Yeni Asya Gazetesi Yazarlarından Ali FERŞADOĞLU Yakınma savunma mekanizmasının sürekli kullanımının İman zaafiyetiyle ilişkisinin olabileceğine dikkat çekti. Kader inancı güçlü olan insanların bu tür mekanizmaların kullanımını azaltacağı yada makul düzeye çekeceğini ifade etti. Ali FERŞADOĞLU'nun köşe yazısındaki ayrıntılar şöyle:
Yakınma mekanizması, Amerikan Psikiyatri Birliği’nce “Bireyin emasyonel (duygusal) çatışma ya da iç ve dış stres etkenlerine karşı, başkalarına duyduğu düşmanca veya sitemkâr duygularını gizleyerek, mükerrer yardım istekleri sonrasında başkalarının teklif, öneri ve yardımlarını reddederek yakınmalarda bulunmasıdır. Yakınma ve istekler ruhîsal semptomları veya hayat sorunlarını içerebilir”1 şeklinde tânımlanır.
Toplumda en sık rastlanan savunma mekanizmalarındandır. Bazı kişiler artık yakınmayı, dertlerini dile getirmeyi sürekli bir tutku hâline getirmiş; problemleri çözmek, çare üretmek yerine şikâyeti, yakınmayı tercih etmekte ve bir nevî rahatlık sağlamaktadır. Bunun arkasında yatan psikolojik saik; çözüm, çare üretmenin zor; yakınmanın ise çok kolay olmasından olsa gerek.“Bir mum yakmaktansa, karanlığa küfretmeyi” tercih eden bu yaklaşım; çoğunlukla tembellik, beceriksizlik, bilgisizlik ve isteksizlik kaynaklıdır. Herhangi bir mesele karşısında stres ve duygu çatışmasına giren yakınmacı; bu hareketiyle ölçüsüz ve kontrolsüz yakınmayla ayakta kalma çabası içindedir.
Aslında yakınmanın, şikâyetin, dert dökmenin inanç ve fikrî temeli; imân zaafına ve kadere itiraza dayanır. Oysa, kaderin her şeyi güzeldir, hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır, çirkinlik de güzeldir. Evvelâ, olumsuz da olsa, “varlık” mutlak hayır, güzellik, iyilik; “yokluk” ise mutlak şer ve çirkinliktir. Hastalık gibi problem, sıkıntı ve olumsuzluklar varlığa güç ve kuvvet verdiği; yokluğa yakın durağanlıktan, yeknesaklıktan kurtardığı için hayırdır, iyidir, güzeldir. Zîrâ, tevakkuf, sükûnet, sükût, atâlet, istirahat, yeknesaklık, keyfiyâtta ve ahvâlde birer yokluktur. Hattâ en büyük bir lezzet, yeknesaklık içinde hiçe iner.2
Kadere imân; enerjimizi şikâyet mekanizmasına değil; yüce Yaratıcıyı, varlığı ve hâdiseleri doğru anlamaya, yorumlamaya ve yardımlaşmaya sevk eder.
Kader, ölçü, miktar, plân, program, takdir, biçim ve şekil verme demektir. Atomdan koca yıldızlara, samanyoluna kadar galaksilerin ister fizikî, ister kimyevî, ister biyolojik yapılarına baktığımızda, kaderin, yâni ölçü, mizan, plân ve programın varlığını apaçık görürüz. Hassas nizam, düzen, intizam plân ve programa işaret eder. Bu da ilmi ve kudreti sonsuz bir programlayıcıya, yani sonsuz isim ve sıfat sahibi Allah’a işaret eder.