Akşam Gazetesi'nden Eyüp Tatlıpınar, Bir süredir hemen her kriz anında, mağduriyet durumunda karşımıza 'özür' meselesini siyaset psikolojisi uzmanlarına, bu alanla ilgili isimlere sordu... İşte ayrıntılar...
Siyaset dünyamızda, toplumsal yaşamımızda bu kadar kısa sürede bu kadar fazla yaygınlaşan bir kavrama rastlamak kolay olmuyor. Her kriz anında, işler sıkıştığında, geçmişimizin karanlık bir olayıyla karşılaştığımızda hemen karşımıza çıkıyor. Sizin de dikkatinizi çekmiştir; 'özür'den bahsediyoruz. Özellikle son zamanlarda sıklıkla rastladığımız bu 'sihirli söz'ün hayatımızdaki izini sürünce, Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından düzenlenen 'Ermenilerden özür diliyorum' kampanyasına kadar geri gidebiliyoruz.
Konunun en dikkat çekici örneğini geçen hafta yaşadık. Şırnak Uludere'de 35 kişinin uçaklar tarafından bombardımanla öldürülmesi, siyasette anında karşılığını bulup büyük bir kriz yarattı. Bu karşılık da yine aynı anda 'özür dileme' tartışması etrafında düğümlendi. Sadece BDP değil, CHP de hükümetin özür dilemesi gerektiğini söyledi. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Bülent Arınç'ın basın açıklamasını izleyen herkesin merak ettiği tek şey vardı; özür dilenecek mi, dilenmeyecek mi? Arınç, çok laf edip net bir şey anlatmadığı konuşmasında, 'birilerinin çıkıp kürsüden özür dilemesinin beklenmemesi gerektiğini' söyledi. Aynı konuşmasında söylediği diğer şey, ihmal ve hata bulunması halinde özür dilenip helalleşilebileceğiydi.
Benzer biçimde, geçen ay Başbakan Erdoğan'ın 1938'deki Dersim olayları hakkında söylediği 'Gerekiyorsa devlet adına özür dilerim' sözü de gündemin en tepesine yerleşmişti... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İzmir'deki mitingde 'Mısır'daki sağır sultan da biliyor ki yargı AKP'nin arka bahçesi haline gelmiştir' demişti. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, CHP liderinden özür beklediğini açıkladı. Kılıçdaroğlu cevabını TBMM'deki konuşmasında verdi; 'Onlar benden ve adalet isteyen herkesten özür dilemek zorundadır.'
Önceki ay AK Parti Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner, bir zamanlar sarf ettiği 'Erdoğan'ın kapasitesi Türkiye'yi yönetmeye yetmez' şeklindeki sözlerinin ses kaydı internete düşünce, televizyon kanallarında 'herkesin bir cahiliye döneminin bulunduğunu, Başbakan'a yönelik sözlerinden pişmanlık duyduğunu, kendi şahsında binlerce kez özür dilediğini' açıkladı... Geçen haftanın bir başka özür olayı Borusan'la ilgiliydi. Firmanın, rallici Burcu Çetinkaya'nın gazeteci Merve Sena Kılıç'la birlikte sunduğu bir televizyon programından sponsorluğunu çekmesinin nedeni olarak Kılıç'ın türbanı gösterildi. Holdingin yöneticisi basın toplantısıyla özür diledi... İzmir'deki bir karakolda, gözaltına alınıp elleri bağlanan kadının polisler tarafından dövülmesi üzerine, vali özürlerini açıkladı. Bakan Fatma Şahin ise 'Devlet, özür dilemeyi öğrendi' dedi...
Bu konuda son zamanlarda örnekten bol bir şey yok. Durumu, konuya psikoloji açısından bakan kişilere sormak istedik. Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, siyaset psikolojisi alanında uzmanlaşmış bir isim. HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr. Mehmet Bekaroğlu'nun akademideki uzmanlık alanı da psikiyatri. Doç. Dr. Hale Bolak ise bu yaz Uluslararası Siyaset Psikolojisi Kongresi'nin İstanbul'da yapılmasını sağlayan isimlerden...
Yeni anayasadan önce topyekun özür dilenmeli
Dr. Mehmet Bekaroğlu
- Özür dilemeyi neden şimdi keşfettik?
