Yaz tatili ve can sıkıntısı

Radikal Gazetesi yazarlarından Ayşe ŞEN, Haziran ayının yaklaşmasıyla beraber ailelerde ve çocuklarda başgösteren tatil sıkıntısını köşesine taşıdı. İşte ayrıntılar:

Haziran kapıda. Yazın ne yapacağınızdan ziyade bütün yaz çocukları nasıl eğleyeceğinizi düşünün siz. O çocuk milletinin en bunaltıcı havalarda evde tişörtlerini çıkarıp sanki sokakta oynayacakmış gibi durup da sefil sefil bütün gün televizyon seyretmesi, vah vah vah dedirtiyor her yaz.

Yaz okullarında disiplin olduğu, tıpkı normal müfredattaki gibi sıraya gir, şunu yap, haydi okuma- yazma vakti dedikleri için çocuklar da yaz okullarına gitmek istemiyorlar. Yani okuldan ve okuma-yazmadan hoşlanmayan normal çocuk tepkilerine sahip çocuklar için söylüyorum.

Ancak bütün gün de evde tutmak mümkün değil. Anneanne ve dede yazlığına gönderilen çocuklar da aşırı  şımartılıp huyları bozulup geri dönüyorlar ve astarı yüzünden pahalıya maloluyor. Sonra huyu bozulan çocukları düzenlemekle geçiriyorsunuz bütün vaktinizi.

Şimdi bu durumda ne yapmalı? Fazla bir seçenek yok. En iyisi yaz okulu gibi duruyor ama diyelim ki yaz okulu için para ayırdık, bu kez onca para verip de eve mutsuz dönen çocuk görmek istemiyor insan. Hani insan istiyor ki çocuk gelsin eve, mutluluktan gözleri parlasın, bütün gün ne kadar mutlu olduğunu, makarna dışında sebzeler yediğini anlatsın, çizdiği güzel resimleri göstersin, o resimlerin yarışmaya katılacağı müjdesini versin, deneylerden çıkardığı sonuçları paylaşsın, böyle gıcık bir çocuk tablosu çizsin. Bütün isteğimiz gıcık gıcık çocuklarımız olsun.

Çocuk dediğin anne baba yanındayken canı sıkılır. Bu normaldir ama biz isteriz ki çocuk hiç sıkılmasın, mutsuz olmasın, o 1950’li yılların Amerikan filmlerindeki kıl tipler gibi sahte mutluluklarla reklam filmi çevirsin. Üstelik istiyoruz ki biz hiç kılımızı kıpırdatmadan hep mürüvvet haberlerini alalım. Biz onlarla ilgilenmeden hep mutlu gezsinler, hiç canları sıkılmasın.

Çocuklarını bu can sıkıntısından sakındırmaya çalışan bir arkadaşım yazları haftanın yedi günü ful donanımlı bir program uyguluyor. Maddi durumları çok iyi. Bakınız maddi durumunuz çok iyi olunca ne yapıyorsunuz:

Sabahın köründe en pahalı yaz okuluna gidiyor, orada tenis, ikişer saatten yüzme, resim, yabancı dil gördürüyorsunuz. Öğlen eve geliyor, evde de yabancı bir hoca İngilizce öğretiyor. Akşamüstü yoga hocası gelip yoga yaptırıyor, biraz okuma dersinden sonra çocuk akşam yemeğini yiyemiyor çünkü marazlı.

O kadar yoğun programa iştah mı dayanır? Hayatının tadı tuzu kaçmış bu çocuk çikolatadan başka şey istemiyor. Bir çocuğun motor ihtiyacı nedir, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku. Akşama kadar her yerde makarna, patates kızartması yiyen çocuk, evde de makarna ve patates kızartması yiyor. Bütün gün entelektüel gelişimini tamamlattığına kanaat getiren ebeveyn, artık çocuğun televizyon seyredebileceğini düşünüyor ve vicdanı rahatlamış anne-baba, gece yarısına kadar TV izlemesine izin veriyor. Beş-altı saatlik uykudan sonra çocuk yine çok yoğun bir yaz tatili günü için erkenden kaldırılıyor.

Neymiş, evde sıkılmasın, anne babanın içi rahat etsin.

Çocuklar sıkılmayı, şöyle bir ayaklarını uzatıp kafa dinlemeyi her şeye tercih eder oldular.
Anne-babanın yıllık izninde beş  yıldızlı otellere giden çocuklar yine curcunanın içine giriyor ve yine ful program animasyon, azıcık yüzme, resim çizme, makarna, makarna, makarnaya gark oluyor. Ama ne var; anne-baba rahat, çocuk onlardan uzakta, herkes mutsuz dünyasında kendi içine dönmüş, facebook’a resim yükleme, msn’de gerzek gerzek muhabbet etme peşinde. Her birinin elinde at tarağı kadar telefon, o resmi yüklüyor, onun resmine bakıyor, ufak ve ucuz flörtler, kimse kimseyle konuşmuyor, çocuklar da hesapta süper yetişiyor, çok mutlular.

Bu şekilde ciddi bir kesim var.

Önce sanırım kendi can sıkıntısından korkumuzu alt etmemiz gerekiyor. Kendi kendine kalmasını bilemeyen, yalnız kaldığı andan itibaren bilinçaltı korku ve çözümlenmemiş kişilik problemleriyle baş edemeyen ebeveyn kendinden korkmayı bıraktığı andan itibaren evde tek başına odasında oyun oynayan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, süper huzurlu çocukların sahibi olacaklar.
Bu nevrotik anne modelinin içinde ben de varım, gelinim sana demiyom yane...

Ayşe ŞEN / Radikal

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri