Türkiye’de yeni senaryoların icrasını görmeye başladık bile. Dışarıdan Ermeni meselesi ‘bilgi saklayarak’ gündeme getirildi. İçerden birkaç gün içerisinde sekiz cami kundaklanarak alevi hareketlenme hızlandırılmak istendi.
Milliyetçileri Ermeni konusunda heyecana getirmek bir projedir. Ayrıca dini duyarlılığı olanları da alevi-sunni gerginliği ile tahrik etmek ve gergin ortamda malı götürmek de ikinci projedir. Kritik bilgi projelerin sahibi kimler olduğudur.
Her iki toplumsal talepin şimdi gündeme gelmesinin ‘Operasyonel’ olduğunu düşünmek için çok sebep var. Konunun bu yönünü aktif siyasetçilere bırakıp özür dileme tartışmalarına farklı açıdan katkıda bulunmak istiyorum.
Özür dileme eylemlerinin bağışlama eylemi gibi psikolojik travmaları çözücü özelliği vardır. Burda en önemli şart özür dileme veya bağışlanmanın gerekçeleri ile yapılmasıdır. Çoğunluğun kabul edeceği haklı ve mantıklı nedenlerin bulunması gerekir. Aksi takdirde yarayı açıp kapatamadan büyütmüş oluruz.
Ermeni meselesinin gündeme getirilmesinde travmayı çözmek için zamanlama doğru mu? Duygular sağlıklı bir şekilde ifade edilip mantıksal çözümler üretilebilecek mi? Her iki taraf da kazan kazan yöntemi ile süreci tekrar yaşayıp zihinlerinde bitirebilecekler mi? Bu sorulara cevap vermeden tartışmaları başlatmak doğrumuydu?
Tarihsel psikoloji (Psikohistori) yeni bir bilim dalı ancak çağımızde günlük politikada önemli bir yol gösterici rol üstlenebiliyor.
“Turkey Admit Your quilty” yani “Türkiye Suçunu İtiraf Et” sloganı, eurovizyon şarkı yarışmasına katılan ermeni grubunun tişörtlerindeki yazı.
“Ermeni kardeşlerimizden özür diliyorum” liberal aydınlarımızn başlattığı bir girişim.
Siyasilerimizin “Soykırım yapmadık ki özür dileyelim, bu aydınlardan utanıyorum, zaten cumhurbaşkanının anneannesi de ermeniydi” gibi çıkışları oldu.
Birinci Dünya Savaşı ile Osmanlı mahallesinde kavga çıktı. 600 yıldır dostça ve mutlu bir şekilde yaşayan insanlar arasına İngiliz ve Fransız istihbaratçıları ile Amerikan kolejleri girdi. Bu odaklar mahalledeki komşuları birbirine karşı kışkırttı.
Kiminin ırkçılığını, kiminin taassubunu, kiminin saflığını kullanarak fitnekarane siyaset uyguladı. O tarihlerde Osmanlıyı yönetenler de basiretli değillerdi. Osmanlının şefkatli ve adil devlet yönetimi anlayışı değişmişti.
Jöntürklerin ve Ermeni komitelerinin İngiliz ve Fransız oyununa gelmesi ile kutuplaşma başlandı. Var olan bilgilere göre Ermeni Taşnak Komiteleri Erzurum, Van ve Bitlis hattında müthiş katliamlara başladılar. Topal Osman gibi o dönemin Ergenekoncuları karşı katliamlar yaptılar. İttihat Terakki hükümeti tehciri bir siyası karar olarak aldı. Tıpkı şimdi Güneydoğuda köylerin boşaltılması, Sovyet Rusya da Stalin’in Kırım Türklerine uyguladığı gibi.
Yanlış olan tehcir mi yoksa tehcir esnasında işlenen insanlık suçları mı?
Yanlış olan İngiliz ve Fransızların uluslararası fitne siyasetimi bu siyasete karşı oyuna gelmek mi?
Yanlış olan 600 yıl soykırım yapmayan bir milletin çocuklarının birbirini katletmesi mi onları birbirine düşürmek mi?
Yanlış olan özür dileme kampanyası açmak mı yoksa özür dilemeyi Osmanlı çocukları ile sınırlı tutmak mı?
Yanlış yapan o tarihlerde Ermeni Taşnak komitelerinin yaptığımı Taşnakları kışkırtan İngilizler mi?
Yanlış olan o tarihlerde sosyal travmayı konuşmayıp örtbas etmek mi o yarayı kaşımak mı?
Yanlış olan o tarihlerde yaşanan olayları bütün yönleri ile masaya yatırıp değerlendirmek mi, Ermeni diasporasının siyasi sonuç çıkarma çabası mı?
Yanlış olan Türk dışişlerinde monşer diplomatların köpek gezdirerek görev yapması mı, ermeni diasporasının çok çalışması mı?
Yanlış olan Ermenilerin birikmiş öfkesini siyasi amaçla kullananlar mı? Bu oyuna gelenler mi?
1915 lerden itibaren 1922 ye kadar Anadolu’da travmatik olaylar yaşandı. İnkar etmeyelim kabul edelim ve konuyu tarihçilerin tartışma alanında tutalım.
Siyasetçilerin müdahalesi oyuna gelmektir. Sayın Başbakanın dilini tutup bu konu tarihçilerin tartışması gereken bir konudur demesi gerekirdi.
Siyasi liderlikte prim yapıyor diye suçlayıcı yargılayıcı ‘sen dili’ yerine onarıcı ve yol gösterici ‘ben dili’ kullanılmalıdır. “Sen şöyle yapmalısın” yerine “Bence böyle yapılmalı” biçiminde konuşan siyasetçiler uzun vadede kazanan olurlar. Barışa destek sağlarlar.
Sosyal travmaların sağlıklı bir şekilde çözülmesi böyle sağlanır.
Etnik kökenli ırkçılığa prim vermemiş bir toplumuz. Bize soykırım insanlık suçunun isnat edilmesi çok onur kırıcıdır.
Toplum olarak etnik temizliği onaylamadığımızı hissettirmenin de tam zamanıdır.