Bugün birçok farklı alanda beyaz sayfalar açmamız gerekiyor, özür de bunun için gereken bir iyi niyet gösterisi. Örneğin devlet, vatandaşlarından bir kısmını kendi kimlikleriyle eşit olarak kabul etmemiş, mağduriyetler ortaya çıkmışsa, 'Evet sorumluluğum var, özür diliyorum, bundan sonra böyle olmayacak' demektir. Ama sadece lafla olmaz, bundan sonra nasıl yürüneceğini söylemeli, adımlar atmalı...
- Herkes birinden özür bekliyor gibi görünüyor...
Psikolojide 'savaş ya da kaç' deyimi vardır; tehlike anında organizma o tehlikeyi savmak için bu ikisinden birine başvurur. Fakat geçici bir süre için geçerlidir. O sürede tehlikeyi ortadan kaldıramıyorsa organizma dağılır. Türkiye toplumu, bence bu aşamadadır. Dağılacak ya da bir şey yapılıp yeni bir sayfa açılacak. Toplum böyle bir noktada olduğu için özür beklentisi de yüksek.
- Klişe bir soru olacak; toplum bu özürlere hazır mı?
Yeni sayfalar açmak, özür dilemek hiç bu kadar mümkün değildi. Geçmişte yaşansaydı kıyamet kopardı; MİT ile PKK görüşmeleri deşifre oldu, muhalefet bunu hükümetin sonu biçiminde değerlendirdi. Ama hiçbir şey olmadı. Hatta görüşmelerin kesilmesinin yarattığı burukluk daha fazlaydı.
- Özür günlük siyasetin bir taktik aracı olarak kullanılıyor olabilir mi?
Tartışmalarda bunu görebiliyoruz. Mesela geçen haftaki bombalama olayı; ortada vahim bir durum var, 35 kişi ölmüş. Bunun üzerine siyaseten gol atılmaya, karşı tarafı zor durumda bırakmaya çalışıyorlar. Başbakan'ın Dersim ile ilgili sözleri bence çok önemli. Ama eğer Başbakan bunu Kılıçdaroğlu'nu yıpratmak için söylüyorsa ve o özürden sonraki adımları atmıyorsa, çok açıktır ki ortada samimiyetsiz bir durum vardır. Ki bu yönde işaretler var. Ayrımcı dil devam ediyor.
- Sizin siyasi yaşamınızda özür beklediğiniz oldu mu?
Evet, 28 Şubat'ta büyük hakaretlere uğradık... Devletin özür dileyeceği olaylar bellidir zaten. Başta gayrimüslimler, Aleviler, Kürtler... Bütün bunlar adına topyekun özür dilenebilir. Yeni anayasadan önce hükümet de ana muhalefet de bu yönde açıklama yapıp, 'bunların tekrar yaşanmaması için yeni anayasa hazırlıyoruz' demeli.
Koşullu olursa anlamını kaybetmez mi?
Doç Dr. Hale Bolak
- Siyasetin tıkandığı yerlerde özür dilemek bir çözüm olabilir mi?
Bazen hasarın telafisi mümkün değildir. Böyle bir durumda siyasetçinin 'Hasarı telafi edemeyebilirim ama üzüntümü ifade edebilirim' sözünün etkisi büyük olabilir.
- Etkili olduğunu düşündüğünüz böyle özürlerle karşılaştınız mı?
'Ermenilerden özür diliyoruz' kampanyası, özür dilemenin önemini kavrayan bir kesimce dile getirildiği için anlamlı. Borusan'ın özrü ticari kaygıyı içeriyorsa bile, farklı kimliklerle ilgili duyarlığın geliştiğini gösteriyor olabilir. İzmir'de karakolda elleri bağlı kadına şiddet gösteren polislerin amiri konumundaki valinin kadından özür dilemesini de olumlu buluyorum.
- Başbakan Dersim katliamıyla ilgili 'Gerekirse devlet adına özür dilerim' dedi...
Tabii ki doğru bir davranıştır. Ama yüzleşmenin yaşanmadığı bir bağlamda ne kadar anlamlıdır? Ve 'gerekirse' gibi koşullu başlayan bir özür anlamından kaybetmez mi?
Özür kavramı fetişleşiyor
Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay:
- Siyaset dünyamızda özrün geçmişi eskiye uzanıyor mu?
Özür kelimesinin neredeyse fetişleştirilerek bu kadar çok kullanıldığı bir dönemi hatırlamıyorum. Özre ilişkin siyasi bir geleneğimiz olsaydı, herkesin her şey için özür dilemesini gerektiren böyle bir ortam da olmazdı.
- Neden son zamanlarda 'popüler'?
Siyasetin günümüzdeki mahiyetiyle ilgili. Siyaset artık toplumun adeta kılcal damarlarına nüfuz etmiş. Buna bağlı olarak popüler kültür gibi işliyor: Belli kesimlerin tekelinden kurtularak yaygınlaşıyor. Fakat kitleselleştikçe sığlaşıyor, sığlaştıkça da toplum kesimleri arasındaki sürtünmeyi beraberinde getiren toplumsal bir 'yargılama' ölçütüne dönüşüyor. Kültürel bir kod haline geliyor.
HERKES BİRBİRİNDEN ÖZÜR BEKLERSE...
- Böyle bir ortamda 'özür dileme' nasıl bir işlev görüyor?
Eskiden insanların kamusal alanlarda karşılaşma yoğunluklarından, toplumsal sürtünmelerinden doğan problemler için, biraz 'medeni' sayılmanın simgesi olarak 'pardon' sözü sarf edilirdi. Şimdilerde 'özür', demokrasi anlayışının kültürel, hatta etik kodu olarak işlev görmeye başladı: 'Demokrasi' değerli bir kavram olarak yaygınlaşınca, özür de başkasına karşı sorumluluk hissetmenin biçimsel ve kolay yolu haline geldi. Bu da şaşırtıcı değil; demokrasinin daha çok biçimsel algılanması yaygınsa, onun kültürel, etik kodları da biçimsel oluyor.
- Siyasetçilerimiz özür dilemeyi biliyor mu?
Hayır bilmiyor! Bilmedikleri herkesin özür dilemeyi birbirinden beklemesinden belli oluyor zaten. Herkesin herkesten özür dilemeyi beklediği bir ortamda suçlu olan da 'herkes'tir.
- Neden bu kadar zor özür dilemek?
Özür dilemek bir kabahatin, sorumluluğun kabulü olduğu kadar kendine güvenin ve eleştirel bakabilmenin de göstergesi. Bazı durumlarda, özür dileyenin, o olayın vuku bulmasındaki sorumluluğunu kabulden doğan, vicdani bir sesleniştir. Bu da bir anlamda kendi kendini yargılamaktır.
SİYASET DÜNYADA DA İMAJ ÜZERİNDEN İŞLİYOR
- Şu sıralarda karşılaştığımız farklı 'özür'ler daha çok imajla, siyasi taktiklerle mi ilgilidir?
Siyaset genel olarak dünyada imaj üzerinden yapılıyor. Nedeni, kapitalizmin metalaştırıcı mekanizmalarının sosyal ilişkilerin her hücresine nüfuz etmesi. Siyasi alan da bundan muaf değil: Seçmen bir müşteri, parti bir şirket, genel başkan bir CEO kabul ediliyor. Böyle olunca siyasette etik sorumluluk hissi çok zayıf kalıyor. Çünkü başarılı sayılmanın ölçütü öyle bir sorumluluk değil. Taktik ve strateji, samimiyetin önüne geçiyor. Eğer özür dilemek getirisi yüksek bir taktik veya stratejiyse fiiliyata geçirebilir, değilse vurdumduymazlık gösterebilirsiniz. Şahsen içten bir özür dileyen siyasetçiyi hatırlamıyorum. Bu sebeple, bazı davranışları şizoid bir durumun tezahürü olarak görüyorum: Bin kere özür dilememi gerektirecek kadar ağır sözler sarf ettiğim bir siyasi rakibimin yakınının cenazesine, düğününe gidememem gerekir. Gidebiliyorsam, bunun imaj üzerinden siyaset olmadığından nasıl emin olunabilir!
- Milletvekili Mehmet Metiner, Başbakan hakkındaki bir konuşması basına yansıyınca ondan özür dilemişti, bu özür de haberlere fazlasıyla konu edildi. Özür bazı durumlarda otoriteye boyun eğmek gibi algılanabiliyor mu?
Metiner, oluşacağına ihtimal vermediği bir durum öncesinde sarf ettiği laflardan dolayı, kendisinin en azından 'tutarsız' davranmış olacağını samimiyetle itiraf etmiş. 'Herkesin cahiliye dönemi vardır' demesi, 'özrün değersizleştirilmesi'nden bahsetmesi bunu gösteriyor. Muhatabının gönlünü incelikle almaya çalışması, 'otoriteye boyun eğme' olarak nitelenemez.
Akşam Gazetesi