Murat Bardakçı 1911’de Selanik seçimlerinde İttihat Terakkicilerin 20.000 seçmen taşıyarak seçimi kazanma komitacılığı yaptıklarını dünkü Haber Türk gazetesinde anlattı.
Bu tarihi bilgi İttihat Terakki’nin bu günkü uzantılarının 1995 seçimlerinde çöplüklere sahte oylar koymalarını hatırlattı.
Hatırlanacağı üzere Halkalı bölgesinde ve bazı diğer seçim bölgelerinde ‘seçime hile yapıldı’ dedirtecek belgeler bırakılmıştı. Seçim sonuçları istedikleri gibi olmazsa askeri müdahale gerekçesini böylece hazırlayan gizli komiteler şimdi ne yapıyorlar?
Bazı saha elemanları Silivri’de veya mercek altında ancak beyin takımı özel toplantılar yapıyor olabilir.
Özellikle Orduevlerinin bazı özel salonlarına dikkati çekmek isterim. Bu salonlarda emekli generallerle muvazzaf generaller sürekli toplantılar yaparlar. Orduevleri koloni gibi işlev görür.
Emekli generallerin önemli bir kısmında şöyle bir psikoloji vardır. Yüksek sorumluluk duygusu ile yetiştirilmişlerdir.
‘En büyük vatansever kendileri, kendileri olmazsa memleket batacak, devletin kendilerine çok büyük ihtiyaçları var, siviller adam olmaz. Bir general vatan için yapılan ve yapılmayan her şeyden sorumludur’ ruh hali dikkati çeker.
Bazı generaller emekli olduktan sonra birden boşlukta kalıyorlar, sivil yaşama uyum yeteneklerini geliştirememişlerse orduevlerinde durumdan vazife çıkarıyorlar. Görevde olan kendilerine komutanım diyen kurmaylara ve generallere baskı uyguluyorlar.
Şu anda dört gözle seçim sonuçlarını bekliyorlar ve seçimden sonra yaşanacak muhtemel ekonomik krize umutlarını bağlamış durumdalar.
Aldıkları eğitim nedeniyle tek korktukları yasal sorumluluktur. Yüksek Askeri Şura kararlarının hukuki denetime kapalı olması darbeci geleneğin devam etmesine neden oluyor.
Muvazzaf subaylar hukuki bir korumada olduklarını hissettikleri için emekliler görevdeki komutanlara baskı yapabiliyorlar.
Bu sebeple seçimden sonra sadece Anayasanın 125’nci maddesi olan YAŞ kararları ile ilgili madde bile değişse darbeciler demokrasinin otoritesini kabul etmek zorunda kalırlar.
Yargıyı son kale gibi gören askeri akıl ve sivil paşalar muhtemelen yüksek yargıçları da etkiliyorlar.
Yüksek Seçim Kurulu’nun seçime 15 gün kala internet sayfasında küçük bir açıklama ile TC Kimlik No zorunluluğunu duyurması ve sandık görevinin kamusal alan sayılması hukukun eğilip bükülmesidir, yeni bir 367 vakasıdır. Devlet sandık müşahitlerine bir maaş mı veriyor ki, kıyafet dayatıyor?
Pasif agresif kişilikler vardır, açıktan engelleyemedikleri bir konuyu küserek, inatlaşarak veya sessizce sabote ederek, obstruksiyon yaparak bozmaya çalışırlar. Annesine kızıp ders çalışmayıp öcünü alan öğrenci gibi… Sonuçta en büyük zararı kendisi öder ama egosu geçici olarak rahatlar.
Ters role giren kişi uzun vadede kaybeder.
YSK ister cahil, kültürsüz halk çoğunluğu gördüğü toplumu engellemek veya yargı eliti egosunu tatmin için olsun, isterse komitacıların etkisi ile olsun yaptıkları topluma ters uygulama aksülamel yapacak diyebiliriz.
Bizim toplumumuz aç kalır, işsiz kalır ama kendisini adam yerine koymayana ve değerleri ile dalga geçene sandıkta cevap verir. Bunun kanıtı 1950, 1965, 1983, 2002 ve 2007 seçimleridir.
Bilge bir siyasetçi olan Sayın Ferruh Bozbeyli’nin bir tespiti vardır. “Dürüst seçim, sonuca rıza ve hükümetlerin halkın isteği ile el değiştirmesi demokratik cumhuriyetin olmazsa olmazıdır.”
Bu nedenle paranoyak elitleri tatmin için bile olsa sandığa gitmek ve seçimin dürüst geçmesini sağlamak vatandaşlık görevidir.
Ters role giren YSK’nın yaptığının toplumda doping etkisi yaparak oy verme oranını artıracağını tahmin etmek mümkün. Bütün bu bizans oyunlarına rağmen sandığa sahip çıkma iradesi ümidimizi artırıyor.
Toplumun din ve inanç özgürlüğü olarak gördüğü başörtüsü konusunda takıntılı şekilde ters rolde devam eden asker ve yargı elitleri bakalım bu sandıkta ne cevap alacaklar.