Uzman Sosyal PedagogPsikolog Hanım Demirbaş, son günlerde meydana gelen çocuklara karşı cinsel istismar konusu ile ilgili olarak; "Evde dayağa alışmış, ürkek çocukları kurban olarak seçiyorlar. Çocuklarımızı polisle korkutmayalım hiçbir şekilde. Korktuğu zaman onlara başvuracağını öğretelim. Bunun içine doktorlar, terapistler de giriyor" dedi.
Uzman Sosyal Pedagog Psikolog Demirbaş, son zamanlarda ülkede meydana gelen küçük yaştaki çocuklara uygulanan cinsel istismar konusunda önemli bilgiler verdi. Toplumda neden bu tür olayların meydana geldiğini, aile ve çocukların nasıl davranması gerektiği hakkında bilgiler veren Demirbaş, "İnsanlar artık bu konuda daha fazla bu tür sorunları dile getirebiliyorlar. Ama bu daha önce bu tür şeylerin yaşanmadığı anlamına gelmez. Yani Türkiye, tabi Avrupa ülkeleri arasında 2. sırada yer alması bu açıdan, bunu da göz önünde bulundurursak Türkiye’de her zaman var olan bir şey. Dünyanın her bir tarafında var tabi ki. Ama Türkiye’nin 2. sırada olması ve yaşanması elbette bu kadar çok fazla olması üzücü bir olay.
İnsan zaten kendi ülkesinden, kendi insanlarına bunu konduramıyor, daha üzücü oluyor, daha güzel yerlerde olmasını istiyor elbette. Bizim için bu yüzden de hem kültürel açıdan hem de dini açıdan baktığımızda yani bizim toplumumuzda aslında olması oldukça üzücü ve 2.'ci sırada yer alması biraz insanların kafasını çelişkiye itebiliyor. İslamiyet ile bir ilgisi yok pedofili, veya çocuk istismarının, bu tamamen bir hastalıktır, karakter meselesidir. Yani bunu dinle bağdaştıramayız. Ama şimdi ne yazık ki bizim toplumumuzda olumsuz, talihsiz, ön koşullar ya da şartlar söz konusu veya bir çok etkenler bir araya gelmekte ve bu tür olayları üst seviyelere taşımaktadır. Bunun adına ilk önce sıralarsak birinci sırada 'cehalet' diyebiliriz ya da 'eğitimsizlik' diyebiliriz. Şimdi bir kere ‘eğitimle anlayışımız nedir?’ onu da açıklayalım.
Öncelikle çocuklara sevgi dolu yaklaşmayı bilmemiz gerekiyor. Çocuklara sevdiğimizi hissettirmemiz gerekiyor. Çocuklara asla hak etmedikleri şekilde yaklaşımlardan uzak durmamız lazım. Çünkü yine yanlış inançlarla insanlar travma nerede başlıyor, ne zaman destek almak gerekir, burada bile tereddütler yaşıyorsa toplumun kendince ölçüleri var, yani illa travmatik, dramatik olayların yaşanması gerekmiyor. Bunun için önemli olduğu bilinciyle çocuğumuza yaklaşmamız gerekiyor, değer vermemiz gerekiyor. Tabi bunun ön koşulu nedir?
Öncelikle anne ve baba kendi arasında, kendi içlerinde bir kere kendi sevgi pınarlarında tanışmış olmaları gerekiyor. Mutsuz insan kendisine ve çevresine zarar verir. Mutlu insanlarda zarar olmaz, zarar gelmez. Bir kere mutsuz insanlar, Türkiye mutsuz evet. Çünkü çoğu fiziksel sözel, duygusal hatta konumuz olan cinsel istismara maruz kalarak yetişiyor. Şimdi cinsel istismarın ya da pedofilinin geneline baktığımızda ya kendileri de cinsel istismara maruz kalmışlardır ya da mutsuzluk, şiddetin her türlüsüne maruz kalmışlardır. Mutsuz anne, babadan elde ediliyor. Şimdi cehalet budur. Öncelikle insan mutlu olmayı başarmalı. Başaramayan insanlar eşittir, cahildir ya da eğitimsiz diyebiliriz. Ne kadar okursa okusunlar, okuduklarını anlamadıktan sonra ya da anlayıp uygulamaya dökemedikten sonra bana göre cahil insandır, eğitimsiz insandır, kendini aşamamış insandır ve bu insanlardan zarar gelir.
