Türkiye’de AIDS vakalarında artış gözleniyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) kronik hastalıklar listesinde olan HIV/AIDS, ciddi politikaların uygulandığı ve bir sağlık sorunu seviyesine getirilen ülkelerde kontrol altındayken, bizde yeni vaka sayılarında gün geçtikçe artış gözlemleniyor.

Gül Öztürk / MİHA -   2000 yılında tanı almış kişi sayısı 158 iken, 2008 yılında bu sayı 450’yi buldu. Bunlar kayda geçenler. Kayıt dışı vakaları da göz önüne aldığımızda rakamlardaki artış ciddi boyutlara ulaşıyor. Pozitif Yaşam Derneği (PYD)  Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Rezzan Kaykı ile AIDS’in 1981 yılında görülmesinden sonra nasıl bir seyir izlediğini, tanı ve tedavisindeki gelişmeleri görüştük. Kaykı’ya HIV pozitif kişilerdeki fiziksel ve ruhsal değişiklikler gibi birçok soruyu da yönelttik.

 “AIDS nedir?” “AIDS denildiğinde aklımızda nasıl bir şey şekillenmeli?”

Toplumda AIDS denildiğinde akla bir sürü karmaşık kavram geliyor. Hâlbuki AIDS denildiğinde aklımıza bir sağlık sorunu gelmelidir. AIDS, “Edinilmiş Bağışık Yetmezlik Sendromu” olarak adlandırılan bir hastalıklar bütünüdür. İnsan bağışıklık sisteminin zayıflamasına, tedavi edilmediği durumlarda etkisiz hale gelmesine neden olan, Türkçede “İnsan Bağışık Yetmezlik Virüsü” olarak adlandırılan HIV’in tedavi edilmemesi sonucu ortaya çıkan evrenin adıdır AIDS. Bu evrede birçok hastalık bünyeye giriyor; kanser, bağışıklık sisteminin tahribi, ciddi enfeksiyonlar, virüsün akciğeri sarması sonucu akciğer kaybı.

“AIDS ölümcül bir hastalık mı?”

1981 yılında tanımlanan HIV, 1987 yılına kadar tedavisi olmadığı için ölümcül hastalıklar listesindeydi. O yıla kadar hiçbir ilaç yoktu. 1987 yılında tekli kombinasyon başladı fakat hayat kurtarıcı değildi. İlaçların yan etkileri çok fazlaydı. 1996 yılında üçlü kombinasyon denilen farklı etkiye sahip ilaçların bir arada kullanılmasıyla “kokteyl tedavi” uygulandı. Bu tedavi yönteminin ortaya çıkmasıyla AIDS, kronik hastalıklar kategorisine taşındı. Düzenli ilaç kullanımıyla virüs kontrol altına alınabiliyor ve insanlar hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyor.

Ancak günümüzde tanı ve tedavi ile kronik hastalık haline gelen HIV’den ölümler hala var. Bu ölümlerin nedenleri, insanların tedaviye erişme imkânının olmaması, pek çok kişinin HIV ile enfekte olduğunu bilmemesi ve tanıyı çok geç evrede alması.

“HIV pozitifli sayısı dünyada azalırken, Türkiye’de artıyor mu?”

HIV / AIDS’e bir sağlık sorunu olarak bakılan ülkelerde ölüm oranları daha az. Çünkü AIDS’in cinsel yolla bulaşma boyutu rahat bir şekilde konuşuluyor. Okullarda cinsel sağlık eğitimi veriliyor. Gençler bunları bilerek yetişiyor. Hangi gruplarda HIV artışı varsa o gruplara yönelik önleme programları oluşturuluyor. Örneğin, komşu ülkelerimizden Arnavutluk’ta 20 AIDS/HIV pozitif çocuk var ve onlarla ilgili bir politika oluşturularak virüs kontrol altına alınıyor. Bizde çocuk sayısı fazla olmasına rağmen böyle bir politika yok. Dolayısıyla yeni vaka sayılarında ve ölümlerde artışlar görülüyor. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı’nın Küresel AIDS Raporu’na göre 2008 yılında dünya çapında tahmini olarak 2,7 milyon kişi HIV’e yakalanırken, Türkiye’de HIV enfeksiyonu görülen kişi sayısı ortalama 35 bini buldu. Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi içinde değerlendirildiği raporda, 2008 yılında 20 bin kişi AIDS ile ilgili hastalıklardan dolayı hayatını kaybetti.

Türkiye’de HIV/AIDS hakkındaki bilgiler pek çok şeyde olduğu gibi kulaktan dolma yayılıyor. Duruma sağlık sorunu olarak bakabilmemiz için bilgilenmemiz gerekiyor. Bunun içinde cinselliği konuşmak lazım. AIDS’nin nasıl bulaşıp bulaşmadığını, hangi davranışların riskli olduğunu, hangi tür ilişkilerde riskin arttığını bilmemiz gerekiyor. İşte biz bu noktada zorlanıyoruz. Durum böyle devam ettiği sürece kontrol altına alınamayan HIV/AIDS’ten ölümler artmaya devam edecek.

“HIV tanısı ve tedavi yöntemlerinden bahseder misiniz? Önümüzdeki günlerde HIV pozitif kişilere umut verecek herhangi bir gelişme söz konusu mu?”

HIV’in tanısı Elisa yöntemiyle yapılan kan testleriyle olur. Elisa, hastanın kanında HIV’e karşı gelişmiş olan koruyucu maddeleri saptamak amacıyla yapılıyor. P24, Anti-HIV ve Combo testleri de yaygın testler içerisinde yer alıyor. Tüm devlet ve üniversite hastanelerinde, özel laboratuvarlarda yapılan bu kan testlerinde “yalancı pozitiflik” olabilir. Bu nedenle testi iki kere pozitif gelen kişiye, doğrulama testi yapılır. HIV tedavisi için şu an dünyada 6 farklı sınıftan 26 ilaç var. Bu her farklı sınıf, virüsü farklı şekilde etkileyerek baskılıyor. Böylece hem virüsün bulaşıcılığı azalıyor hem de HIV pozitif kişi bağışıklık sistemi çökmeden yaşamına devam ediyor.

1996 yılından önceki tekli kombinasyonla kıyaslarsak günümüzdeki gelişmeler zaten umut verici. Yan etkileri en aza indirgenmiş tek hapla tedavi sürdürülüyor. HIV pozitif kişilerin pek çoğu öleceğini düşünüyor. Ellerinde vasiyetnameleriyle bize geliyorlar. 1-2 hap alarak hayatlarına kesintisiz bir şeklide devam edeceklerini bilmek çok olumlu bir gelişme. Gelecek planlarını yapmaya kaldıkları yerden devam edebiliyorlar.

Bir diğer gelişme de uzun yıllar boyunca HIV ile yaşayan ve mevcut ilaçlara direnç gösteren HIV pozitif kişiler için yeni araştırmalar ve ilaçlar. Bu yeni 3 ilacın 2 senedir Türkiye’ye gelmesini bekliyoruz. Ancak Türkiye’de ruhsatlandırma ve geri ödeme sürecinin yavaş ilerlemesi ve şu anda genel olarak ilaçların ruhsatlandırılmasıyla ilgili yeni uygulamalardan dolayı bekleme süresi uzuyor.

“Her HIV taşıyıcısı AIDS değildir”

HIV/AIDS ile ilgili sahip olduğumuz yanlış ve kısır bilgi sebebiyle pek çok doğru bildiğimiz yanlışlar var. Bunları şöyle sıralayabiliriz.

Toplumda genel kabul görmüş, her HIV ile enfekte olan AIDS’tir görüşü var. Ancak HIV pozitif kişi doğru zamanda ilaç tedavisine başladığında ve ilaçlarını düzenli bir şekilde almaya devam ettiğinde hiçbir zaman AIDS evresine girmeden sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürebilir.

