Antalya’da düzenlenen Akademik Geriatri 2011 Kongresi Başkanı Prof. Dr. Servet Arıoğul, yalnız olan insanlarda Alzheimer riskinin, yalnız olmayanlara göre daha fazla olduğunu söyledi. Yaşam süresinin artmasıyla Alzheimer görülme sıklığının da arttığını belirten Arıoğul, yalnızlığın beyin üzerindeki etkisini şöyle açıkladı:
“Yalnızlık depresyona yol açarsa, Alzheimer açısından önemli olur. Çünkü depresyon bellek fonksiyonunu sağlayan hücreleri öldürür. İnsanın tek başına olması, paylaşmaması, konuşmaması, hiçbir faaliyette bulunmaması ve içe dönük yaşaması, sinir hücreleri arasındaki iletişimi bozar. Arkadaş edinme, kahvehaneye, kulübe gitme, sosyal hayatın içinde olma ve paylaşma hastalık riskini azaltır. Konuşma, sohbet etme ve içe dönük yaşamdan kurtulma nöronlar arasındaki bağlantıyı artırır.”
Prof. Arıoğul, izole yaşayan, kendisini eve kapatmış, sosyal ilişkileri olmayan yalnız insanlarda ve özellikle yalnız yaşayan erkek yaşlılarda intihar oranlarının da daha yüksek olduğunu söyledi.
Alzheimer, beynin unutkanlığı önleyen merkezlerindeki nöron, yani sinir hücrelerinin kaybı ve beyin içinde amiloid madde birikimiyle kendini gösteren bir hastalık. Günlük yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile karakterize. Alois Alzheimer tarafından tanımlanan hastalık, demansın yani bunamanın en sık görülen tipi, en önemli belirtisi de unutkanlık.
HER UNUTKANLIK ALZHEİMER’A İŞARET Mİ?
Ntvmsnbc'den Tülay Karabağ'ın haberine göre, Alzheimer’da unutkanlık yakın geçmişten başlayarak yaşanıyor, uzak geçmişi hatırlama ise hastalığın son evresine kadar kaybedilmiyor. Peki, her unutkanlık Alzheimer belirtisi olabilir mi? Prof. Arıoğul, bu soruya, “Unutkanlığın derecesinden çok, tarzı önemlidir. Yani yemeğin ocakta ne kadar beklediği değil, kişinin yemek yaptığını unutması bir soruna işarettir. Anahtarın veya ayakkabının buzdolabına konması patolojik bir durumdur. Unutkanlık bireyin kişisel yaşamını bozuyorsa Alzheimer’dan şüphelenmek gerekir” yanıtını verdi.
40 YAŞINDA BİLE ÇIKABİLİR
Özellikle ailesinde Alzheimer olan bireylerin, giderek artan unutkanlıkları varsa kontrolden geçmelerini öneren Prof. Arıoğul, “Hastalık, genç ve orta yaşta nadir görülüyor ancak genetik faktör varsa 40 yaşında bile görülebilir” dedi.
TARTIŞMA PROGRAMLARI İZLEYİN, SATRANÇ VE BRİÇ OYNAYIN
Hastalığın görülme oranı kadınlarda daha yüksek. Alzheimer’da değiştirilemeyen faktörler ileri yaş, genetik yapı ve cinsiyet. Değiştirilebilir faktörlere dikkat çeken Arıoğul, Alzheimer riskini en aza indirmede etkili olabilecek önerileri ise şöyle sıraladı:
“Depresyondan kaçının, varsa mutlaka tedavi ettirin. Diyabet, hipertansiyon gibi damar yaşlandırıcı faktörlerden uzak durun. Kafa travmalarına karşı dikkatli olun. Elektromanyetik alandan uzak durmak gerektiği de belirtiliyor. Zihinsel ve fiziksel aktivite azlığı, yalnızlık, antisosyal yaşam ve düşük eğitim düzeyi riski artırır. Çünkü eğitim düzeyi de tıpkı sosyal ilişkiler gibi nöronlar arasındaki bağlantıyı artırır. Televizyonda pasif izleyici değil de zihinsel olarak katılımı sağlayacak tartışma programlarını izlemek, yeni yabancı dil ve kelimeler öğrenmek, kitap ve gazete okumak zihni çalıştıran faaliyetlerdir. Ayrıca sudoku gibi bulmacalar, satranç ve briç gibi oyunlar da zihinsel faaliyetleri artırdığı için Alzheimer riskini azaltır.
ORTA YAŞTA ŞİŞMAN, İLERİ YAŞTA FAZLA ZAYIF OLMAYIN
Fiziksel aktiviteden kasıt ise eve bağlı olmayıp haftada 3 kez ve en az birer saat orta tempoda yürüyüş yapmaktır. Beslenmede doymamış yağları tercih etmek, haftada ortalama iki kez balık yemek, Akdeniz tipi beslenmek, bol meyve-sebze tüketmek, sigara içmemek önerilerir. Araştırmalar, orta yaştan itibaren erkeklerde günde 2 küçük, kadınlarda ise bir küçük kadeh kırmızı şarabın hastalık riskini azalttığını gösteriyor. Kilo kontrolü de önemli, çünkü araştırmalara göre, Alzheimer ile kilo arasında; orta yaşta şişman olmamak, ileri yaşlarda ise aşırı zayıf olmamak şeklinde bir bağlantı var.
ÇİNKO VE DEMİRİ GEREKSİZ YERE KULLANMAYIN
Bir de ABD’de yapılan bir araştırma, içme suyundaki alüminyum oranının yüksek olmasının da Alzheimer riskini artırdığını göstermiştir. Ayrıca çinko ve demir preparatlarının gereksiz yere kullanılmasından da kaçınılmalı.”
“Türkiye’de 250 bin Alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. ABD’de bu rakam ortalama 4 milyon” diyen Arıoğul, Alzheimer belirtilerinin evrelere göre değiştiğini söyledi:
ÖNCE İSİMLERİ UNUTUR, SONRA ÇOCUĞUNU BİLE HATIRLAMAZ
“Erken evrede silik belirtiler görülür ve unutkanlık yakın geçmişe ait öğeler içerir. İsimleri, çok iyi bildiği bir telefon numarasını hatırlayamaz, konuşurken kelime bulmakta zorlanır, kendisini ifade edemez. Unutkanlık nedeniyle sosyal ilişkilerden uzaklaşır, şüphecilik başlar. Orta evrede isimleri daha fazla unutur, eşyasını kaybeder, adres bulmada zorlanır, soruları tekrarlar, görsel halüsinasyonlar başlar, eşini ve çocuklarını bile tanıyamaz. İleri evrede ise kendi bakımını yapamaz hale gelir, kış ortasında incecik elbiseler giyme, çorbayı çatalla içme, evin içinde anlamsız şekilde dolaşma gibi davranışlarda bulunur.”
ALZHEİMER TEŞHİSİNDE MİNİ MENTAL TEST
Tanı için çeşitli testler yapılıyor. Mini Mental test bunlardan biri. Testte, ‘Şu anda bulunduğunuz yer neresi, nerede yaşıyorsunuz’ gibi 30 soru soruluyor ve 30 puan normal sayılıyor. Puan 24’ün altında ise kural olmamakla beraber Alzheimer riskinin arttığı düşünülüyor. Tanıda hasta hikâyesi, depresyon testi gibi yöntemler de kullanılıyor, kuvvetli şüphelerde ise MR yapılıyor.
PROF. ARIOĞUL: TÜRKİYE HUZUREVİ GERÇEĞİ İLE YÜZLEŞMELİ
Alzheimer tedavisinin ilaçla ve bakıma yönelik yapıldığını, Türkiye’de 20 bin huzurevi ve bakım merkezi olduğunu belirten Arıoğul’a göre bu sayı ihtiyacı karşılayacak nitelikte değil: “Alzheimer tedavisinde yaşanan en önemli sorunlardan biri de huzurevi ve bakım merkezlerinin yetersizliğidir. Türkiye, huzurevi gerçeği ile yüzleşmeli ve bu mekânların sayısı artırılmalıdır. Hem sayının artması hem de bu merkezlerdeki kalitenin yükseltilmesi gerekiyor.”
DOÇ. CANKURTARAN: ‘YAŞLI DOSTU HASTANE’YE ÖDÜL
Kongre Sekreteri Doç. Dr. Mustafa Cankurtaran da Alzheimer tedavisinde önemli rol üstlenen ve dünyada yaygın olan ‘Yaşlı dostu hastane’ kavramının Türkiye’de de konuşulmaya başlandığını, Sağlık Bakanlığı’nın böyle hastaneleri ödüllendirme gibi çalışmaları olduğunu söyledi. Konuyla ilgili bir taslak hazırlandığını belirten Doç. Cankurtaran, “Bakanlığın yaşlı dostu hastanelerle ilgili çalışması Haziran ayındaki çalıştayda da konuşulacak” dedi.
HABER TÜRK