Bizim toplumumuzda bu tür sorunların artışına sebep olan bir kere cinsellik. Ne erkeklerimiz cinsellik anlamında doğru yetiştiriliyor; bunun içinde aklıma gelen ilk şey ‘Erkekse yapar!’. Bir kere burada cinselliğin sınırlarını erkek çocuğunuza aktaramıyoruz. Kızları aciz, cinsel obje gibi isteyen ona istediği gibi yaklaşabilir veya bu mesajları verebiliyoruz. Kızlar eşittir kullanılıp atılabilen oyuncaklar halinde sadece onun namusu, sadece o korumak zorunda bu şekilde de yanlış eğitim içerikleriyle zihinleri bir kere bulandırabiliyoruz, karartabiliyoruz. 'cinsellik ayıp' tabusu yanlış. Erkekler pohpohlanmaz. Bizim kültürümüz çok fazla kabul etmez, dinimiz de zaten bunu onaylamıyor. Dolayısıyla bizim kültürümüzle bağdaşmayan yaklaşımları baz alamayız, Felakete sürükleriz" dedi.
"Her ailenin terapisti olmalı"
Çocuk istismarı gerçekleştiren kişilerin çoğunun evli bireyler olduğuna dikkat çeken Demirbaş; bu tür konularda eğitim ve seminerlerin tam anlamıyla çözüm olmadığını, her ailenin terapisti olması gerektiğini vurguladı. Demirbaş konuşmasını şöyle sürdürdü;
"Bunun nedenleri mutlu bir evlilik olmayabilir, kendisini daha fazla bastıramıyor olabilir. Durumlara bakarsak artık geçmişten gelen sorunları daha fazla bastırdıkları için artık Türkiye bu gibi olumsuz travmatik olaylarla dolup taşıyor. Yani gündem, cinnete, cinayetlere, tacize, tecavüze yani hepsi. Artık burada yapılabilecek en önemli nokta seminerler değil, burada eğitimler değil artık en büyük eksik öncelikle her aile örneğin evlendikten sonra veya evli çiftlere mutlaka her koşulda terapi şart koşulmalı. Evlenmeden önce terapi şart koşulmalı, ve çocuklara terapi şart koşulmalı. Her ailenin terapisti olmalıdır. Bu sorunlar başka bir şekilde daha en aza indirgenmesi mümkün değil."
"Çocuklarımızı polisle korkutmayalım"
Küçük yaştaki çocukları polisle korkutmamak gerektiğini, yaşadıkları her türlü olumsuzlukta polise başvurabileceğinin çocuklara aşılanması gerektiğinin altını çizen Hanım Demirbaş; "Aile ve toplum cinselliğe tabu olarak bakmamalı. Çocuklarına cinsellik hakkında anlayabileceği bir dilde bilgiler vermelidir. Çocuklarını en başta korkutmamalıdır. Hangi çocuklarımızı kurban olarak seçiyorlar? Evde dayağa alışmış, ürkek çocukları kurban olarak seçiyorlar. Yani çocuklara kızmak da aynı etkiyi oluşturduğu için lütfen çocuklarınıza merhametle yaklaşın, sevgiyle yaklaşın. Burada herkesin bir sorumluluğu var. Herkesin bu sorumluluğu da yerine getirebilmesi gerekiyor. Kendi irademizi kullanmamız ve doğru mercilere başvurmamız gerekiyor. Çocuklarımızı doğru yetiştirmemiz gerekiyor, ailenin uyanık olması gerekiyor. Özellikle pedofililer ya da çocuk istirmarcıları çocuklara yakın müesseselerde ona yakın olmayı seçerler. Konu, komşu herkese dikkat edilmeli. Çocuğunun her şeyini paylaşabileceği güveni verilmeli. Ama şundan da kaçınalım, paranoyak olmayalım. Paranoya da biliyorsunuz ki bir hastalıktır. Şüpheci gözüyle de yaklaşmayalım herkese. Herkesi kendimize düşman bilmeyelim. Bunalımı artırıp, yalnızlaşıp felaketlere doğru koşmayalım. Çok uyanık olmamız gerekiyor. Kendimizi daha çok eğitip, bilgilendirmemiz gerekiyor. Polisle korkutmayalım hiçbir şekilde. Korktuğu zaman onlara başvuracağını öğretelim. Bunun içine doktorlar, terapistler de giriyor" ifadelerini kullandı.
"Devlet terapiyi desteklesin"
Eğitim ve seminerlerin bu türlü olayları azaltamayacağını, devletin terapiyi desteklemesi gerektiğini de dile getiren Uzman Sosyal Pedagog Psikolog Hanım Demirbaş, "Yetkililere seslenmek istiyorum, devlet hastanelerinde çok zaman ayrılamıyor. Özel terapi merkezlerine, insanlar kendi parasıyla gitmek zorunda kalıyor. Bu bir lükse kaçıyor. Parası olmayan kaderine teslim olmuş gibi, çaresizce bırakıyoruz onları. Eğitimlerin, seminerlerin çok faydalı olmadığını düşünüyorum. Boş seminerlere para vermek yerine bence terapiye başvursunlar. Devlet desteklesin veya sigorta karşılasın. Bilmiyorum nasıl uygulama getirilebilir. Avrupa ülkelerinde ya da Amerika'da bunu devlet sigortalayıp karşılayabiliyorsa bizim ülkemiz de yapabilir" şeklinde konuştu.