa

Sabah Gazetesinden SEDA DiKER, günümüz ilişkilerinde zihinde yapılanmış düşünceleri ve pratikte bu çatışmaların yasnımalarını yazdı.

Sabah Gazetesinden SEDA DiKER günümüz ilişkilerinde zihinde yapılanmış düşünceleri ve pratikte bu çatışmaların yasnımalarını yazdı. SEDA DiKER'in köşesine taşıdığı Zihnim ve bilinçaltım zıtlaşırsa yazısının ayrıntıları şöyle:

Bazen zihnimizle bilinçaltımız arasında müthiş bir girdap oluşur. Ne istediğimizi bilmeyiz. Bazen de toplumsal yargılar nedeniyle kendimizi öyle şartlarız ki, ruhumuzun gerçek arzularını gözden kaçırmaya başlarız. Kendi mutluluğumuz yerine başkalarını mutlu etmeye çalışırız, toplumun bizi onaylaması için yaşarız. Bu da bir çeşit kölelik değil midir? Köleliklerin bilinçaltındaki izine baktığımızda değersizlik duygusuna rastlarız. Yine muhteşem bir kadın vardı. "Öylesine güçlüyüm ki, hiçbir erkeğe boyun eğmeye ihtiyacım yok," diyordu. Uzun bir flört devresinden sonra evlenmeye karar vermiş ve kendisini seven erkekle dünya evine girmişti.

ARADA SEVGİ YOKSA EVLİLİK AKDİ YÜRÜMEZ

Girmişti girmesine de, bir türlü mutluluğu tam olarak yakalayamıyordu. Aslında yakışıklı bir adamdı. Güzel bir işi, bol kazancı vardı. Ama aşırı kontrolcüydü. Özgür bir ruha sahip olan genç kadını kısıtlamaya çalışıyordu. Belki de görüntüde bir problem yoktu ama genç kadın bunalıyordu. Kavgalar sıklaştıkça, evliliğin ilk günlerindeki sıcaklıklar da azalıyordu. Adamın eski ilgisi kalmamıştı. Genç kadın sorunları çözmek için bir danışmana gitme kararı almıştı. Ve haklıydı da... Bu arada yolu benim ofisime de düştü. İlk yapmak istediği, belki de aradığı gerçek mutluluk ve huzuru yakalayabilmek için bilinçaltıyla çalışma yapmaktı. Hatta kendisinin bilmediği korkuları varsa, onları temizlemekte fayda vardı. Ama biz çalışmaya başlar başlamaz, çok farklı bir şeyle karşılaştı. Kocasıyla mutlu değildi ve belki de boşanmayı istiyordu. Oysa ailesi ve toplumun gözünde boşanmış olmaktan korkuyordu. Dul bir kadın olmak çok zordu. Biliyor musunuz? Çoğumuzun gözden kaçırdığı bazı şeyler vardır. Mesela, her evlilik bir akittir. Her evlilik akdinin maddeleri arasında aşk yer almayabilir. Çiftler sadece aşk veya tutku değil, bazen sosyal konfor, güvence, çocuğun düzgün yetiştirilmesinde işbirliği, hatta parasal işbirliği için bile bir arada kalabilirler. Üstelik bu, asla yargılanacak bir davranış değildir. Burada tutkal olan tek şey, sevgidir. Arada sevgi ve saygı yoksa, o evlilik akdi yürümez. Ama eğer toplumun yargılarından korkuyorsam, başkalarını memnun etmek için o evliliğe tutunuyorsam, burada sorun var demektir. Ben artık kişiliğimi, hatta kimliğimi kaybetmeye başlarım. Mutlu olduğumu sanarak, ama içten içe sağlığımı kaybederek yaşamaya alışırım. Hatta bu bir tür yaşam biçimi olur. Çünkü almaya mahkumdur. Bir kez alışkanlık halini almaya görsün, artık çıkış yolunuz da kaybolur. Kendi duygularınızla yüzleşemeyecek hale gelirsiniz. Yoksa uzun bir süreyi hatalarla geçirmiş olduğunuzu kabul etmek zorunda kalırsınız.

KENDİNİZİ MUTLU ETMEK İÇİN YAŞAYIN

Herkes bu kadar cesaretli değil. Kendi kendine yalan söylemeyi tercih edenler ise, artık toplum için ya da zaafları için yaşamaya başlıyorlar. Sevgili hanımlar, her zaman bir çıkış kapısı vardır. O güzel kadın evliliğini kurtarmak için ayrıca yardım alıyordu. Ona sordum: "Bu adamla evliliği kurtardığında eline ne geçecek?" Biraz düşünerek cevap verdi: "Sevgimin peşinden koşmuş olacağım." Daha sonra derin bir odaklanma ve bilinçaltı çalışması yaptığımızda, kocasıyla bütünleştiğini, sevgi dolu bir birliktelik yaşadığını düşündüğünde, bilinçaltı sürpriz bir şekilde onu rahatsız etti. Genç kadın adeta diri diri mezara girmişti. Bilinçaltı genç kadını uyarıyordu. Bu adamla birlikte olmaya çalışmak, duygularını öldürmek gibiydi. Zihnim ve bilinçaltım her zıtlaştığında acı çekerim. Hatta yeterince uzun süre acı çeker de gerçek arzularıma kulak vermezsem, değersizlik kök korkusunu ruhuma yerleştiririm. Kendime yalan söylerim. Tek getirim vardır: toplum karşısında mükemmel bir görüntü... Oysa hayatımı değiştirebilecek kadar cesaretli davranırsam, esaret biter. Başkalarını değil, kendinizi mutlu etmek için yaşayın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri