Özellikle soğuk günlerde veya hafta sonlarında saatler boyunca yatakta kalma isteği birçok insan için alışılagelmiş bir durum. Ancak klinomani olarak adlandırılan yataktan çıkamama sendromunda ise kötü havalarda yataktan çıkmak kişiler için tam bir işkence olabiliyor. Bu kişiler genellikle gün boyu yatakta kalmak isteyebiliyor. Uyuma takıntısı anlamına da gelen klinomanide kişiler yatak, yorgan ve yastıklarına aşırı bir sevgi ve bağlılık hissediyor.
Klinomani sahibi kişiler yalnızca kötü havalarda değil, güneşli günlerde de tüm gün yatakta kalmak isteyebiliyor, yatak bu kişiler için koruyucu bir kalkan görevi üstleniyor. Böylece tüm sorunlardan, sıkıntılardan kaçabileceklerini düşünüyorlar.
EN ÇOK KADINLARDA GÖRÜLÜYOR
Din, dil, ırk gözetmeden dünyadaki tüm toplumlarda görülebilen bu rahatsızlığın daha çok kadınlarda görülürken erkekleri de etkileyebildiğini belirten Emsey Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca, yaşanan durumun psikiyatrik bir bozukluk olmadığı düşüncesinin, kişilerin tedavi için başvurularını geciktirebileceğini ve bu durumun ciddi sonuçlar doğurabileceğinin önemini vurguluyor.
BU İSTEĞİN ALTINDA YATAN TEMEL SEBEPLER NELER?
Depresyona meyilli kişilerde daha sık görülen klinomanide beyindeki kimyasal dengenin bozulması sonucu depresyon riskinin oluştuğunu aktaran Dr. Karaca, klinomaninin bir uyku hastalığı ya da rahatsızlığı değil, yatakta vakit geçirme istediği olduğunu vurguluyor.
KLİNOMANİ’DEN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?
“Bu kişiler saat kaç olursa olsun uyanma konusunda sıkıntı yaşamazlar. Sadece uyanık dahi olsalar yataklarından kalkmak ve oradan ayrılmak istemezler. Hazza düşkün ya da irade zayıflığı yaşayan bazı kişilerde de bu durum sık görülür” diyen Psikolog Karaca, klinomaninin tedavisi hakkında ise şunları söylüyor:
“Kişinin kendini işlevsel hissettiği bir yaşam tarzı seçmesi gerekir. Yaşamlarında zorluklar olan kişilerin zorluklarla baş etmek için yakınlarından destek alması, bu konuda yeterli desteği yoksa uzman yardımı alması yararlı olur. Kişinin iş yaşamı kadar dinlendiği, mola verdiği tatil süreçlerine de dikkat etmesi, kendine zaman ayırması bu riski azaltır. Kişinin yaşamı (geçmişi, bugünü, geleceği) yorumlayış biçimi de kendini mutsuz ve depresif hissetmesine neden olabilir. Bu nedenle şema terapi ve bilişsel davranışçı terapi başta olmak üzere terapilerin kişinin düşünce dünyasını ele almada ve gereken değişme ya da esnemelerin yapılmasında önemli rolleri vardır.”