Japon araştırmacıların ortaya koyduğu sonuçlara göre, göğüs kafesini ve omuzları sıkan bir sutyen uykunuzu berbat ediyor. Uzmanlar ayrıca sıkı elbiseler sonucu artan vücut sıcaklığı ve melatonin seviyesinin uykunun en kötü 2 düşmanı olduğunu belirtti.
Uykuyu mahveden bir başka etmen ise gece 21.00’den sonra işle alakalı yapılan mailleşmeler ve telefon görüşmeleri. Michigan Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara göre, işle ilgili olarak saat 21.00’den sonra telefonunu kullananlar iyi uyuyamıyor ve ertesi gün verimli olamıyor. Araştırma ekibinin başında bulunan Russell Johnson açıklamasında, “Uyku öncesi işle ilgili telefon görüşmesi yapanlar, e-posta ve SMS atanlar arkadaşlarıyla telefon görüşmesi yapanlar kadar rahat olamıyor. Çalışma saati olarak 21.00’i seçtik. Çünkü birçok insan 21:00 ile 01:00 arasında uyuyor. Akıllı telefonlar en yıkıcı araçlardır. Çünkü portatiftirler. Bu yüzden insanlar onları yastık altına ya da komidinin üzerine koyarlar. Ve dizüstü bilgisayarların aksine akıllı telefonların sesleri ve ışıkları daha rahatsız edicidir” dedi.
SİGARA YİNE KARŞIMIZDA
Uykuyu zorlaştıran bir başka etmense sigara. Uzmanların açıklamalarına göre uyku öncesi sigara içmek uyku düzenini bozuyor. Nitokitinin, dopamin ve serotonin gibi kimyasal uyarıcı salınımını tetiklemesinden dolayı sigara içenler REM uykusu yerine hafif uyku modunda daha çok zaman harcıyor. Yine çalışmalara göre uyku öncesi sigara içenlerin ertesi gün kendilerini daha az dinlenmiş hissediyor. Uzmanlar en az birkaç saat öncesinden sigara içiminin bırakılması gerektiğini belirtiyor.
Akşam yemeğinde ağır proteinli ızgara tavuk ve et gibi besinler tüketmekte ne yazık ki uykuya geçişi zorlaştırıyor. Protein açısından zengin yemek ne kadar iyiyse, uyku içinde o kadar kötü. Çünkü proteini sindirmek vücudu çok çalıştırıyor ve bu durum çoğu zaman vücudun uyku moduna geçmesini zorlaştırıyor. Uyku öncesi bu tür yiyecekler yerine kraker gibi tahıl ve nişastalı ürünleri tercih etmek daha iyi olacaktır. Yatmadan 4 saat önce yenilen karbonhidrat ürünleri kan şekerinin düşmesini sağladığı için uykuya daha hızlı geçişi sağlıyor.
Takıntı Hastalığı – Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB)
Anksiyete türü bir rahatsızlık olan obsesif-kompülsif bozukluk (OKB), insanları tekrarlanan düşünce ve davranışlar döngüsüne hapsederek kısıtlayan bir hastalıktır. Obsesif-kompülsif bozukluğu olan kişiler, kontrol edemedikleri yinelenen ve stres yaratan düşünceler, korkular veya görüntüler (obsesyonlar) nedeniyle huzursuz olurlar. Bu düşüncelerin yarattığı anksiyete bazı ritüelleri ya da rutinleri acil olarak gerçekleştirme ihtiyacına (kompülsiyonlar) neden olur. Ritüeller takıntılı düşünceleri önleme veya akıldan uzaklaştırma girişimiyle yapılır.
Ritüel anksiyeteyi geçici olarak durdurur, obsesif düşünceler tekrar oluştuğunda kişinin ritüeli hemen tekrar etmesi gerekir. Bu OKB döngüsü kişinin gününden saatler çalarak normal günlük işlerini yapmasını engelleyebilir. Obsesif-kompülsif bozukluğu olan kişiler saplantılarının ve takıntılarının gerçek dışı veya manasız olduğunun farkında olabilirler, fakat kendilerini durduramazlar.
OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) belirtileri nelerdir?
Yaygın obsesyon belirtileri:
- Pislik veya mikrop bulaşmasından korkma
- Başkasına zarar vermekten korkma
- Hata yapmaktan korkma
- Rezil olmaktan veya sosyal açıdan kabul edilemez bir şekilde davranmaktan korkma
- Şeytanca veya günahkar düşünmekten korkma
- Düzen, simetri, kusursuzluk ihtiyacı
- Aşırı kuşku ve sürekli güvence ihtiyacı
Yaygın kompülsiyon belirtileri:
- Tekrar tekrar yıkanma, duş alma veya ellerini yıkama
- El sıkışmayı veya kapı tokmağına dokunmayı reddetme
- Kilit, ocak gibi şeyleri sürekli kontrol etme
- Rutin işleri yaparken içinden veya yüksek sesle sürekli sayı sayma
- Sürekli bir şeyleri belli bir biçimde düzenleme
- Belirli bir sıraya göre yemek yeme
- Genellikle rahatsız edici olan, akıldan çıkmayan ve uykuyu bölen kelimelere, görüntülere veya düşüncelere takılıp kalma
- Belirli kelimeleri, cümleleri veya duaları tekrarlama
- İşleri belirli bir sayıda yapma ihtiyacı
- Değeri olmayan şeyleri toplama veya biriktirme
Obsesif-kompülsif bozukluğa ne neden olur?
Nedeni tam olarak anlaşılmamış olsa da, araştırmalar biyolojik ve çevresel faktörlerin OKB ile ilişkili olabileceğini göstermiştir.
Biyolojik faktörler: Beyin karmaşık bir yapıdır. Bedenin normal işleyişi için ihtiyaç duyulan, nöron adı verilen milyarlarca sinir hücresi vardır. Nöronlar elektrik sinyalleri yoluyla iletişim kurar. Nörotransmiter adı verilen kimyasallar bu sinyallerin nörondan nörona iletilmesine yardım eder. Araştırmalar serotonin adı verilen nörotransmiterin seviyesinin düşmesi ile OKB gelişimi arasında bir bağlantı saptamıştır. Serotonin dengesizliğinin ebeveynden çocuğa geçtiğine dair kanıt da vardır. Bu da obsesif-kompülsif bozukluğun genetik olabileceğinin göstergesidir. Ayrıca beynin belirli bölgeleri serotonin dengesizliğinden etkilenir, bu da OKB’ye yol açar. Bu problemin, beynin sağduyu ve planlama ile ilgili bölgeleri ve bedensel hareketleri içeren mesajları süzen bölgeleriyle bağlantılı olan beyin yolaklarıyla alakalı olduğu görülür.
Araştırmalar Streptokok bakterisinin neden olduğu belli bir tür enfeksiyon ile OKB arasında bir ilişki de saptamıştır. Eğer bu enfeksiyon nükseder ve tedavi edilmezse, OKB gelişimine ve çocuklarda diğer bozukluklara sebep olabilir.
Çevresel faktörler: Bazı çevresel stres yaratıcı faktörler OKB’yi tetikleyebilir. Belirli çevresel faktörler ise kişide var olan bu rahatsızlığı kötüleştirebilir. Bunlar;
- Taciz
- Yaşamsal değişiklikler
- Hastalık
- Sevilen birinin ölmesi
- İş veya okulla ilgili değişiklikler veya problemler
- İlişkiyle ilgili kaygılar
OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) ne kadar yaygındır?
OKB ABD’ de 3.3 milyon yetişkini ve 1 milyon çocuk ve genci etkilemektedir. Rahatsızlık ilk olarak çocuklukta, gençlikte ve yetişkinliğin ilk yıllarında ortaya çıkar. Irk ve sosyoekonomik alt yapı fark etmeden tüm kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür.
OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) teşhisi nasıl konur?
OKB için laboratuvar testi yapılmaz. Doktor hastanın ritüellere ayırdığı zaman da dahil olmak üzere hastanın belirtilerini değerlendirerek teşhisini koyar.
OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) nasıl tedavi edilir?
OKB kendi kendine geçmez, bu yüzden tedavi edilmesi önemlidir. En iyi tedavi yöntemi ilaç ve bilişsel davranış terapisidir.
Bilişsel davranış terapisi: Bilişsel davranış terapisinin hedefi, obsesif-kompülsif bozukluğu olanların ritüellerini gerçekleştirmeden korkularıyla yüz yüze gelmelerini ve anksiyetenin azaltılmasını sağlamaktır. Bu terapi obsesif-kompülsif bozukluğu olanlarda sıkça görülen abartılmış veya felaketler içeren düşünceleri azaltmaya da odaklanılır.
İlaç tedavisi: Trisiklik antidepresanlar, selektif serotonin geri alım inhibitörleri OKB tedavisinde yardımcı olabilir. Hastaların ilaç ve bilişsel davranış terapisine cevap vermedikleri şiddetli vakalarda Eloktrokonvulsif Terapi (EKT) veya beyin cerrahisi kullanılabilir. EKT esnasında hastanın başına elektrotlar takılır ve beyne nöbete sebep olan bir dizi elektrik şoku verilir, bu nöbetler beyinde nörotransmitterlerin salınmasına sebep olur.
Sürekli tedavi sonucunda hastalar normal veya normale yakın yaşam sürerler. Erken teşhis her zaman tedavi süresini azaltır.