Maalesef  HIV/AIDS’in hangi yollarla bulaşıp bulaşmadığı konusunda da doğru bilgiye sahip değiliz. HIV sosyal ilişkilerle, öpüşmekle, sarılmakla, aynı ortamla bulunmakla, aynı çatal-kaşığı, aynı havuzu, aynı tuvaleti kullanmakla, sivrisinek ısırmasıyla, gözle görülür miktarda kan içermedikçe tükürükle, ter ile bulaşmaz. Korunmasız cinsel ilişkiyle, anneden bebeğe -gerekli önlemler alınırsa bebeğe geçiş yüzde 1’in altına kadar düşürülebilir-  kan ve kan ürünleriyle bulaşır.

Toplumda yalnızca bazı grupların HIV ile enfekte olduğuna dair yanlış bir kanı var. Bugün dünyada ve Türkiye’de tüm dil, din, etnik köken, meslek, yaş, kadın, erkek, çocuk toplumdaki herkesi ilgilendiriyor. Bir seks işçisi HIV edinebileceği gibi, bir temizlik işçisi de bu virüsü edinebilir. Olasılıklar tabii ki farklıdır. Riske maruz kalma ne kadar fazlaysa ihtimal de o kadar büyüktür.

“HIV’i baskılayan ( ART) tedavi ve genel testler devlet sağlık güvencesi kapsamında mı?”

Sosyal güvencesi olan herkes HIV tedavisini ücretsiz olarak yaptırabiliyor. Sorun sağlık güvencesi olmayanlarda yaşanıyor. Kişinin sağlık güvencesi yoksa yeşil kart çıkarabiliyor. Ancak bunun için de 1 ay beklemek gerekiyor. Bu da ileri AIDS evresindeki kişi için büyük zaman kaybı. “600 HIV pozitif kişiye destek vermişsiniz”

Türkiye’de HIV pozitif kişilere destek veren ilk ve tek merkez olan Pozitif Yaşam Derneği, HIV/ AIDS  ile yaşayanlardan ve onların yakınlarından, doktorlardan, öğretim üyelerinden, aktivistlerden kısaca toplumun her kesimini temsil eden konuya duyarlı kişiler tarafından 2005 yılında kuruldu. Derneğin kuruluştan sonraki en büyük ilk çalışması Pozitif Yaşam Destek Merkezi ( PYDM). Bu destek merkezi, HIV/AIDS ile yaşayan kişi ve yakınlarına ihtiyaç duydukları her türlü psikolojik, tıbbi ve hukuki danışmanlık hizmetlerini ücretsiz olarak veriyor. Pozitif Yaşam Destek Merkezi kapsamında bugüne kadar 600 HIV pozitif kişiye destek verdik.

Ayrımcılığı ortadan kaldırmaya, farkındalık yaratmaya, savunuculuk yapmaya yönelik projeler ve girişimlerde bulunuyoruz. Ayrıca HIV pozitif kişiler üzerinden belirlediğimiz sorunlarla ilgili politikalar oluşturmaya çalışıyoruz. Şu sıralar milletvekillerine yönelik bir çalışmamız var. Avrupa Komisyonu destekli yeni bir proje başlattık. Hem sivil toplumda hem de milletvekilleri mertebesinde bu konunun farkındalığını artırmayı ve biraz daha politika oluşturmayı amaçlıyoruz.

“Dünya Sağlık Örgütü  (DSÖ) ile ilişkiniz var mı?”

 Türkiye’deki Dünya Sağlık Örgütü şu anda HIV/AIDS ile ilgili bir çalışma yürütmüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa bazındaki bazı çalışmalarını takip ediyoruz. Biz daha çok Birleşmiş Milletler’in UNAIDS (Birleşmiş Milletler AIDS ile Mücadele Programı) özel temalı grubu aracılığıyla diğer örgütlerle iletişim kuruyoruz. UNAIDS ile Türkiye’de birçok çalışma yürütüyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri