Yeni Bir Kavram Olarak: "Dijital Aktivizm"

Bilgisayar başında oturarak dünyayı değiştirmek mümkün müdür? Sokak göstericileri mi, yoksa dijital aktivistler mi daha etkili? Sabah Gazetesi'nden ARTANÇ SAVAŞ Dijital aktivizm konusunu masaya yatırdı.

Bilgisayar başında oturarak dünyayı değiştirmek mümkün müdür? Sokak göstericileri mi, yoksa dijital aktivistler mi daha etkili? Sabah Gazetesi'nden ARTANÇ SAVAŞ Dijital aktivizm konusunu masaya yatırdı.

Gereğinden fazla ciddiye alanlar ve aşırı küçümseyerek hakkını teslim etmeye bile yanaşmayanlar... Konu dijital aktivizm olduğunda, halimiz özetle budur sevgili okurlar. İlk grup, belirli günlerde profil fotoğrafını değiştirip, "Anlayana..." ibaresiyle sona eren tepkisel mesajlar yazarak dünyayı değiştirebileceğine inanır. İkinci grupsa 'klavye delikanlısı' olarak tanımladığı ilk grubu çoğunlukla "Hak internette değil, sokakta aranır," sözleriyle aşağılar, eleştirir. Peki gerçek nedir? Bilgisayar başında oturarak dünyayı değiştirmek mümkün müdür? Sokak göstericileri mi, yoksa dijital aktivistler mi karar mekanizmaları üzerinde daha etkilidir? Manipülasyona maruz kalmadan internet aktivisti olunabilir mi? Arap Baharı, sosyal medya olmadan düşünülebilir mi? Dijital aktivizm konusunu artıları ve eksileriyle masaya yatırdık.

Olumlu yanları:

Yemek siparişini, alışverişi, bankacılık işlemlerini internet üzerinden halleden bir nesil ya da nesiller bütünü haline geldiğimiz bir gerçek. Yani gündelik yaşam dijital dünyayla ziyadesiyle iç içe geçti. Bu durumda insanların tepkilerini göstermek için interneti araç olarak kullanmalarını yadırgamamak gerek. Hatta 12 Eylül sonrası ebeveynlerinin "Aman evladım konuşma, olaylara karışma," nasihatleriyle büyüyen gençliğin, internet ortamında da olsa, tepki gösterdiğini görmek olumlu bir gelişme. 

Geçmişte toplum vicdanını yaralayan olaylara yalnızca kendini bilinçlendirmiş belli bir kesim tepki verirken, bugün sosyal medya aracılığıyla tepki gösterenlerin sayısının arttığını görüyoruz. Bu yeni kitle arasında, yalnızca internetle yetinmeyip sokağa çıkanlar da mevcut. Özetle internet aktivizmi, sokakların gücünü azaltmıyor, artıtıyor. Eleştirel tabirle 'fildişi kulelerinden' tepki göstermekle yetinen internet aktivistleriyse, sokağın tepkisine kamuoyu gözünde meşruiyet kazandırıyor. 

Günümüzde dijital tepkiler de sokak eylemleri kadar ses getirebiliyor. Çünkü gazeteciler, artık gündem toplantıları öncesinde Twitter'da nelerin konuşulduğuna göz atıyor. Yani sosyal medyada tartışılan mevzular, gazetelerin ve haber bültenlerinin de gündemine giriyor. Hatta ABD'deki Siyaset, Demokrasi ve İnternet Enstitüsü'ne göre, daha fazla kişiye ulaşabildikleri için, internet aktivistleri karar verici mekanizmalar üzerinde sokaktaki aktivisterden yedi kat daha fazla etki gücüne sahip. 

İnternet aktivizminin gücü, siyasetçilerin yanı sıra güvenlik güçlerini ve şirketleri de daha dikkatli davranmaya itiyor. Örneğin ABD'de her yıl polis tarafından şüpheli görülerek öldürülen çok sayıda silahsız siyahi gençten biri olan Trayvon Martin için geçen yıl yürütülen ve ünlüler tarafından da desteklenen sosyal medya kampanyası, güvenlik güçleri üzerinde hatırı sayılır bir baskı yaratmayı başardı. Benzer şekilde şirketler de sosyal medyada kendilerine gösterilen tepkilere yanıtsız kalmanın imajlarına zarar verdiğini görüp, bu eleştirileri yanıtlamak, sorunları ortadan kaldırmak için sosyal medya birimleri kurdu. 

Arap Baharı'nda da görüldüğü üzere, sosyal medyanın organizasyon kabiliyeti, kitlelerin kısa sürede sokağa dökülmesini mümkün kılıyor. 

Olumsuz yanları:

İnternette tepkinin sadece bir tıkla, bir 'like'la veya bir mesajla ortaya konulabilir olması, pek çok kişinin yalnızca 'modaya uymak' için bu işlemi gerçekleştirmesine neden oluyor. Yani pek çok internet aktivisti, aslında neyi, neden desteklediğinin veya neye, neden karşı çıktığının bile farkında değil. 

Yalnızca belirli günlerde profil fotoğrafını değiştirerek bir şeyleri değiştirebileceğine inananlar, yaralanan vicdanları bu şekilde rahatlatıyor ve tepkileri etkiye dönüşmeden 'uysallaşıyor.' 

Sosyal medya aracılığıyla sahte kimlikler kullanarak veya olayları çarpıtarak insanları manipüle etmek, yüz yüze olduğundan çok daha kolay. Bu açıdan sosyal medyanın Arap Baharı'ndaki rolü üzerinde düşünülmeye değer. Göstericilerin örgütlenmesinde elbette ki sosyal medyanın payı vardı ancak iddia edildiği gibi devrimler Twitter sayesinde gerçekleşmedi. Twitter sadece bir araçtı ve süreci hızlandırdı. Olaylar sırasında İngilizce tweet ve hashtag'lerin, söz konusu ülkelerin kendi dilindekilerden belki de çok daha fazla kullanılmış olması, devrimlerin Twitter mahsulü olmadığının bir göstergesi. 

İnternet aktivistlerinin oluşturduğu kitleler, çoğunlukla yapay ve kolay dağılabilir nitelikte. Çünkü geleneksel kitlelerin aksine bu kitleler, çoğunlukla kısa vadede gerçekleştirilme olasılığı yüksek hedefler belirliyor. Ayrıca kitleden ayrılmayı güçleştiren dostluk, yoldaşlık bağları da, bireyselliğin ön planda olduğu bu kitlelerde bulunmuyor. 

İnternet aktivizminin, sokaktaki bir eylemde hissedeceğiniz ve sizi o kitlenin ayrılmaz bir parçası haline getirecek duyguları yaşatması mümkün değil. Elias Canetti'nin Kitle ve İktidar kitabında dediği gibi, deşarj olmadan kitle gerçek anlamda mevcut değildir. Deşarj anı, kitleye dahil olan herkesin farklılıklarından kurtulduğu ve kendilerini diğerleriyle eşit hissettiği andır. İnsanlar hiç kimsenin diğerinden daha üstün ya da daha iyi olmadığı, ayrımların kenara atıldığı bu mutlu rahatlama anı uğruna kitle oluşturur. (Her şey bir yana, fanatik futbol taraftarlarının tribündeki davranışları ve tribünün bağımlılık yapıcı etkisi de bu çerçevede incelenebilir!)  

ARTANÇ SAVAŞ / Sabah Gazetesi Pazar Eki 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri