Dünya Parkinson Günü dolayısıyla 11 Nisan'da, "Sen değil, zaman yavaşlasın" temasıyla etkinlik düzenlenecek. Hastalıkta tanı ve tedavinin önemine dikkat çeken uzmanlardan uyarılar geldi.
Parkinson Hastalığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Elibol, hareket yeteneğinde yavaşlama ve titremeyle belirti veren bu hastalıkla dünyada 10 milyon, Türkiye'de 100-130 bin kişinin mücadele ettiğini, bu rakama her yıl 10 bin kişinin eklendiğini söyledi.
2030'da parkinson hastası sayısının iki katına çıkmasının öngörüldüğünü dile getiren Elibol, geç tanı ve tedaviden kaçınılması nedeniyle hastaların sadece yarısının tedavi gördüğünü kaydetti.
Elibol, "yaşlılık hastalığı" olarak bilinen parkinsonun, 20-30'lu yaşlarda da görülebildiğine dikkati çekti.
Parkinsonla mücadelede erken teşhis, fizyoterapi, egzersiz, uygun ilaçlarla doğru tedavinin önemine işaret eden Prof. Dr. Elibol, hastalığın bu yöntemlerle önemli ölçüde kontrol altına alınarak yaşam kalitesinin yükseltildiğini ifade etti.
"Hareket etmek ve yürümek, denge bozukluklarında hatta konuşma problemlerinde ilaçlardan daha etkili" vurgusu yapan Elibol, egzersizlerin fizik tedavi programlarından sonra sürekli ve düzenli yapılmasının önemli, ev içerisindeki basit düzenlemelerin bile bazı sorunları önlemede etkili olduğunu bildirdi.
Gelişmiş ülkelerdeki tedavi yöntemlerinin Türkiye'de de uygulandığını belirten Elibol, "Hastaların yaklaşık yüzde 10'unda cerrahi tedavi uygulanması gerekir" dedi.
Cerrahi Tedavi
Türk Nöroloji Derneği Hareket Bozuklukları Çalışma Grubu Üyesi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Cenk Akbostancı, parkinson hastalarında, gereğinden fazla çalışan, "beyin hücresi topluluğu" ya da "çekirdek" adı verilen yapılar bulunduğunu, bu yapıların fazla çalışmasının engellenmesinin hastalığın birçok belirtisini düzelttiğini söyledi.
Fazla çalışmanın yakma ya da beyin piliyle engellenebildiğini, fazla çalışan çekirdeğin içine elektrot sokularak ucunun ısıtılıp, yakıldığını anlatan Akbostancı, "Bu yöntem çift taraflı uygulandığında bunama ve konuşma zorluğuna yol açtığından hep tek taraflı uygulanır. Diğer yönteme göre ucuz, kolay ve kısadır" diye konuştu.
"Beyin pili" adı verilen yöntemde ise fazla çalışan çekirdeklerin içine devamlı elektrik veren bir kablo yerleştirildiğini, kablonun bataryasının ise genellikle köprücük kemiğinin üzerine takıldığını ifade eden Akbostancı, "Belirtileri tek taraflı hastalar için yakma, çift taraflı hastalar için beyin pili tedavisi tercih edilir" bilgisini verdi.
Parkinson hastalığında cerrahi tedavinin her hasta için uygun olmadığını aktaran Akbostancı, durumları bazen iyi bazen kötü olanlar, ilaca bağlı istemsiz hareketler nedeniyle zor duruma düşenler, titreme nedeniyle zorluk yaşayanlar, yan etki nedeniyle ilaçlarını uygun şekilde kullanamayanların cerrahi tedavi şansı arayabileceğini belirtti.
Beyin pili ameliyatının etkisinin 65-70 yaş arasında daha az olduğunu vurgulayan Akbostancı, ameliyatın mikrop kapma, beyin kanaması, bataryanın cilt altında kayması, kabloların çıkması, kopması, konuşma ve yürüme zorluğu, nadiren depresyon, içe kapanma, dürtü, kontrol bozukluğu, ardışık akıl yürütme zorlukları gibi davranışsal yan etkilerin ortaya çıkabildiğini dile getirdi.
Türk Nöroloji Derneği Hareket Bozuklukları Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Akbostancı, "Bilimsel çalışmalara göre beyin pili ameliyatından sonra hastalık belirtileri yüzde 50, ilaç gereksinimi ise yüzde 80 azalıyor" dedi.