İsrail’in en önemli Türkiye uzmanlarından Dr. Lapidot Milliyet gazetesinden Çınar Oskay’a açıklamalarda bulundu. Burada Türkiye’yi megaloman(kendini büyük ve çok yetenekli gören), İsrail’i ise otistik (içe yönelmiş, içine kapalı) olarak değerlendirmeyi uygun bulmuş. Ayrıca açıklamasında İsrail dış politikasının otizm üzerine kurulu olduğunu samimi olarak itiraf ederek ‘dünyadan kopuğuz. Kendimizi kurban gibi, kuşatma altında hissediyoruz’ demiş…
Yahudi Psikolojisi* konusunda çalışmış, araştırma yapmış, bu konu hakkında gözlemlerde bulunmak için bizzat İsrail’e gitmiş ve eser üretmiş bir insan olarak elbette bu ifadeler dikkatimden kaçmadı… Bu tespitler ışığında ve röportajdan yola çıkarak kısaca görüşlerimi paylaşmamın faydalı olacağını düşündüm.
İsrail ile yaşanan krizden dolayı İsrail’de derin bir şok yaşandığını ifade eden akademisyen haklı… Zira Yahudi halkı dünya görüşü ve kendine yönelik kendi algılarında meydana gelen değişimlerden fazlasıyla etkilenen ve bunları uzun süre yaşayarak içselleştiren bir ruh haline sahip… Yani etkilenmeleri kolay, etkilenme süreleri uzun ve sürekli kafalarında oluşturdukları olumsuz senaryoları maalesef her olayda fazlasıyla abartılı…
Bu görüşlerin ve olumsuz etkilenmenin İsrail halkının sadece bir kısmına ait olduğunu söylemek mümkün değildir… Etkilenme sağcısı, solcusu ve hemen her eğilime sahip kesimlerce tüm derinliğiyle yaşanmaktadır… Yani bu psikolojisinin tüm Yahudileri ilgilendiren ve genelleme yapılabilecek bir psikoloji olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bunun ispatı sağ eğilimli Jerusalem Post, sol eğilimli Haaretz gazetelerinin bu konuya aynı şekilde bakmalarından anlaşılabilir… Özellikle dini bakımdan son derece tutucu bir yaşam tarzı benimsemiş kesimlerce bu duygunun daha yoğun olduğu da ifade edilebilir…
Nitekim ülkemizde yaşayan ve sayıları yirmi binden fazla olan Yahudi cemaati mensuplarının bu süreçte ne kadar yoğun bir tedirginlik yaşadıklarını hepimiz gördük. Çok şükür ülkemizde hastalıklı ve bağnazca bir yaklaşım olan Yahudi karşıtlığı fazla ve ölçüsüz değil… İnsanlar İsrail ile olan sorunlarımızda Yahudileri hedef görecek kadar cahil değiller… Her iki şeyin farklı olduğunu biliyorlar fakat genel manada Yahudi psikolojisinin zihinlerdeki normal durumu çok ciddi oranlarda aşınmış durumda… Neredeyse ülkemizde Yahudi aklının kendi kendisini kaybettiği düşüncesi hakimiyeti sağladı.
Ülkemizde uzun yıllardır yaşamakta olan Musevi cemaati yetkilileri son derece sağduyulu, ölçülü, nezaket sahibi ve Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda çalışan insanlar… Devlet yetkililer özellikle Ak Parti hükümetinin Musevi cemaatiyle olan ilişkileri çok sağlam ve olumlu temeller üzerine inşa edilmiş durumda…
İsrail’de önde gelen bir Türkiye uzmanı bu duygunun sebeplerini bakınız Milliyet'ten Çınar Oskay'a nasıl anlattı. İfadelerinde kendi kendisiyle çeliştiği ve düşüncelerinin hala berraklaşmadığı görülüyor.
Dr.Lapidot ‘Holocaust sonrası post-travmatik bir toplum olduk. Dışarıdan bize bölgenin en güçlü rejimi, polisi diyorlar. Biz böyle hissetmiyoruz. Ama aslında öyleyiz. Bölgenin en güçlü devletiyiz.
‘Türkiye ise bölgeyi kontrol etmiyor ama o izlenim içinde. Davutoğlu’nun kitabında, “Türkiye’yi kendi sınırlarında değil Bosna’dan başlayarak korumalıyız” savını görürsünüz. Şimdi Arnavutluk’ta birlikleriniz var. Bence dış politikanız megalomanca. Bölgedeki en önemli ülke olduğunuzu düşünüyorsunuz. Oysa Mısır sizi istemiyor, İsrail istemiyor. Suriye’nin bile kendi planları var. Bu kadar önemli bir oyuncu olabileceğinizi düşünmeniz absürd. AB üyesi olmanız zor, kitle imha silahınız yok. Kıbrıs’ı, Kürt meselesini, çözemiyorsunuz. Erdoğan’ın populizmi anlamsız.’ Diyor…
Lapidot’un görüşlerine saygı duymakla birlikte büyük bir yanılgı içinde olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor. Zira bu görüşleri olan akademisyenin yetkin bir Türkiye Uzmanı olamayacağı çok açıktır. Zira otistik ve megaloman tabirlerini her iki ülkede tam olarak hak etmiyorlar. Çünkü bunlar yukarıda bir paragrafta değindiğimiz gibi hakikaten oldukça ağır ve abartılı ifadeler.
Ne Türkiye megaloman ve ne de İsrail tam anlamıyla bir Otistik ülke… İsrail şimdilerde Türkiye’yi taklit etmeye başlamış görünüyor. Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan ile olan ilişkilerini geliştirmek için çaba göstermesi buna işaret ediyor. Lapidot’un bu hastalık benzetmesi kişilere yönelik hastalıkları ifade eder ki ülkelere yönelik bir değerlendirme kriteri kabul edilemezler. Dr.Lapidot herhalde bir tıp adamı olmadığı için bu hastalıkları ülkelere endekslemeye kalkışmış. Oysaki buradaki değerlendirmelerin Türkler ve İsrail’liler şeklinde yapılması sorunu daha da karmaşık bir hale dönüştürüyor…
Türkler olarak güven duygumuzun oldukça iyi durumda olduğu söylenebilir. Zira bu duyguyu yaşamakta ne kadar da haklı olduğumuz tarihimize bakıldığında görülecektir. Binlerce somut örnek vermemiz mümkündür. Osmanlı pek çok kıtada at koştururken Yahudiler dünyanın dört bir yanına savrulmuşlar ve Hıristiyanlar tarafından gettolarda yaşamaya mahkum edilmişlerdi. Sadece getto faktörü bile onların ruh hallerindeki kırılganlığın bu kadar hassas bir dengeye sahip olmasını açıklamaya yeter de artar bile…
Şimdi Yahudiler; ne yazık ki adını İsrail olarak koydukları Filistinlilerden işgal ettikleri topraklarda bile hala tam anlamıyla bir hakimiyet kurabilmiş değillerdir… Osmanlı’nın dört yüz yıl barış ve kardeşlik içinde yönettiği bu topraklarda o günlere duyulan özlem tüm din mensupları tarafından bugün bile unutmuş değildir… Çünkü Türkler her gittikleri yere adalet, hakkaniyet ve özgürlük getirmişlerdir…Hiç kimseye hele hele dinlerindeki farklılıklar nedeniyle kötü gözle bakma hatasına kapılmamışlardır…Olaya bu bağlamda bakıldığında her iki milletin ruh hali bakımından ne kadar büyük bir farka sahip oldukları gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Sözü uzatmaya gerek yok… İsrail hakikaten otistik olmasa da kendi içine kapanmış bir ülke görüntüsü vermiyor değil… Etrafıyla böylesine ciddi sorunlar yaşayan huysuz bir öğrencinin çevresi tarafından dışlanması son derece doğaldır. Bu durum İsrail hükümetini yönetenlerin basiretsiz ve acımasız olmalarından kaynaklanıyor… Dünya ile son birkaç yıl içinde bu kadar çok ayrışmış başka bir ülkeye rastlamak mümkün değildir…Bu durumun ise genel manada Yahudi psikolojisinden bağımsız olduğu kesinlikle söylenemez…
İsrail halkı kendilerini dünyada iyi şekilde temsil etmeyen ve geniş vizyona sahip olmayan siyaset adamlarını aslında hak etmiyorlar… Lieberman gibi enteresan bir Dış İşleri Bakanı bizim ülkemizde bir gün bile bakanlık koltuğunda oturamaz. Yahudileri sadece İsrail’de değil tüm dünyada hak etmedikleri bir mağduriyet ve dışlanmışlık ruh haline yönelten yanlış politikacılar tarafından temsil ediliyor olmalarıdır. Buna ilave olarak genel manada geçmişteki yaşanılmışlıklardan gelen Yahudi psikolojisinin bu durumu güçlendirmekte olduğu ifade edilebilir.
*Yahudi Psikolojisi, Dr.Recai Yahyaoğlu Nesil Yayınları İstanbul
Dr.Recai Yahyaoğlu