Yas ile Melankoli Arasındaki Fark Nedir?

Melankoli ile Yas duygusunun belirtileri çoğu zaman benzerdir. Bu iki duygu arasındaki en belirgin farklılık; "Yasda kendine saygıda bir bozulma yokken melankolide saygı durumunda bozulma vardır."

Prof. Dr. Oğuz Erkan Berksun* & Prof. Dr. Runa İdil Uslu**


Biz rüyalardan, narsisistik mental bozuklukların normal yaşamdaki prototipleri olarak faydalandık. Şimdi, melankoliyi, yasın normal duygulanımı ile karşılaştıracak ve melankolinin doğasını biraz olsun aydınlatmaya çalışacağız. Ama bu sefer varmış olduğumuz sonuçlardan aşırı bir beklenti içinde olunmasına karşı uyarı niteliğinde bir girişle mbaşlamak durumundayız.

Tanımında, deskriptif psikiyatnde bile değişkenlikler olan melankoli, bir tek birime indirgenmeye izin vermeyecek şekilde çeşitli klinik formlarda ortaya çıkmaktadır, Bu formlardan bir kısmı, tabloların bazılarının ruhsal değil bedensel kaynaklı olduğunu düşündürmektedir. Her gözlemcinin edinebileceği izlenimlerin dışında burada söyleyeceklerimiz, doğası su götürmez bir biçimde psikojen olan az sayıdaki vakaya aittir. Sonuçlarımızın genel geçer sonuçlar olduğu iddiasını baştan bir kenara bırakıp bugün kullanımımıza sunulmuş olan araştırma yöntemleri ile, zor da olsa, tüm bozukluklar için değil ama küçük bir grup bozukluk için bazı şeyleri, çok tipik olmasalar da keşfedebileceğimizi düşünüp kendimizi avutalım.

Klinik tablolar, yas ve melankoli arasındaki bağı (Correlation) doğrular gözükmektedir ve dahası çevresel etkilerden kaynaklanan nedenler, her iki durum için ayırdı mümkün olmayacak derecede benzerlik sergilemektedir. Yas, sevilen bir yakının veya ülke, özgürlük, bir ideal gibi düşünsel-soyut bazı değerlerin kaybına karşı gelişen bir reaksiyondur. Yasa neden olan olayların benzerleri, bazı insanlarda, bizde patolojik bir dispozisyon şüphesi doğuracak şekilde melankoliye neden olurlar. Yas içinde her nekadar yaşama karşı takınılan tutumda büyük bir değişiklik ortaya çıksa da bu değişikliğin bize hiçbir zaman patolojik ve tıbbi tedavilik bir durummuş gibi gözükmemesi çok önemli bir izlenimdir. Biz belirli bir zaman içinde bu durumun üstesinden gelineceğine inanır ve herhangi bir müdahaleyi faydasız hatta zararlı görürüz.

Melankolinin ayırıcı özellikleri, derin acılı bir yeis hali, dış dünyaya ilginin kesilmesi, sevme kapasitesinin kaybı, aktivitelerin inhibisyonu, ve kendini kınamaya, yermeye varan ve sanrısal cezalandırılma beklentisinde sonuçlanacak şekilde, kendine saygıda azalma halidir. Bu tablo, bir belirti hariç yasdaki benzer özelliklerle ele alındığında biraz daha anlaşılır olmaktadır. Yasda kendine saygıda bir bozulma yoktur ama diğer belirtiler melankoli ile aynıdır. Sevilen birinin kaybına bir reaksiyon olarak ağır bir yas, melankoli ile benzer acı veren zihinsel bir durumu, dış dünyaya ilginin kaybını-öleni anımsatmayacak şekilde, ölenin yerini alacağı düşünüldüğünden yeni bir sevgi nesnesi edinme kapasitesinin kaybı, ölenle bağlantılı olmayan her etken çabadan vazgeçişi içerir. Ego'daki bu inhibisyon ve sınırlanmışlık diğer amaç ve ilgilere hiçbirşey bırakmayacak şekilde yasa adanmışlığın bir göstergesidir. Gerçekte, sadece yası nasıl açıklayacağımızı iyi bildiğimiz için bize bu durum patolojik gözükmez.

Melankoliyi aşağıdaki sunuşta zoraki herhangi birşey olduğunu düşünmüyorum. Gerçek (gerçeği test etme) sevilen nesnenin artık olmadığını göstermiştir ve libidonun bu nesneden geri çekilmesini gerektirmektedir. Bu gereksinim anlaşılabilir bir karşıt gücü ortaya çıkarır. İnsanların bağlanabileceği başka bir nesne olsa bile belli bir libidinal durumdan isteyerek hiçbir zaman vazgeçmemeleri evrensel olarak gözlenen bir durumdur. Bu karşıt güç o kadar yoğun olabilir ki gerçeklerden bir kopuş ortaya çıkar ve nesneye psikotik bir biçimde bağlanılır. Normal olarak gerçeğe uyum, savaşı kazanır. Bununla birlikte başlangıçta gerçeğin gerektirdiği şeylere uyulmaz.

Gerçeğin dayattığı şeylerin üstesinden zaman ve enerji harcanması pahasına yavaş yavaş gelinir ve bu süre içinde ölen yakının varlığı mental olarak sürdürülmüş olur. Ölen objeye libidonun bağlı olduğu herbir anı ve beklentiler tazelenir, bunlara ruhsal enerji yatırımı yapılır ve bu nesneden libidonun ayrışması tamamlanır. Gerçeğin gerektirdiği çok yavaş gerçekleşen bu acılı uzlaşmanın gerekliliğini mental ekonomi ile açıklama hiç de kolay değildir. Bu çekilen acı bize doğal gelir. Gerçek, egonun yas çalışması tamamlandığında, inhibisyondan kurtulacağı ve özgürleşeceğidir.

Şimdi yas hakkında öğrendiklerimizi melankoliye uygulayalım. Bir kısım vakada melankolinin de sevilen bir nesnenin kaybına karşı bir reaksiyon olabileceği açıkça görülür. Nedenlerin farklı olduğu yerde ise insan daha ideal (Düşünsel) tipte bir kaybın var olduğunu anlayabilir. Nesne muhtemelen gerçekte ölmemiştir, fakat sevilen bir nesne olarak yitirilmiştir. Diğer bir kısım vakada ise bir kayıp yaşandığını farkederiz ancak neyin kaybedildiğini anlayamaz ve kolaylıkla hastanın de neyi kaybetmiş olduğunun bilincinde olmadığı duygusuna kapılırız. Gerçekten de, hasta melankoliye neden olan kaybın farkında olsa ve kimi kaybettiğini bilse bile kendi içinde neyi kaybettiğini anlayamaz. Bu melankolinin bir şekilde, sevilen bir nesnenin yasdan farklı olarak, (yasda kayıpla ilgili bilinçdışı birşey yoktur) bilinçdışı
kaybı ile ilişkili olduğunu göstermektedir.

Makalenin devamı


* A.Ü.Tıp Fak. Psikiyatri A.B.D

**Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi,Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

İLGİLİ İÇERİKLER


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Makaleler Haberleri