Yaşamdaki önceliklerimiz ve onlara ayırdığımız zaman arasındaki ilişki nasıldır acaba?
Her birimize eşit olarak verilen nadir imkânlardan birisi olan zamanı, harcıyor muyuz yoksa yaşıyor muyuz?
“Zamanı harcamak” önemli olanı ertelememize neden olan bir tuzaktır. Hep yapmamız gereken bir iş vardır. İşte ve evde “görev” duygusu ile yetiştirmeye çalıştığımız pek çok ayrıntı zihnimizi kurcalar ve zamanımızı işgal eder. Bu arada ele geçirilen bütün boş vakti ailemizle ya da çocuğumuzla geçirme telaşına düşeriz. Bu telaşımız, yaşamsal önem taşıyan ilişkilerimizi kuvvetlendirme ve verimli kılma amacı taşır. Ancak; ilişkiler telaşı ve araya sıkıştırılmayı sevmez. Yakınlarınıza “harcadığınız” zamanın uzunluğu, verimliliği ya da kaliteyi belirlemede bir ölçüt değildir. Detay çalışılarak hazırlanmış bir etkinlik planı da zamanı yaşamak için yeterli değildir. Rol icabı, görev duygusu ya da gerektiği için onlarla zaman geçirmek; sadece zamanı harcamaya neden olmaz. İlişkinin gelişimini ve kişiler arasındaki bağı da incitir. Onların ilişkimiz içinde kendilerini değersiz hissetmelerine neden olur. Sevdiklerinizle geçirilen zamanda, çok yönlülük önemli bir kriterdir. Bedeniniz orada ama dikkatiniz TV’deki filimde. Çocukla oynuyorsunuz ama aklınız ofisteki işlerde. Yaşanana kendinizi bütün olarak vermek, o anı her yönüyle paylaşmak; zamandan, durumdan ya da vuku bulandan kopmak değildir. Akşamın telaşını anlamamak mümkün mü? Ya da işteki aksiliklerin olası sonuçlarını düşünmemek, umursamaz davranmak? Ancak, yaşamın her türlü yüzü; sevdiklerimizle paylaşımı, onlara katılmayı ya da onları katmayı olanaklı kılabilecek ayrıntılarla yüklüdür.
Zamanı yaşamak; kişinin elde edişlerinin farkında olduğu ve ilişkilerine karşılıklı katkı koyduğu bir süreci barındırır. Bu süreçte kişi; öncelikli olarak önemsediği kişilerle doyurucu etkileşimde bulunur. Günümüzde “kaliteli” zaman geçirmek dediğimiz bu süreç, yapılan işten ya da harcanan zamandan bağımsız bir detayı içerir: İletişimde bulunduğumuz kişiye bir şeyler verir, onu bir şeylerin içine katar. Bize ve onlara karnımızın doyması gibi bir rahatlık hissi verir.
Sevdiklerinizle kaliteli zaman geçirmek demek; aranızdaki bağa, biraz daha sağlamlık ve kopmazlık katmak demektir. Var olanla yetinmeyip; ilişkiyi daha öteye götürmek, birbirini biraz daha tanımak ve kabul etmektir. Karşılıklı paylaşım, yürekten gelen ortak gülümsemeler zamanı yaşanmış kılar.
Kendimizi ve sevdiklerimizi değerli kılmanın yollarından biri de; onlarla geçireceğimiz zamanı “yaşamayı” başarmaktır. Yaşamındaki önceliklerin farkında olan bireyler; olağanüstü durumlar dışında bu kurala uyarlar. İlişkilerine ve kendilerine ayırdıkları zaman dilimini bozuk para gibi harcamazlar. İncelikle ve ilişkilerine katkı koyacak şekilde ele alırlar. Var olanla yetinmeyip, ilişkilerini daha öteye götürmek, birbirlerini biraz daha tanımak ve kabul etmek adına önceliklerini belirlerler.